çok konuşması ve kendini ifade etme zorluğu biraz da maçları ikinci defa izlemeye üşenmesinden
*, yabancı lig repertuarının nispeten kısıtlı olmasından ve dolayısıyla veri kıtlığından olabilir diye düşünüyorum.
kafası net olan, saatlerce pozisyon izleme sonucunda veri bolluğuna erişmiş insanlar düşüncelerini genelde daha net ve kısa ifade edebiliiyor. hikmet karaman, sinan yılmaz, ılgaz çınar, orhan uluca, mustafa demirtaş hatta serdar kelleci. çok çalışkan ve defalarca maçları pozisyonları izleyen insanlar bunlar. ve hitabet yeteneği konusunda hepsinin eksikleri olmasına rağmen net ve bir defada düşüncelerini ifade ettiklerini görürsünüz. kafada netleşecek kadar üzerinde çalışmış oluyorlar çünkü mevzu neyse onu.
uğur tembel demek de haksızlık olur aslında. adam öyle veya futbolla yatıp kalkan, vole yayınının üstüne gece yarısı 2-3 saatlik yayınlar açan, izleyici yorumlarına tek tek cevap veren, üşenmeyip canlı yayında uefadan maçkolikten veriler bulup kafa yoran da bir adam. bunu da ortaya koymak lazım. tabii bu biraz kara düzen bir çalışkanlık. metodik, istikrarlı bir çalışma düzeniyle aynı sonucu vermesi mümkün değil.
ama herkes de aynı olmak zorunda değil. uğur da zekasıyla, esprileriyle, üslubuyla, geniş çevresiyle, dobralığıyla, futbol dışı ilgi alanlarıyla yayıncılığa farklı türde bir kalite katıyor bir yandan. multi-player yayınlarda biraz daha az ve biraz daha az iddialı konuşmaya başlarsa ideal dengeyi bulur gibime geliyor.