• 51
    biraz zor ama şanslı bir kura ile bir tur daha ilerleyebileceğimiz dönem.

    de gea kovası yüzünden 26 mayıs 2021 villarreal manchester united maçı istediğimiz gibi bitmedi ve fazladan bir ön eleme daha onyayacağımız için sezonu 2- 3 hafya erken açmak zorunda kaldık. olası rakipler içerisinde en makûlü celtic duruyor, en zoru prag.

    tabii tranferlerin özellikle de orta sahaya yapılması gereken takviyelerin eksik kalması halinde şansımız epey azalır. temmuz ayinda fizik kondüsyonumuzun her zamanki gibi yine yerlerde olacağını hesaba katarsak maalesef işimiz çok ama çok zor. bari manchester avrupa ligi'ni kazansaydı da kupa 2'ye direk gidebilseydik. karamsar olmak istemem 20 temmuz'a ne transfer yetişir ne de oyunumuz değişir... artık ön elemeleri geçmek türk takımları için uzak ihtimal...

    edit: prag olan takım sparta prag imiş. hani şu ümit özat'ın, sparta'da yeneceklerini iddia ettikleri prag. gelen mesajlar üzerine belirtmek gerekti. ben ise şu dönemde iyisi olan slavia prag sanmıştım. normalde sparta olanı daha köklü ama konumuz güncel halleri.
  • 54
    3 ön elemenin daha ilk turunda celtic, psv, sparta prag’tan biriyle karşılaşacağımız şl sezonu. avrupa’da herhangi bir takımın şu an galatasaray’dan daha de-organize olma ihtimali bulunmadığından şampiyonlar ligi’ne katılma ihtimalimiz yok gibi bir şey. hadi bu turu geçsek benfica’lar, shaktar’lar var bizi bekleyen. burdan bi şekilde uefa gruplarına sekmenin yolunu aramak lazım.
  • 57
    uefa sıralamasındaki ilk 6 ülke ligi, şampiyonlar ligi ve avrupa ligi şampiyonlarının direkt seribaşı olması saçmalığı sebebiyle böyle garip torba dizilimleri ortaya çıkıyor.

    platini'nin avrupa futboluna attığı kazıklardan biri de bu karar oldu.

    porto'nun ne işi var 3. torbada. son torba takımı sporting lizbon ve lille de seribaşı. 1. torbadan city'i bayern'i de çekmek var. lizbon ve lille takımını da. eski dizilim daha iyi ve adildi.
  • 59
    gruplarına katılabilmek için,
    - önce psv'yi
    - sonra (shaktar-benfica-monaco-celtic) ten birini,
    - en sonunda da (shaktar-benfica-monaco-celtic) ten birini daha elememiz gereken turnuva.

    olacak iş değil yani... öte yandan gruplara kalırsak beşiktaş'ı da otomatikman 3. torbaya atmış oluyoruz, şu an 4.torbanın tepesinde görünüyor beşiktaş.
    bizim açımızdan da en başında psv'ye elenirsek uefa liginin gruplarına kalmak için bile 2tur daha geçmek gerekecek, acayip müşkül durumdayız yani, avrupa'dan pek umutlu olmamak lazım bu sene. hele son birkaç maceramızı da düşününce...
  • 60
    dahil olabilmemiz için step-by-step düşünmemiz gereken organizasyon. sonuçta şampiyonlar ligine katılabilirsek, orada da kolay takımlarla oynamayacağız. dolayısıyla yorucu geçecek olan bu süreci önce psv maçları ile değerlendireceğiz. o maçlardaki performansımıza göre ve turu geçebilirsek, o zaman sıradaki rakip için bizden güçlü-zayıf diye bir değerlendirme yapabiliriz. benim nazarımda psv de sonraki turda bahsi geçen 4 takım da ahım şahım bir sezon geçirmediler 2020-2021 sezonunda. bu takımların hepsinden daha yorucu ve yoğun bir sezon geçirdik. bizim için kolay olmayacak evet ama onlar için de hiç kolay olmayacak bu maçlar.

    (bkz: 21 temmuz 2021 psv eindhoven galatasaray maçı)
    (bkz: 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçı)
  • 61
    ön eleme turlarında shaktar-benfica-monaco-celtic - psv takımları ile nerdeyse aynı pozisyonda olduğumuz sezondur.

    bu takımların hepsi de gruplara kalabilmek için aynı zorlukları çekecekler. bunu bir handikap olarak görmek yerine keyfini çıkarmak daha doğru olur. adı üstünde şampiyonlar ligi.

    biz ki manchester united'i eleyerek bu şampiyonaya düzenlendiği ilk yılda katılmış takımız. o yüzden biraz da onlar korksun.
  • 62
    1. eleme turu tamamlanan sezon. en dikkat çekici sonuçlar mura ve neftçi bakü ekiplerinin üst tura çıkması oldu.
    ayrıca deplasman golü kuralının kalkmasıyla bu olaydan ilk yararlanan sumudica'nın ekibi cluj oldu, ilk maçı 3-1 almışlardı, ikinci maçı 2-0 kaybedince deplasmanda gol atamadıkları için elenmeleri gerekiyordu ama kural kalktığı için maç uzatmalara gitti, 2-1 ile turu geçtiler.

    2. eleme maçları; https://gss.gs/uaJ.png
  • 65
    3. ön eleme turunda alınan sonuçlar:

    sheriff tiraspol - kızılyıldız 1-0 (ilk maç 1-1)
    slavia prag - ferencvaros 1-0 ( ilk maç 0-2)
    shakhtar donezk - genk 2-1 (ilk maç 2-1)
    as monaco - sparta prag 3-1 (ilk maç 2-0)
    ludogorets - olympiakos 2-2 pen. 4-1 (ilk maç 1-1)
    midtjylland - psv eindhoven 0-1 (ilk maç 0-3)
    young boys - cfr cluj 3-1 (ilk maç 1-1)
    legia varşova - dinamo zagreb 0-1 (ilk maç 1-1)
    rangers - malmö ff 1-2 (ilk maç 1-2)
    benfica - spartak moskova 2-0 (ilk maç 2-0)

    görüldüğü üzere bazı süprizler var. son sezonlarda takım oyunu ve koşu mesafesi ile avrupa'da önemli rakiplere zorluk çıkaran ve çokça övülen çekya şampiyonu slavia prag elendi. şampiyonlar ligi'nin gediklisi olan yunanistan şampiyonu olympiakos da elendi. son 2-3 sezondur toparlanan ve avrupa'da ismini yine duyurmaya başlayan sırbistan şampiyonu kızılyıldız da favori olduğu eşleşmede moldova ekibi tiraspol'a elendi. geçen sezon avrupa ligi'nde iyi işler çıkaran rangers ise 1-0 önde olduğu maçta 10 kişi kalan rakibi malmö'den 5 dakikada 2 gol yiyerek cl'ye veda etti. rangers'ın elenmesine sevindim doğrusu. geçen sezon bizi tek maç usulü eledikleri maçta teknik direktörleri steven gerrard artistlik yapmıştı. futbolcu gerrard'ı severdim orası ayrı. ama yine de o hareketlerine gıcık kapmıştım doğrusu.

    özetle bu sezon şampiyonlar ligi gruplarında çekya, yunanistan, iskoçya ve sırbistan'dan (zaten genelde olmuyor) takım olmayacak.

    bir de şöyle bir durum var. 3. ön eleme turunda süpriz bir şekilde elenen slavia prag, olympiakos, rangers ve kızılyıldız liglerini domine ederek şampiyon olmuş takımlardı. hatta ligdeki rakiplerini adeta sürklase etmişlerdi. sonuç olarak bu dominantlık avrupa'da bir işe yaramadı ve hepsi aynı turda favori oldukları halde elendiler!
  • 67
    eleme bölümü biten sezon.
    -benfica ve shaktar favorilerdi ve kaldılar gruplara.
    -sürpriz denebilecek slavia prag, rangers(eh işte), olympiakos, kızılyıldız, dinamo zagreb gibi ekiplerin hiçbirinin gruplara kalamaması oldu.
    -sheriff moldova tarihine geçti, hem kendileri hem de ülke için ilk ucl tecrübesi olacak. 4 eleme geçtiler.
    -sheriff ile beraber malmö de 4 eleme geçti ve gruplara kaldı.
  • 68
    19 ekim'de 4 grupta oynanan 8 maçta tam 35 gol atılan sezon.

    maç başına 4,4 gol ortalama.

    a grubu:
    (bkz: 19 ekim 2021 club brugge manchester city maçı) 1-5
    (bkz: 19 ekim 2021 paris saint-germain rb leipzig maçı) 3-2

    b grubu:
    (bkz: 19 ekim 2021 atletico madrid liverpool maçı) 2-3
    (bkz: 19 ekim 2021 porto ac milan maçı) 1-0

    c grubu:
    (bkz: 19 ekim 2021 beşiktaş sporting lizbon maçı) 1-4
    (bkz: 19 ekim 2021 ajax borussia dortmund maçı) 4-0

    d grubu:
    (bkz: 19 ekim 2021 inter sheriff maçı) 3-1
    (bkz: 19 ekim 2021 shakhtar donetsk real madrid maçı) 0-5

    bir günde en çok golün atıldığı sezon ise şampiyonlar ligi 2013-2014 sezonu 3. haftasının oynandığı 21 ekim 2014 tarihinde. o gün ise tam 40 gol atılmış.
  • 72
    aynı sezonda tam 3 takım birden 6'da 6 yaptığı sezon. liverpool, bayern ve ajax. öte yandan 4. torbadan sadece sheriff avrupada yoluna devam ediyor. diğerlerinin hepsi elendi. üst tura çıkan 16 takımın 13'ü ilk 2 torbada. en büyük sürpriz barcelona olsa gerek. ingiliz takımlarının ölüsü bile grup liderliğine yetiyor. 2 ukrayna takımının birden avrupaya aralıkta veda etmesi ise doğu avrupa takımlarının ne denli düştüğünün göstergesi.
  • 75
    suat başar çağlan' ın gazeteduvar' daki yazısından alıntıdır.

    --- alıntı ---
    real madrid’in çarşamba akşamı şampiyonlar ligi yarıfinal rövanşında manchester city’yi 90. dakikadan sonra attığı gollerle eleyerek finale yükselmesi inanılmazdı. üstelik grup aşamasından sonraki üç eleme turunun hepsini benzer geri dönüşlerle kazanmışlardı. ancak olayın dikkat çekici bir boyutu daha vardı: üç realzede’nin hepsi petrol-doğalgazla çalışıyordu ve hepsinin kulübesinde hesapsız paranın simgesi oyuncular oturuyordu…

    paris sıkıntısı
    başarı kulübe ve duruma göre tanım değiştiren bir kavram. paris saint-germain “şanlı tarihiyle” övünebilecek bir takım değil. ama 2011’de katar hanedanı tarafından satın alınmadan önce sadece iki lig şampiyonluğu bulunan kulüp on yıl içinde ulusal zaferleri küçümser oldu.

    aslında psg hiçbir zaman paris’e yakışan bir kulüp olmadı. modern avrupa’nın başkenti, neredeyse bütün uluslararası futbol turnuvalarının fikir babalarını çıkaran şehrin ilk kalıcı ve iddialı kulübünün 1970 yılında kurulması başlı başına tuhaftı. yola geç çıkmanın dezavantajları, taraftar kitlesinin bazen ırkçılığa varan, döneme göre her yana savrulan havailiğiyle birleşince psg saygın ve organik bir kulüp olamadı. 1990’larda avrupa kupalarında üst üste beş yarıfinal, fransız televizyon devi canal+’e ait olmanın getirdiği bir başarıydı ve kalıcı olmadı. neticede psg, marsilya ile rekabet haricinde dünya futbol kültüründe merkezi bir yer edinemedi.

    sonra katar’dan nasıl el-halifi diye biri geldi ve yıldızlar akmaya başladı. fransa liginin cazibe eksikliği paris’in ışıltısı ve avrupa’da zafer parolasıyla kapatılmaya çalışıldı. başlarda dengeli tutulmaya çalışılan kadro, şampiyonlar ligi kupası gelmedikçe şişirildi. real madrid’e karşı rövanş maçını 3-1 kaybeden psg’de ispanyollarla üç kez şampiyonlar ligi kazanmış keylor navas yedek kaleciydi; son yıllarda liverpool orta sahasının kilit unsurlarından olan wijnaldum kulübede unutulmuştu.

    neyse ki futbol yığma kadrolara başarı garantisi vermiyor. üstelik bir yerden sonra herkes sıkılıyor. real’e kaybedilen tur sonrası psg taraftarı ikiye bölündü. öfke ortak, motivasyon farklıydı: kimisi kulübün milyarderlerin oyuncağı haline gelmesinden ve kimliksizlikten yakınıyor, bazılarıysa kabahati messi, neymar, mbappé gibi yıldızların sorumsuzluğunda buluyordu. neticede eşi görülmemiş bir şey yaşandı ve psg fransa ligi şampiyonluğunu garantilediği maçın sonunda taraftarlarca ıslıklandı. kulüp yönetilemez bir yer olmaya doğru gidiyor. katarlıların ise bunu ne kadar umursadığı belirsiz. el-halifi aynı zamanda dünyanın en büyük yayıncılarından beın sports’un sahibi; üstelik sonbaharda dünya kupası, stadyum inşaatlarında binlerce işçinin hayatını kaybettiği katar’da oynanacak. amaç hasıl oldu.

    chelsea savaşı
    real psg’yi eledikten sonra karşısına “sportswashing” (spor üzerinden kara para ve itibar aklama) yönteminin erbabı geldi. abramoviç öncesi bir lig şampiyonluğu ve iki kupa galipleri kupası bulunan chelsea 19 yılda yaptıklarıyla yeni futbol düzeninin öncüsüydü. abramoviç ingiliz futbol kültürünün getirdiği ağırlığın da etkisiyle makul davranmış ve cömert harcamalarını şımarık yıldızlara değil teknik direktöre ve onun istediği oyunculara yönlendirmişti. mourinho ile beraber atılan temeller sonuç vermiş, maviler geçen sezonki şampiyonlar ligi zaferiyle birlikte kupa 1’i ikinci kez kaldırarak avrupa’nın elitleri arasındaki yerini sağlamlaştırmıştı.

    ama gol kapattıkları köşeden geldi. rusya devlet başkanı vladimir putin’in ukrayna’ya açtığı savaş sadece kendisini değil sovyetler birliği’nin dağılmasıyla birlikte ülkedeki yok pahasına özelleştirme tufanından nasiplenen oligarkları da batı’nın hedefi haline getirdi. yirmi yıl önce başbakan tony blair önderliğinde oligarklara “gel gel” yapan ingiltere, rüzgârın terse dönmesiyle bir anda liberal demokrasisini hatırlayıp putin’le bağlantılı zenginlere yaptırımlar uyguladı. 2 mart günü chelsea resmi bir açıklama yaparak abramoviç’e kulüpten el çektirileceğini duyurdu. maviler çeyrek finalde real madrid karşısına bu belirsizlik ortamında çıktı.

    sahada – psg’den gelen – thomas tuchel’in sağlam taktik planına rağmen benzema’ya engel olunamayınca kupayı üst üste kazanma hayali suya düştü. paris’tekine benzer bir israf örneği chelsea’de de vardı. sene başında ınter’den 113 milyon euro bonservisle transfer edilen lukaku iki real madrid maçında toplam 26 dakika oyunda kaldı. kulüpteki ikinci döneminde de huzur bulamayan belçikalının sezon sonu italya’ya dönebileceği konuşuluyor.

    pep’in derdi
    üç enerjizade arasında en büyük dramı yaşayan ise manchester city oldu. 2008 yılında birleşik arap emirlikleri hanedanına ait abu dhabi group tarafından satın alınan kulüp, ezeli rakip united’ın efsanesi alex ferguson’ın taktığı “gürültücü komşu” lakabından sıyrılmak için hızlı davranmış, chelsea’nin izinden giderek kaliteli teknik direktörler ve akıllıca transferler üzerinden ilerlemişti. belli bir seviyeye ulaştıktan sonra ortam en büyüklerle çalışmak için hazır hale geldi. pep guardiola altı yıl önce başa geçtiğinde hedef hem ada’nın hem de kıta’nın en büyüğü olmaktı.

    epey de yaklaştılar. guardiola yeni yapı kurmadaki maharetini göstererek city’yi muhtemelen dünyanın en iyi takımı yaptı ve karşılığını üç premier lig zaferiyle aldı. dördüncüsü de yolda olabilir. ancak şampiyonlar ligi yıllar geçtikçe hem pep hem de kulüp için saplantı haline geldi ve bu stres kritik anlarda gün yüzüne çıktı. bazen guardiola’nın beklenmedik yanlış kararları, bazen takımda lider oyuncu eksikliği, bazense şanssızlık city’yi avrupa’nın zirvesinden etti.

    onların kulübesi de boş değildi. sezon başında aston villa’dan 100 milyon pounda transfer edilen jack grealish yarıfinal eşleşmesinde uzatma devreleri dahil toplam 42 dakika oynadı. pep’in grealish transferini çok istemesi için neden yoktu; ancak “100 milyonluk ilk ingiliz” etiketi ve oyuncunun parlatılan imajı, gösterişe meraklı arap sahipler için kaçırılmayacak bir fırsattı ve ederinden en az üç kat fazla ödenerek alındı. şu anda takımda bir yeri olup olmadığı tartışmalı.

    kurtulduk mu?
    futbol öyle tuhaf bir hal aldı ki, uzun yıllar faşist bir diktatörün gölgesiyle anılmış bir kulüp, oyunu sonradan görmelerin elinden kurtaran kahramana dönüşebiliyor. psg kurulduğunda altı şampiyon kulüpler kupası bulunan, chelsea ile city’nin toplam premier lig şampiyonluğu kadar kupa 1’i olan real’in kazandığı zaferlerin gelenekçi yüzlerde yarattığı tebessüm buradan geliyor.

    ama bu garip hikâye burada ve mutlu sonla bitmiyor. neden mi? birincisi, real açıklanması zor geri dönüşlerle bu senelik başarıya ulaşmış olsa da bahsettiğimiz takımlardan ikisi (chelsea-city) geçen yıl aynı turnuvada final oynamıştı ve seneye aynısını yeniden yapabilirler. yani günümüz futbolunda başarı satın alınabiliyor. sadece biraz zaman ve doğru bir yönetim istiyor.

    ikincisi, real madrid yaptıklarıyla kendisinin doğru, rakiplerinin yanlış yolda olduğunu göstererek dünyaya ders vermiş değil. aksine onlar da city ve chelsea gibi olmak istiyor. bugünlerde kulübünün geleneğiyle övünen real başkanı florentino pérez, avrupa süper ligi’nin en büyük avukatı ve futbolu daha pazarlanabilir kılmak için maç sürelerini kısaltmayı da içeren bir sürü garabet önerinin sahibi. asl ateşi şimdilik sönmüş gibi, fakat premier lig dışındaki elitler maddi rekabetten geri kalmamak için benzer hamleleri sürdürecek.

    ama sırada büyük final var. neyse ki bu seferki rakip liman işçilerinin takımı liverpool. daha açık söylemek gerekirse, boston red sox ve pittsburgh penguins’in de sahibi olan amerikan şirketi fenway sports group’un takımı liverpool. buyurun buradan yakın…

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın