• 27
    kelimelerin anlamsız kaldıgı durumları cok sık yaşatan ülkem... tüm kötü olaylar yapanın yanına kalıyor, ülke için birşeyler yapmaya çalışanlar susturuluyor. hukuksuzluk diz boyu... bütün bunlara sebep olanlar gün gelicek hesap verecek....yazık ..

    daha önce de başımız saoldu.yine başımız saolsun. bu son değildi. yine olacak,yine başımız saolsun diyecegiz. peki bu zincir birgün kırılmayacak mı? bu gidişat hiç de iyiye işaret değil malesef... *
  • 29
    tarih: 7 aralık 2009
    yer: beyaz saray
    olay:tayyip erdoğan obama ile afganistan'a asker gönderilip gönderilmeyeceği konusunda pazarlık yapıyor.

    tarih: 7 aralık 2009
    yer: tokat, reşadiye
    olay: 7 asker şehit olurken 3 asker yaralanıyor.

    tarih: 7 aralık 2009
    yer: istanbul
    olay:29 gün önce molotof atılan bir otobüsün içinde yaralanan 17 yaşındaki serap eser bugün aramızdan ayrıldı.

    tarih: 30 eylül 2009
    yer: diyarbakır, lice
    olay: koyun otlatırken havan mermisi patlaması sonucu henüz 14 yaşındaki ceylan önkol aramızdan ayrıldı.

    yada uğur kaymaz...
    yada bu kısır döngüde hayatını kaybeden bütün insanlarımız.

    kimsenin heyecanlanmasına gerek yok. yukarıda anlatılmak istenen bir komplo teorisi falan değil, insanların acılarını tazelemekte değil ki hiç hazzetmem böyle şeylerden. yukarda olan her olay sonucunda insan olan herkesin içi sızlamıştır bir kez daha.

    işbu entry ile anlatılan bu memeleketin evlatlarını sürekli kaybederken yıllardır olduğu gibi hala hiç birşey yapılmıyor olmasına duyulan tepkidir. bilmiyorum belki bunların bahsedileceği yer burası değil ama hepsinin olmasa bile en azından bir kısmının isimlerini burada da anmak istedim.

    bir kez daha hayatlarını kaybedenlere allah'tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum.
    yaşanan acıların bir an önce son bulmasını dilediğim güzel ülkem.
  • 31
    her hikayede gencecik evlatlarını toprağa veren, ve her hikayeyi "vatan sağolsun" diye bitirerek kapatan basiretsizlerin yönettiği, kahpeliğin kol gezdiği ülkemdir.

    yıllardır bizi koyun sayar gibi şehit saymak zorunda bırakan beş para etmeyen insanların el üstünde tutulduğu ülkemdir.

    elin şeref yoksunu teröristini hapisten çıkartıp, milletvekili yapan, maaşını benim verdiğim vergiden ödeyen ülkemdir.

    dandirik gazetecilerin dahi elini kolunu sallaya sallaya gidip röportaj yaptığı karayılan denen iti yıllardır bulamayan orduya, polise, istihbarat teşkilatına sahip ülkemdir.

    operasyon yapabilmek için amerika'nın gözünün içine bakan ülkemdir.

    başka ülkelere yaranmak için yok nato, yok birleşmiş milletler diye sağa sola asker gönderen, 3 kuruş daha fazla kredi alabilmek için yıllardır kendi evlatlarını ecnebilerin masasında pazarlık konusu edenlerin yönettiği ülkemdir.

    terör propagandası yapılan doğu'daki mitinglerde sesini çıkarmayan, sessizce izlemekle yetinen ancak burada şehit analarını tokatlayıp, coplayabilecek kadar iğrençleşen polis teşkilatına sahip ülkemdir.

    ve maalesef her geçen gün üzerinde yaşayan insanların, bu ülkenin kurucusunun ideallerinden, hedeflerinden, düşüncelerinden saptığı ülkemdir. bu yüzden herşeyin müstahak olduğu ülkemdir.
  • 34
    vah canım ülkem vah. amerika ve bilimum avrupa devletleri tarafından peşkeş çekilen ülkemdir. yemişim enerji projesini, amerika iş birliğini falan. zeki insanlar bunları yemiyor arkadaşım.

    benim ülkemi yöneten şahıs 7 şehit verdiğimiz günde bunu tüm dünyanın önünde kınama şansı varken yapmıyor. neden. niyeti açık ve net belli. benim güzel insanım da obama'nın yanında bacak bacak üstüne attı diye gurur duyuyor.

    bu ülke amerika tarafından sömürülüyor. iliğimizi, kemiğimizi, suyumuzu, ekmeğimizi sömürüyorlar. benim verdiğim para ile bölücü ruhlu insanlar milletvekilliği yapıyor bu ülkede.

    balık hafızalıyız. hepimiz. 7 tane şehit diyoruz. bir çoğumuz bunları unutuyor. almanya robert enke'nin vefatından sonra mesela bir hafta ligleri oynatmıyor. çünkü insanlar duyarlı. etkileniyor. eğer sen devletsen bir hafta ülkede spor karşılaşmalarını durdur. insanlar tamamen bu olaylara yönelsin. duyarlılık artsın. ama yok. amaç belli. insanlara unutturmak. onları koyun gibi gütmek.

    sattılar ülkeyi. bazılarının hocaefendi dediği zatın amerika'da cia tarafından görevlendirilmesi ile başlayan süreç işliyor. tüm hızıyla hem de. şehitlerimiz, milli değerlerimiz unuldu. mustafa kemal atatürk'ü anmak, adını söylemek suç oldu.

    bu ülkenin hangi şartlarda kazanıldığı unutuldu. boş siyasi tartışmalar içerisinde milli benliğimizi kaybettik.

    benim ülkem eriyor sevgili sözlük. genç bir cumhuriyetimiz var bizim. ama eritiyorlar. sömürüyorlar. içim kan ağlıyor sözlük. samimiyetsiz, yalancı, hilebaz insanların oyuncağı olmasın bu ülke. insanların ölmediği, şiddetin olmadığı bir ülke istiyorum. daha fazla şehit istemiyorum. vatan hainlerinin milletvekili olmasını istemiyorum. teröristler ile pazarlık yapan bir devlet istemiyorum. allah aşkına çok mu şey istiyorum?

    (bkz: vah benim canım ülkeme)
  • 35
    maalesef kahrolasıca pkk ve yandaşları ortalığı yine karıştırmışlar ve 7 tane askerimiz şehit etmişlerdir. ülkeyide karıştırmak için elinden geleni yapan bu edema godmin çocuklarına birilerinin dur demesi gerekirken, bizlerim seçtiğimiz sözde millet vekilleri öküzün trene baktığı gibi olanları izlemektedirler. sinkaflı küfürler edip deşarj olarak ancak rahatlamaktayım ama bu da yeterli gelmemektedir. bu anasi belli babasi yuzelli çocukları hakkında enfes düşüncelerim ve çeşitli alet edavat ile rahatlatma seyansları düzenlemek istiyorum.

    (bkz: açılım buysa kapalı kalsın)
  • 36
    terörü sadece açılımla, 3 ayda eğitip dağlara gönderdiği erlerle önleyebileceğini düşünen, teröristler şehirlerde polis karakollarına saldırırken yakalananların akıbeti hakkında herhangi bir açıklama yapmayan(u: ki devlete başkaldırmayı bırakın devlet aleyhinde bir açıklama, bir söz bir zamanlar idam sebebiydi artık nezarette yatıp çıkma sebebi olmuş ki sürekli aynı sahneler yaşanıyor)(u: bu arada idam cezasına kesinlikle karşıyım ama ülkenizde çok fazla görülen, bir türlü önüne geçemediğiniz suçları önlemek istiyorsanız caydırıcı cezaların adını yasalarla net olarak koymalısınız), teröristlerin veya potansiyel teröristlerinmitinglerinde türk bayrağının üstüne kendi bayraklarını rahatça asıp lider kabul ettikleri 30.000 kişinin katili olduğu tescillenmiş bir terörist adına slogan atılmasını sadece izleyen liderlere sahip,gitgide daha çok dışarıya bağımlı hale gelen, güzel ama bir o kadar da yalnız ülkem.
  • 43
    maç saatine kadar takımınızın maçını hangi kanalın yayınlayıp hangisinin yayınlayamacağını bilemediğiniz, hangisinin şifreli hangisinin şifresiz olacağını bilemediğiniz ülke. canım ülkem. düzel biraz artık. at bu insanları bünyenden. at. lütfen. bu adamlarla aynı ülkede yaşamak istemiyorum canım ülkem ya. şark kurnazı dolu her bir yanın.

    (bkz: star tv)
    (bkz: doğan yayın grubu)
    (bkz: d smart)
  • 45
    avrupa futbolunda iddialı fakat bir o kadar da başarısız olan ülkemiz. neden mi? hemen açıklayayım. turkcell süper lig değer olarak premier lig, la liga, serie a, bundesliga, ligue 1 ve rusya ligi'nin ardından 7. sırada geliyor.

    lakin bu kadar iddialı bir ülke olmamızın yanısıra her sene ligindeki takımlarının bu kadar sansasyonel transferler yapmasına rağmen hala elle tutulur bir kupa başarımız yok. ne bir avrupa şampiyonluğumuz, ne de kulüp bazında bir şampiyonlar ligi şampiyonluğumuz var... en baba ilk 5 ligi geçiyorum, adamlar avrupa'nın tozunu attıran kulüplere sahip ve tarihlerinde dünya veya avrupa şampiyonu olmuş ülkeler.

    rus takımlarından cska moskova 2005'te uefa, zenit ise 2008'de uefa ve süper kupa şampiyonu oldu. buna ek olarak 1960'ta da olsa avrupa şampiyonu olmuş bir ekip milli takımları.

    beğenmediğimiz yunanistan bile öyle veya böyle avrupa şampiyonu oldu 2004'te.

    keza hollanda'da öyle, avrupa şampiyonu olmuş bir ekip. iki kez de dünya kupası finali oynadılar. ayrıca ajax, feyenoord ve psv gibi 3 şampiyonlar ligi şampiyonu ekibe sahipler.

    portekiz milli takım bazında başarılı bir ekip olmasa da benfica ve porto gibi ikişer defa şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş ekiplere sahipler.

    daha sonrasında gelen ülkeler ise kıyaslamanın anlamsız olacağı iskoçya, belçika, ukrayna, romanya gibi ligler... diyeceğim ki celtic 1967'de, steaua ise 1986'da avrupa şampiyonu olmuştu.

    milli takımımızın avrupa veya dünya bazında hiçbir şampiyonluğu yok. buna ek olarak kulüp bazında şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş bir ekibe de sahip değiliz.

    tek tesellimiz ve umudumuz şanlı tarihiyle ve şu an köklü bir değişim sürecinden geçen galatasaray!
  • 46
    okuma alışkanlığının olmadığı ülke.

    biz okumayı sevmeyiz. kitap görsek kaçarız, uzun yazı görsek hemen geçeriz. bizim için önemli olan, özettir. 1-2 cümleyle veya 1-2 paragrafla, ana fikre hakim olabileceğimizi, yazının tamamını okumuş kadar olacağımızı düşünürüz. tembelliğe alışmışızdır. gazeteleri okuduğumuzu söyleriz, haberleri takip ettiğimizi söyleriz, ama sadece haberin başlığına bakıp, direk yorumumuzu yaparız. biliriz aslında "şeytan ayrıntıda gizlidir" ama, dedim ya tembeliz. fakat, birisine gidip "sen tembelsin" dersen, hemen parlar, üste çıkar. çünkü mustafa kemal paşa demiştir; "türk milleti çalışkandır, türk milleti zekidir". belki o zaman hem zekiydik hem çalışkandık ama artık, zekiyiz ama çalışmıyoruz.

    bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanların ülkesi.

    bunun nedeni okuma alışkanlığı işte. okumayız dedik ya, hiç bilmediğimiz bir konuda bile, hiç hakim olmadığımız alanlarda bile, sırf altta kalmamak için, sadece "bak ben de anlarım bu konulardan, boş adam değilim" diyebilmek için fikir üretiriz. ve karşımızdaki adam da konuya çok hakim değilse, ufak tefek bilgi kırıntıları varsa, biz o savaşı kazanırız. karşımızdaki kişinin gözünde artık boş adam değiliz, bizim de istediğimiz bu değil miydi zaten? kendimizi ispat etmek. tek amacımız buydu aslında.

    peki ya karşımızda konuya hakim birisi varsa? o zaman ne olacak? o zaman da savunma refleksimiz kuvvetli olduğu için, hemen savunmaya geçeceğiz tabii ki. ilk önce karşımızdaki kişiye farklı yerlerden saldıracağız, konuyu değiştireceğiz, onun zayıf noktasını bulmaya çalışacağız. ad hominem yapacağız. aslında yapmamız gereken ne? sadece sormak. sor, anlatsın sana, doğrusunu söylesin. sen de öğren. ama bizim ülkemizde sormak acizlik göstergesi olarak algılanıyor. sormak, fikir teatisinde bulunmak acizlik değildir, özgüvensizlik değildir. ama bilmeyiz aslında; "çok dinlememiz, az söylememiz için iki kulağımız, bir dilimiz vardır."

    sadece eleştirenlerin, ortaya çözüm koyamayanların yaşadığı ülke.

    biz memleket olarak, eleştirmeyi severiz, özeleştiriden nefret ederiz. ama sadece eleştiriyi severiz, çözüm üretmekten de nefret ederiz. bilmeliyiz ki; kazananlar her zaman çözümün parçaları olanlardır. kaybedenler ise sorunun parçası olmayı tercih edenler. bugüne kadar, kazananlar, her sorunda bir çözüm bulanlar, kaybedenler ise, çözümlerde sorun arayanlar olmuştur, olacaktır. işte belki de bu yüzden biz sürekli kaybediyoruz. yapıcı değil yıkıcı olduğumuz için. çözüm üretmekten imtina edenler, bir başarısızlık anında, "ben demiştim" demeyi tercih eder. "ben demiştim" diyenlerin çözümü yoktur ama. bilmedilirler ki, çözüm üretmeye çalışanlar kadar sorumluluk sahibidirler. lakin bunu hiçbir zaman kabul etmezler. çünkü düşen bir çığda hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.

    her işten anlarım, ne iş olsa yaparım diyenlerin ülkesi.

    bu ülkede, eğitim konusunda, bilgi konusunda vasat insan çoktur, ama uzman insan eksiktir. üniversite mezunlarının çoğu işletme bölümü mezunudur, ve işletme bölümünün en büyük dezavantajı, her konudan bilgi vermesi, ama hiçbir konudan uzman üretmemesidir. işte burada kişinin kendi geleceğini çizmesi beklenir. ya sen, sana uygun olan ve çalışmak istediğin alanı belirleyeceksin* ve bu konulardan birisinde uzman olmayı tercih edeceksin, ya da sırf çalışabilmek için, hiç istemediğin bir işe gireceksin. işte ondan sonra da, ülkede yapılan anketlerde çalıştığı işten memnun olmayanların oranı yüksek çıkar. üniversitelerde verilen danışmanlık hizmetlerinin ve yapılan yönlendirmelerin eksikliğinden kaynaklanmaktadır bu da. üniversitede öğrenci danışmanları, öğrencilere çok vakit ayırmaz, zira bu ülkede, öğretim üyesi ve öğretim görevlisi eksiği vardır.

    bazen bakıyorum, daha hayatımın başındayım. bazı anlar geliyor, ülkeden nefret ediyorum. bazen yönetenlerden, bazen insanlardan nefret ediyorum. kaçıp gitmek istiyorum. ama vaktinde gittim, ülkeye geri döndüğümde toprağı öptüm. işte bu ülke böyle bir ülke. her şeyinden nefret etsen de, öyle bir bağlanıyorsun ki, gidemiyorsun. *

    bu dünyada bir şeyler başarmış, taş üstüne taş koymuş insanlar, türkiye'ye geldiğinde, neden yerin dibine sokuluyor?

    konudan çok uzaklaşmayalım, futbola dönelim, guus hiddink bu ülkeden kovulduğunda, kötü bir teknik direktör müydü? peki o zaman kötü teknik direktörse, yıllar sonra neden peşinden koşup milli takıma getirdik? o zamanlarda avrupa şampiyonu olan teknik direktör, tecrübe mi kazandı? o adam bugün geldiğinde, karşımıza çıkıp, türk filmlerindeki gibi, bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı, hatırladın mı derse ne olur?

    vicente del bosque, bu ülkeye geldiğinde kötü bir teknik direktör müydü? ona yeniköy kasabı diyenler, onu hor görenler, ondan daha mı iyi biliyorlardı bu oyunu? onu, o günlerde yerin dibine sokanlar, bugün ne yapıyor? aynı yerde, başkalarını yerin dibine sokmaya çalışıyor, peki vicente del bosque şu anda ne yapıyor? dünya şampiyonluğuna mı oynuyor yoksa?

    frank rijkaard için futboldan anlamıyor diyenler, komik duruma düştüğünün farkında değil mi? tamam doku uymadı diyelim hadi, bu ülkede başarılı olamaz diyelim. peki frank rijkaard'ın, vicente del bosque'nin, guus hiddink'in ve bilimum başarılı adamın türkiye'ye gelip başarısız olmasının nedeni onlar mı? yoksa artık sorunu kendimizde mi aramamız lazım? bu ülkenin kendi şartları vardır, diğer ülkelere benzemez diyenler, bu şartların doğru olduğunu söyleyebilir mi?

    peki doğruyu biz yapıyorsak, neden uluslararası alanlarda, olimpiyatlarda, en çok bildiğimiz, 40 milyon teknik direktör, 30 milyon futbolcunun olduğu bir ülkede, futbol konusunda bir adım dahi ileri gidemiyoruz?

    ali sami yen'in hep bir sözünü hatırlatıyoruz; "türk olmayan takımları yenmek". bu sözü neden eksik algılıyoruz? bu sözün başında; "ingilizler gibi toplu halde futbol oynamak" diyor. bunu ne zaman söylemiş? bir asırdan fazla olmuş bu söz söyleneli, neden hala biz toplu halde oynayamıyoruz? neden dünyaya ve dünya futboluna adapte olamıyoruz? 100 seneden fazla olmuş, nerede başarısızız? ve başarısızlığı neden kabul etmiyoruz?

    artık özeleştiri yapmanın vakti gelmedi mi? futboldan bir bok anlamadığımızı görmenin, sadece konuşarak da öğrenemeyeceğimizi anlamanın vakti gelmedi mi? bu ülkede özeleştiri yapabilir miyiz? hayır. 1 gün yaparız, 2 gün yaparız, 3. gün eski tas eski hamama döneriz.

    umudum var mı? hayır yok. düzelir mi? düzelmesi için ne yaparız? hiçbir şey yapmayız. yapanlara, yapmaya çalışanlara köstek oluruz. çünkü biz muhafazakar bir ülkeyiz. değişime, yeniliğe kapalıyız. değişime özeniriz, iyilere bakıp imreniriz, ama sadece bu kadar.

    işte bu kadar kötü bir ülkeyiz biz. bu kadar kötü bir ülkede yaşamaya çalışan insanlarız. ama eline terketmek için fırsat geçse bile, terkedemeyenlerin yaşadığı bir ülkeyiz. güzel, ve yalnız bir ülkeyiz. yalnızlığı seçenlerin ülkesiyiz. ama en doğrusunu, en güzelini biz yapıyoruz. yanlış mı? hayır lan, ne yanlışı!

    amına koyayım ben böyle işin.
  • 47
    neyine güvenerek euro 2016'ya aday olmuştur anlamak mümkün değil, hersene uefa yetkilileri gelip şu stadınız yetersiz, burası eksik demiyor mu? hangi şehirde tam olarak gerçek bir spor tesisi var, hangi şehirde bir spor kültürü hadi onu da geçtim futbol kültürü var, her mahalle arasında futbol oynanıyor diye kimse size organizasyon vermez, adamlar der ki eyyyy türkiye sen şampiyonlar ligi finalinden sonra o stadyumda ne gibi bir değişiklik yaptın yolunu yaptın mı, başka bir tesis açtın mı, o stadın etrafında otel var mı? mesela antalya gibi muhteşem bir şehirde stadyum sorununu çözdün mü? bu sorulardan hangisini cevaplayabilecek var aranızda, fransa torpille kazanmıştır ama kime karşı kazanmıştır italya'nın, türkiye mahalle maçlarındaki fasulyeden çocuk niyetine sokulmuştur, abdullah gül gidip az çok reklamını da yaptı yeter işte, yıllardır bize yapılanın spor versiyonunu izledik, kimsenin zoruna gitmesin, sen her uluslararası anlaşmadan senin aleyhine kararlar çıkaran ülkelerin organizasyonuna sazan gibi aday olursan onlar da en iyi bildikleri şeyi yaparlar -ki buraya kadarkii söylediklerim bizim hakettiğimizi varsayaraktı ama biz haketmiyoruz, turnuvada en heyecanlı maçları biz yaptık diye bizi mi seçeceklerdi, rijkaard, del bosque, tigana gibi adamları 2 günde harcayacak mantıktaki, bilinçteki insanların oluşturduğu bir spor camiası hakediyor mu sizce?

    diyelim ki torpil yok platini de başkan değil;
    fransa ligini izliyoruz her stad halı gibi, seyirci düzenli, stadyumlar cillop
    italya ligini izliyoruz her şehir ayrı bir karnaval, ülkedekiler gayet bilinçli yeri geliyor psikopatlaşıyolar, şike filan yapıyorlar ama bu altyapısına ya da gelişmesine engel olmuyor,
    türkiye ligini izliyoruz konyasporun stadını biliyoruz nokta.
  • 48
    özellikle futbol organizasyonlarından ki en büyük başarısı "aday olmak" olan ülkemdir. az çok yaşımız belli bir seviyeye gelmiştir.

    mesela benim hatırlayabildiklerim;

    olimpiyat oyunları bakımından sidney 2000, atina 2004, pekin 2008, londra 2012, rio de janeiro 2016, 2020, 2024....
    avrupa şampiyonası bakımından euro 1996, euro 2000, euro 2004, euro 2008, euro 2012, euro 2016, euro 2020...
    dünya kupası bakımından fifa 1998, fifa 2002, fifa 2006, fifa 2010, fifa 2014, fifa 2018...

    tamam basketbol, voleybol gibi alanlarda belki ev sahipliği yapmış olabiliriz ama futbol anlamında bir ev sahibi olamayışımız bana çok koymaktadır.

    ayrıca şampiyonlar ligine ev sahipliği yaptık biliyorum ama askerdeydim gidemedim.
    uefa kupasına kadıköy ev sahipliği yaptı ama orada da biz yoktuk.

    ulan ölmeden hayırlısı ile bir görseydim ev sahipliği yaptığımızı.

    edit: yine imla aq
App Store'dan indirin Google Play'den alın