curry bildiğiniz en iyilerden değil...stephen curry’nin şu anda
nba’in en iyi oyuncusu olduğu halen tam kabul görmüyor. geçen sezon
mvp olmuş olsa, sezona üst üste 24 galibiyetle giren takımda hakikaten akılalmaz yüzdelerle 32 sayı, 5 ribaund, 6 asist, 2.2 top çalma ortalamaları yakalaması bile yetmiyor çoğu kişi için. normaldir. çünkü curry’nin yaptığı türde bir hakimiyet daha önce görülmedi. görülmemeyi geçtim onun tarzında bir oyuncunun yaptıkları genel olarak hakimiyet tanımında yer almıyor. temelde bir şutör curry. oyununun diğer yönlerine bakınca hiç de fena değil işler aslında. ortalama üstü bir savunmacı. elit olduğunu iddia etmek zor ama oyun konsantrasyonu hiç düşmediği için hemen hiç pozisyon hatası yapmıyor. ayrıca fiziğinden beklenmedik derecede kuvvetli olduğu için temasta kolay geri adım atmıyor. belki çok süratli ve atlet değil ama olağanüstü bir top kontrolüne sahip olduğu için fena bir delici değil. aynı top kontrolü rakibinden tamamen sıyrılmadan da bitiricilik konusunda ona farklı atışları kullanma imkanı veriyor. harika bir pasör aynı zamanda. ama bunların hepsi sadece iyi ve çok iyi arasında değerlendirilen özellikleri. sıradan izleyici gözünde hiçbiri dünya’nın en iyi oyuncusu standartlarında değil.
diğer özellikleri bir yana onu esas tanımlayan şutu bile “en iyi”nin sahip olması gereken ana silah olarak görülmüyor. zaten sorun da, daha doğrusu curry ile ilgili algıdaki temel kırılma da tam bu noktada düğümleniyor. başta ana silahı şut olmak üzere curry’nin yaptığı her şey genelgeçer üstünlük kriterlerinin dışında. bir takım sporunda bireysel bir en iyi belirlemek zaten başlı başına zor bir iş ama özünde rekabet olan ve yıldızlar üzerinden giden bir düzende bu sıralama takıntısını da normal görmek gerek. bu sıralamayı yaparken esas kriter de “en durdurulamaz, sonuca en çok etki yapan olmak” elbette. ancak bunu nasıl yaptığınız da çok önemli. göze nasıl geldiği yani.
zaman içinde ligin en çok dikkat çeken “en iyi” tartışmasının içindeki oyunculara baktığımızda hep aynı senaryo var.
wilt chamberlain’den
magic johnson’a,
larry bird’den
michael jordan’a,
kobe bryant’tan
lebron james’e kadar rakibine direkt üstünlük kuran, savunma ne yaparsa yapsın üzerine giden, alt eden oyuncular. göğüs göğüse çarpışma olmadan o unvanı vermek istemiyor izleyen. biraz “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” gibi bakıyoruz üstünlük mücadelesine. star wars’da bile jediler kılıçla dövüşmüyor mu? bire bir mücadele etmeden, temastan sürekli kaçan bir oyunu delikanlılığa sığmıyor gibi görüyoruz.
genelgeçer algıdır: “şut her zaman girmez.” doğrudur da. oyuncuların, takımların iyi şut attığı günler vardır. basketbolda şut hep bir bilinmezlik içerir. sallayıp girdiği de olur zaman zaman. algıda seçicilik de oradan çıkıyor. her şuta biraz piyango gibi bakıyoruz. kazanma şansı daha yüksek ve düşük olanlar var ama girdiğinde, atana bir nevi talih kuşu konmuş gibi bakılıyor. o yüzden bu bilinmezlik, bu keskin olarak görülmeyen beceri üstünlük kurmak için daha az değerli bir silah.
elbette gerçek tam olarak öyle değil. curry’nin bu sezonki gerçek şut yüzdesi (ts%) %69. bu ne demek? oyuncunun 3 sayılar ve serbest atışlar değerlendirmeye alındığında gerçek isabet oranını veren yüzde. formülü de sayı/(toplam şut+0.44serbest atış). bilinen şut yüzdesinden çok daha sağlıklı bir veri bu. ve inanın bilinenin aksine bu alanda liderler sadece pota dibinde smaç veya tip yapıp yüksek yüzdelere ulaşan uzunlar değil. lider curry’nin ardında ikinci sırada
kevin durant var. kısacası en yüksek isabet oranıyla skor üreten oyuncu curry. hem de en çok üreten. bunun için illa göğüs göğüse maço bir düelloya girmesi gerektiği ise tamamen bizim alışkanlıklarımız ve bakış açımızla belirlediğimiz bir gereksiz kriter.
gerçi son dönemde öyle özel şut performansları sergiliyor ki curry, büyülenmemek elde değil. daha sezonun dörtte biri tamamlanmışken sezonda 8 ve daha fazla üçlük isabeti kaydedilen maç sayısı rekorunu egale etti bile. o kadar ani şut atıyor ki savunma lateral hareket ederek önünde kalmak için elini indirdiği veya perdede yarım adım geride kaldığı anda top potaya uçuveriyor. klasik şutörler gibi ayakları kurma, pozisyon alma gibi ön hazırlıkları, zaman ihtiyacı geçerli değil curry için.
ve o kadar gafil avlıyor ki savunmayı. makine düzeninde bir anda 3-6-9 atıveriyor. bu sezon defalarca gayet dengeli giden maçların 1-2 dakika içinde 20 farka dönüştüğünü gördük. hop hop hop. daha ne oluyor diyemeden 3 üçlük, 1 basket faul, 1 asistle 2 sayı önde olan
golden state 18 sayı öne fırlamış bile. bundan daha çarpıcı bir oyuna etki olabilir mi? bitirici yumruk gibi. ama bu bile biraz “sonuna kadar mücadele etmek”ten uzak bir yaklaşım. tek hamlede kazanmak gibi görünüyor. kahramanlarımızın uzun uzun kendi sınırlarını zorladığını görmek isteriz. curry sanki tek çabayla işi bitiriyor. savaşçı olmasını istiyoruz kahramanlarımızın. büyücü değil. o büyücü gandalf bile olsa.
yaptıklarına herkes hayran curry’nin. takdir sonsuz ama işte kahramanlaştıracak o son delikanlı taraf eksik geliyor sanki. elbette bu büyük haksızlık. curry’nin bu yeteneklerini keskinleştirmek için ne kadar çalıştığını değişik kaynaklardan öğrenmek mümkün. ayrıca takımın başarısı için oyununu nasıl değiştirdiğinin de hakkını vermek gerek. sadece bu eşsiz becerisi bile onu herkesten çok özel bir yere koymaya yeter.
ama bunun ötesinde curry’nin yaptıkları sonuca, takıma nasıl etki ediyor, nasıl bir hakimiuet kuruyor bunu görmek için biraz daha derine bakmak lazım. bu sezon asist rakamları düştü
mesela. bu yüzden aslında harika bir pasör olduğundan çok daha az bahsediliyor. ama bunun temel bir sebebi var. curry öyle tehlikeli bir şutör ki ona yapılan perdelemelerde rakipler tamamen savunma prensiplerini değiştirip bir an bile potayı görmemesi için uzunu üzerine yolluyor, devrilen uzuna da 3. bir oyuncudan yardım getiriyor. curry ne mi yapıyor? “her şeye rağmen atarım ben” demeye kalkmadan, egosunu ikinci plana bırakıp hemen topu uygun takım arkadaşına -ki takımın planları çerçevesinde bu isim
draymond green oluyor- topu ulaştırıyor ve takımının 4’e 3 hücum etmesini sağlıyor. green’in bu sene 7 asist ortalama yakalaması, sayı ortalamasının artması bireysel gelişimi kadar curry’nin bu yarattığı tehdidi değerlendirmesi ile alakalı. varlığı, yetenekleri öylesine büyük bir tehdit ki curry’nin, başka yerlerden açık vermeyi kabul ediyor rakipler. bu bir üstünlük kurma, oyuna hükmetme değilse nedir? tekrar hatırlatalım bu arada. bunca önlem alınan o adam ligin en yüksek gerçek şut yüzdesi oranıyla en skorer oyuncusu.
top çalma krallığında lig 4.sü olması, 5.2 gibi bir oyun kurucu için çok iyi ribaund ortalaması gibi konulara gelemiyoruz bile. evet
golden state yapısında oynaması curry’nin yeteneklerini daha değerli kılıyor. ama aynı şekilde onun yetenekleri de
warriors’u daha özel yapıyor. ama belki de kariyeri sakatlık hikayeleri ve bu denli üst düzey bir yetenek seviyesiyle başlamadığı için halen onu en en üst seviyeye çıkarmakta zorlanıyoruz. tüm kahraman algımızın değişmesi gerekiyor. bunun sihir değil gerçek olduğuna ve bitmediğine inandığımız zaman gerçekleşecek herhalde bu. o da elinden geleni yapıyor ama bunun için. takımıyla birlikte bu sezon yaptıkları zaten var olan durumun kabul görmesi için gereken zamanı her maç daha da azaltıyor.
kaan kural - al jazeera türk