1
gün itibariyle yalnız türkiye'de değil, dünyanın her yerinde, her sporda tavan yapmıştır.
seyirci, elbette sporu güzelleştiren şeydir. ancak gelin görün ki, tribünlere karışan bazı öküzler, bazı hayvanlar, stadyum ve salonları ele geçirmeye, destek adı altında olaylar çıkarıp, neredeyse sporcuları dövmeye, onlara fiili zarar vermeye başlamıştır. bu korkunç durum türkiye, yunanistan, rusya, fransa, sırbistan, ingiltere vs... her yerde artmaya başlamış, herkes "lan küfürden yakınırdık eskiden, meğer o günler ne zararsızmış" diye düşünmeye başlamıştır.
terbiyesizliğin adının holiganlık olması, öküzlüğün takıma destek olarak algılanması, "benim takımımı desteklemeyen ölsün" düsturu, yakında, başta futbol olmak üzere, basketbol, buz hokeyi, hentbol ve hatta naif denilen o voleybolu bile savaşlara sürüklemeye başladı. kabus çok önce başladı, karabasana dönüştü, devam ediyor....
tabii ki kışkırtmak, insanları galeyana getirmek çok kolaydır, nerede olduğunu hatırlamıyorum şimdi, bi yazıda şunu okumuştum: "stadyumlar, zenginin-fakirin, kültürlü-kültürsüzün bir olduğu, onların arasındaki farkın ortadan kalktığı yegane yerlerdir". yazardan, yayımcıdan özür dileyerek devam edeyim.
efendim, tabii ki, bu farkın ortadan kalkması ilk bakışta nefis bir şey. lakin, kültürsüz kültürlüyü kendine benzetirse fena. ki öyle de olmakta. takım elbisesini çıkarıp maça gelen adam, yalnızca sesini değil, insanlığını da kaybetmeye başladı stadyum öküzlerinin yanında...
2009 sonunda bir mısır-cezayir maçı izlemiştik...allahım ne kabus. hem futbolcular, hem de tribündekiler, en ufak bir boşlukta olay çıkarıyorlardı...ne dedik? "amaan, ilkeller işte, biri mağrib, öteki arap..."
sonra? sonra geçen senenin başka bir maçına bakalım...zamanı hatırlamıyorum, bir eleme maçıydı, danimarka-isveç arasında...noldu? bir danimarkalı taraftar, bir isveçli oyuncuya saldırdı. coğrafya değişti, zihniyet? hani mağrib, nerde ayı arap? medeniler de yaparmış değil mi?
saraçoğlu'da gerets'in, hakemin kafası yarıldı...unutuldu. sami yen'de biz önder'i, tuncay'ı yıkadık korner bayrağının orda unutuldu. inönüde adam öldü!, unutuldu.
diyarbakır'ın yaptıkları...unutulacak. ama bugün bir şey gördüm ki, asla unutamam.
denizli, türkiyede tel örgüyü kaldıran ilk şehir. her seferinde," ne güzel lan, bak, iki takım taraftarı yanyana abi...bu işte" şeklinde imrendiğimiz şehir, dün yine tribün ayılarıyla bizi şaşırttı. bjk otobüsü taşlandı, saldırılar yaşandı...
unutun, uyutun daha...ne kadar daha? türkiye, yunanistan, rusya, fransa, sırbistan, ingiltere vs... oradan oraya sıçrıyor spor terörü. biz küçüklere ne bırakacağız, sporla ilgili?
unutun, uyutun daha...
seyirci, elbette sporu güzelleştiren şeydir. ancak gelin görün ki, tribünlere karışan bazı öküzler, bazı hayvanlar, stadyum ve salonları ele geçirmeye, destek adı altında olaylar çıkarıp, neredeyse sporcuları dövmeye, onlara fiili zarar vermeye başlamıştır. bu korkunç durum türkiye, yunanistan, rusya, fransa, sırbistan, ingiltere vs... her yerde artmaya başlamış, herkes "lan küfürden yakınırdık eskiden, meğer o günler ne zararsızmış" diye düşünmeye başlamıştır.
terbiyesizliğin adının holiganlık olması, öküzlüğün takıma destek olarak algılanması, "benim takımımı desteklemeyen ölsün" düsturu, yakında, başta futbol olmak üzere, basketbol, buz hokeyi, hentbol ve hatta naif denilen o voleybolu bile savaşlara sürüklemeye başladı. kabus çok önce başladı, karabasana dönüştü, devam ediyor....
tabii ki kışkırtmak, insanları galeyana getirmek çok kolaydır, nerede olduğunu hatırlamıyorum şimdi, bi yazıda şunu okumuştum: "stadyumlar, zenginin-fakirin, kültürlü-kültürsüzün bir olduğu, onların arasındaki farkın ortadan kalktığı yegane yerlerdir". yazardan, yayımcıdan özür dileyerek devam edeyim.
efendim, tabii ki, bu farkın ortadan kalkması ilk bakışta nefis bir şey. lakin, kültürsüz kültürlüyü kendine benzetirse fena. ki öyle de olmakta. takım elbisesini çıkarıp maça gelen adam, yalnızca sesini değil, insanlığını da kaybetmeye başladı stadyum öküzlerinin yanında...
2009 sonunda bir mısır-cezayir maçı izlemiştik...allahım ne kabus. hem futbolcular, hem de tribündekiler, en ufak bir boşlukta olay çıkarıyorlardı...ne dedik? "amaan, ilkeller işte, biri mağrib, öteki arap..."
sonra? sonra geçen senenin başka bir maçına bakalım...zamanı hatırlamıyorum, bir eleme maçıydı, danimarka-isveç arasında...noldu? bir danimarkalı taraftar, bir isveçli oyuncuya saldırdı. coğrafya değişti, zihniyet? hani mağrib, nerde ayı arap? medeniler de yaparmış değil mi?
saraçoğlu'da gerets'in, hakemin kafası yarıldı...unutuldu. sami yen'de biz önder'i, tuncay'ı yıkadık korner bayrağının orda unutuldu. inönüde adam öldü!, unutuldu.
diyarbakır'ın yaptıkları...unutulacak. ama bugün bir şey gördüm ki, asla unutamam.
denizli, türkiyede tel örgüyü kaldıran ilk şehir. her seferinde," ne güzel lan, bak, iki takım taraftarı yanyana abi...bu işte" şeklinde imrendiğimiz şehir, dün yine tribün ayılarıyla bizi şaşırttı. bjk otobüsü taşlandı, saldırılar yaşandı...
unutun, uyutun daha...ne kadar daha? türkiye, yunanistan, rusya, fransa, sırbistan, ingiltere vs... oradan oraya sıçrıyor spor terörü. biz küçüklere ne bırakacağız, sporla ilgili?
unutun, uyutun daha...