onu gördüm sözlük, yetmedi yanına gittim, o da yetmedi konuştum. inanılmaz bir heyecandı sözlük inanılmaz. popescu o son penaltıyı atarken ayakları bu kadar titrememiştir.
bornova metro'ya kentkart yüklemesi için gittim, kulaklığı takmış müzik dinliyorum. işim bitti otobüse doğru yürürken bir baktım tek başına oturmuş öyle bekliyor metro girişinde. kafayla hafif bir selamlama yaptı zaten benim tansiyon fırladı, kolesterol çıktı, kan boşalması yaşadım, frengi, aids oldum resmen.
*tabii ufak bir bakış atıp kaçtım önce. sonra dedim ki ulan bir daha nerede göreceksin böyle bir durumda. kader ortayı açmış, sen banane benim kafam acır vurmayacağım topa mı diyeceksin?
vurdum sözlük. hem de öyle güzel vurdum ki...
dile kolay tam 7 aydan beri konuşmamışız.
21 ekim 2018 tarihinde son kez konuşmuşuz ve ben yine orada darmadağın olmuşum. ama bu kez tam bir
goal poacher nidasıyla hareket ettim. 3.5 yıl boyunca birlikte olmuşsun, neler neler yaşanmış, bir olmuşsun resmen falan ama ayaklar hala titriyor. halı sahada sakatladığım bileğime yoğun baskı yapmaya başlıyorum.
şampiyonlar ligi finaline çıkılan tünel misali metro girişinden çıktım ve geçtim karşısına...
konuşabilir miyiz vs. tabii buyur otur geyikleri, devamında biraz hayat nasıl gidiyor fasılları ve ardından maçın ilk dakikalarında gelen o heyecan... ben de oluşan heyecanımı bastırmak adına sigara yakayım dedim. çakmağın var mı? var buyur, içer misin vs. derken sigara da ikram ettik...
velhasılıkelam konuştuk bir 20 dakika, o çok sevdiği yönetmen "
françois truffaut"nun
last metro filminin ismi zikredildi. son metro 00.20'de idi sözlük. ve saat 00.19'du. gitmesi gerekliydi ve gitti.
o kadar güzeldi ki o, onunla konuşmak...
singin' in the rain'deki
don lockwood gibi dans ede ede eve geldim, tek eksik yağmurdu tabii. :)