• 1453
    acı-tahammül eşiği yüksek diye bir insana maddi-manevi bu kadar sıkıntı yüklenmez. bu kantar bunca sikleti çekmez hanımlar, beyler. bir yıl, on yıl, yirmi yıl... daha ne kadar böyle devam edecek? yirmi dört yaşındayım, ellerim titriyor biraz duygusallaştım mı. tansiyonum inip çıkıyor. geçen gün okulun ortasında düştüm kaldım, kalbim sıkıştı. kalp masajı, bok püsür, bir sürü tantana. bütünlemesine gireceğim sınava giremedim. sınava beş dakika vardı, binanın kapısının önündeydim ve oradan ambulansla hastaneye taşındım ama telafi adına bir şey yapıl(a)mıyor. parantez içindeki a yeterince zengin olamayan herkesin, hemen her ülkede bürokrasi ile kavgasıdır, bilirsiniz. öte yandan ne kadar kıymet verdiğim insan varsa ya hiç tereddüt dahi etmeden ortadan ikiye böldü beni, ya da bütün bu delilikten kaçtı, toprağın altına sığındı.

    bugün saçları kıvır kıvır bir hanımı aldım karşıma, karşılıklı birer çay içip iki lafın belini kıralım diye. ilk kurduğu cümle "neyin var? gözlerin bomboş bakıyor." oldu. "onların ardı da bomboş, emdiler, tükettiler, beni buraya, tam da senin önüne fırlatıp attılar. senden önce de başka başka yerlere savurmuşlardı, sahiplenen çıkmadı." diyemedim. kulağa garip geldiğinden ya da anlam veremediğim bir çeşit çekingenlikten değil. onu söylesem üzerinden beş dakika dahi geçmeden kendi problemlerini anlatmaya başlayacaktı. istisnasız diğer tüm insanların yapacağı gibi. karşınızda sizi dinleyip anlayabilen, tavsiye verebilen biri varsa hiç mi aklınıza gelmez "bu amına koyduğumun kıllı sakallısı bunları hiç zorlanmadan anlayacak, algılayacak kadar ne yaşamış acaba?" sormak. ama yok, gelmez.

    ara ara yok yere ağlıyorum hanımlar, beyler. hani öyle; fonda çalan bir şarkı iliklerime işlediği için değil. aklıma gelebilecek, beni kahırdan kağıt gibi buruşturacak hatıralardan biri hava sahama destursuz giriş yaptı diye de değil. öylece otururken, bir kediyi severken, nohutun üstüne pul biber dökerken... öyle, olur olmaz, alelade yerde. tamam, kabul ediyorum. bir sürü hata yaptım. itiraz etmiyorum, evet. biraz içine doğduğum hayat yüzünden, biraz kendi tercihlerim yüzünden süratle eskidim, tükendim. fakat ben yirmi dört yaşında bir adamım lan hepi topu. ölüyorum. için için çürüye çürüye, yavaş yavaş, ızdırap içerisinde ölüyorum. çatır çatır canımdan can kopartıyorlar. dilim dilim ediyorlar beni. bir parçamı alıp yarama tuz basıyorlar, inim inim inliyorum. sonra hemen pansuman, lazımsa tedavi... bu eksiklikle yaşa şimdi diyorlar. olmaz, geri verin diyorum; yok. neden aldınız, izah edin diyorum; yok. yeter aldığınız, yapmayın artık diyorum; yok. bütün bu anlayışsızlık, talihsizlik, sıkışmışlık ve bulantı beni öldürüyor. fakat şöyle tek seferde, hakkını vererek, olması gerektiği şekilde ölemiyorum bile. hayırlı bir evlat, iyi bir eş, başarılı bir öğrenci, oğluma-kızıma bugün dönüp baktığımda "şu piçe bak! hiçbir şey yaptığı yok, hiçbir şeyi hak etmiyor. tek bir şey dahi katmamış sanki doğduğundan beri kendine. ama tek şansı var, babası zengin. onun ekmeğini yiyor işte." diye horladığım insanların standardında bir yaşam sunabilecek kadar özverili bir baba olmamı bekledikleri yetmiyormuş gibi; bir de sıralı ölüm bekliyorlar. ben onlardan önce ölürsem, bu benim ölmemden ziyade onların geride kalmasından dolayı çok üzücü olurmuş gibi hissediyorum. sırası mıydı peki, benim çocukluk arkadaşımı toprağın altına ne demeye koydunuz o zaman diyorum; ses yok.

    geçen hafta çarşamba günü ölüyordum hanımlar, beyler. inanın bana ilk yirmi, yirmi beş saniye o kadar huzur vericiydi ki. son iki yıldır o kadar huzurlu hissettiğimi hatırlamıyorum. gözümün önünde masmavi bir perde vardı, istemsiz bir gülümseme hissi parmak uçlarımdan yüzümdeki kaslara doğru yayılıyordu. ellerimden ve ayaklarımdan kanın çekildiğini hissettim. sonra birden ailemin sesi çalındı kulağıma. annemin, babamın, halamın, babannemin... içimde bir hayata tutunma isteği belirdi, yaptım da. o haldeyken son bir gayret "kalp ritmim yavaşladı, biriniz bir şey yapın. giderek azalıyor. kalp masajı yapın. korkmayın, biri yapsın. ölüyorum!" diye bağırdım. döndüm şimdi, buradayım. hiç istememiştim oysa.

    yanlış anlamanızı istemem. öyle derdin, kederin altında ezilip ilgi arsızlığı peşinde koşacak yapıda birisi değilim. en azından olmadığımı sanıyorum. bu arada; bazı dertler gerçekten ilgi ile tedavi edilmeye muhtaçtır. yani; böyle yapan kimselerin hepsini zayıf, işe yaramaz kişiler olarak falan da nitelemiyorum. sadece, ben öyle birisi değilim. ağlama duvarı yazmışsınız, benim de ağlayasım vardı işte biraz. şu duvarın dibindeki unutma beni çiçeğine su vereyim istedim.

    bu dünya mezbelelik. bu dünya bok çukuru. et, kan, kemik, hırs ve yalandan müteşekkil bu gezegende benim memleketim yok. memleket hasreti ile yanıp tutuşuyorum ya, vuruşmadan ölmek yakışıksız olur diye fısıldadılar kulağa bir kere; mermilerin hepsini yakasıya kadar buralardayım. karartmayın enseyi.

    https://www.youtube.com/watch?v=kkvWAOJM8dU
  • 1455
    madem herkes buraya derdini yazıyor ben de yazacağım sözlük. sevdiğim insanı kaybetmekten korkuyorum. bu kaybetme duygusu çok kötü bir şey gerçekten. keşke bu duygu hiç olmasa. her şey yolunda evet ama korkuyorum işte. neden böyle bilmiyorum. umarım korktuğum başıma gelmez. içimde bu his, bu korku var. ayrıca onunla galatasaray sayesinde tanıştık. ya sözlük galatasaray nelere kadir işte. beni kendinden sonra birine aşık etti. :(
  • 1456
    kafayı yiycem sözlük.

    eve, ben uyanıkken hırsız giriyor, oturduğum sandalyenin sesini duyup kaçıyor, üstelik fenerini de görüyorum ışık parlıyor. salona yöneliyorum, kaçmış şerefsiz. evin kapısı da açık. kafayı yiycem sözlük, zırt pırt salona gidip adam arıyorum, annem babam kardeşim dışında canlı bulsam canına okuycam sözlük.

    içim sıkılıyor.
  • 1460
    sözlük bugün için 3 maçlık bir kupon yapma planım vardı. bu 3 maçtan biri tabii ki bizim maçımızdı ve handikaplı kazanacağımızdan adım gibi emindim. gün içindeki meşguliyetim sebebiyle bültene çok fazla göz atamadım ama gs maçının yanına handikaplı olarak atletico madrid ve juventus maçlarını da buldum ve bu şekilde bir kupon yapmaya karar verdim. bu 3 maç için toplamda 6.42 oran veriyordu ve 50 tl'lik oynamayı düşünüyordum. ne yazık ki işlerimin arasında iddaa oynamayı unuttum ve an itibariyle yaptığım kontrolde oynamayı planladığım maçları tutturduğumu gördüm. sık sık oynayamıyorum ama tutacağına inandığım bir kuponu öyle ya da böyle bir sebepten oynayamamış olmak ve kuponun tutması beni epey üzdü sözlük.
  • 1461
    az önce twitter da ismini gördüm sözlük. anında kanım dondu. elim ayağım birbirine karıştı. sinirlendim yine. öfkelendim yine. yaşım çok büyük değil ama benden bile küçük bir çocuğu bir genci döverek öldürdüler sözlük. korkmadan. hiç bir şüphe duymadan. tekmeleyerek döverek öldürdüler. ekran görüntüleri bile benim içimi mahvederken kendimi annesinin babasının yerine koydum. kahroldum. burada gelip sosyolojik veya siyasi içerikli mesajlar verecek değilim. sadece düşünüyorum nasıl bir düşünce yapısı nasıl bir ideoloji nasıl bir din nasıl bir ahlak sana sırf senden farklı diye karşındakine istediğini yapma hakkı veriyor. çıkamıyorum işin içinden. insan olmaktan utanıyorum be sözlük. şu yapılanlar gözümün önüne geldikçe cidden utanıyorum. çok söylemek istediğim var kelimeler yetmiyor şu karmaşıklığa. adaletin bir gün sağlanacağını umut etsem de o anne babanın gözünde sağlanmış olacak mı bilmiyorum. allah kimseye evlat acısı vermesin.
  • 1465
    ağlamadım ama her an ağlayabilirim sözlük. güzel bir kupon yapayım dedim 500 lira bastım. 1'e 9 veriyor. yani 4500 tl geldi gelecek. 5 maçtan 4'ü tuttu.

    son maç 3 şubat 2014 villareal osasuna maçı 3,5 altı oynadım. ilk yarı 0-0 bitti ikinci yarı toplam 4 gol atamazlarsa kupon tutacak. amk villareal'i 3 tane salladı ikinci yarı. son 10 dakika oynanıyor ve ben heyecandan yerimde duramıyorum sözlük. 1 gol daha olursa kupon yatıyor. :(

    edit: amk osasuna'sı attı ya, ender gelişen ataklarına sokayım. gitti 500 kağıt. ağlıyorum amk.

    edit2: buradan sözlük sinirlenme duvarına geçiş yapıcam amk. ya ulan olmuş zaten 3-0 neyi zorluyosunuz ya, 3-1 oldu da şampiyon mu oldunuz amk. vay amk hayatım da ilk defa 4500 tl'yi bir arada görecektim ulan. çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıksın amk. :(

    edit3: karmam ender gelişen osasuna atağı imiş beyler. :(
  • 1466
    selam sözlük, bu sefer çok sikindirik bir şeyle karşınızdayım. (daha önce karşınızda mıydım, hatırlamıyorum.) neyse lan. bugün işim kızılay'a düştü. hazır gelmişken babamın yanına da uğrayayım dedim, tübitak'ta çalışıyor kendisi. bir ara "al bilgisayarda bakacağın varsa bak." dyerek bir iş için üst kata çıktı, ben de o ara sözlüğe girdim ve hamit altıntop başlığında şu entry'ye rastladım: (bkz: #1411512) ve tabii entrydeki linke tıkladım.

    şu an babamın iş yerindeki bilgisayarının geçmişinde ilgili linkteki video mevcut sözlük, utanıyorum.
  • 1470
    sözlük iyi akşamlar, iyi geceler. geçen gün çok güzel bir galibiyet aldık, hava da soğuktu ama keyifler yerindeydi. ta ki maç çıkışına dek.

    (bkz: 3 ocak 2014 galatasaray bursaspor maçı)

    maçtan sonra e5'e çıkıp yol kenarından otoparka doğru yürürken yerde bayılmış 60'lı yaşlarda bir adam gördük. etrafında insanlar vardı, biz de 3 kişi yürüyoruz. herkes şaşkınca bakıyordu sadece. yaklaşınca adamın bilincinin olmadığını farkettik. eğildik, kontrol ettik, kalp masajı ve solunum desteği vermeye çalıştık. bizimle beraber 2 doktor daha geldi, herkes elinden geleni yapmaya çalıştı. insanların korkulu bakışları ve beklentileri içinde biz de geçen her dakika daha da umutsuzca yerde yatan adamı kurtarmaya çalıştık. 15 dk içinde ambulans da geldi, biz ayrıldık oradan. ne oldu, ne bitti hiç bilmiyoruz ama o kadar süreden sonra elektrik şokuna ve tüple solunum yolunun açılmasına da cevap vermesi zordu.

    hayat devam ediyor. hayatta güzel şeyler de oluyor evet. ama o amcanın boynunun iki yanında açılmış yerde duran atkısı ve galatasaray logolu sarı eldivenleriyle öyle hareketsizce yatışını unutmak mümkün değil. allah ailesine sabır versin. belli ki maçtan çıkmıştı. vefat ettiyse de mutlu gitti en azından, umarım...

    not: yasalara göre para ve hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceğimiz bir suç işlemişiz meğer. ne güzel memleket.
  • 1474
    bugün işimden ayrıldım. hem de hiç istemediğim bir şekilde. patron sabah 10'da odama geldi. bu evrakların hali ne toparla şunları hemen falan dedi. ben de böyle çalışıyorum ben ne yaptığımı biliyorum dedim. senin ben yapacağın işi diye bir girişti, abartısız beş dakika sövdü. hiç bir şey demedim. sessizce istifamı yazdım, öğle arası masasına bırakıp çıktım.

    haketmemiştim sözlük böyle bir muameleyi, onca borcun harcın içinde bir de işsiz kaldık. ama onca laftan sonra o iş yerinde çalışamazdım. benim de bir gururum var. ağladım, üzüldüm, iş arkadaşlarımla doğru düzgün vedalaşamadım. vedalaştıklarım da ağladı benimle. iyi kötü günler yaşadım ama sonu hiç hoş bitmedi.

    yarın babamla işe gideceğim, akşam konuştuk biraz maçı izlerken. küçük bir ofis açalım başında sen dur inşaat işleri alalım beraber yapalım dedi. aklıma yattı gibi. bir daha maaşlı bir işte çalışmak istemiyorum. emir almak istemiyorum. emir alacaksam da emri veren kişi babam olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın