1
türk futbolunun kanserleri bir değil iki değil, bütün bünyeyi sarmış. bunlardan ikisi de serhat ulueren ve adnan aybaba. bir de yanlarına dr. ahmet ertan tezcan’ı almışlar resmen kemiriyorlar türk futbolunu. hele şu adnan aybaba tam bir amigo. ne futbol bilgisi var, ne zekası ne de insafı var. ekotürk’teki telegol programında galatasaray-kasımpaşa ve bir hafta sonra, 20 şubat 2021 galatasaray-alanya spor maçlarındaki penaltı pozisyonlarını tartışıyorlar.
adnan aybaba diyor ki, “kasımpaşa maçındaki pozisyon kesin penaltı, alanyaspor maçındaki pozisyon değil.” buna rağmen fatih terim, algı yaratıyor ve hakemi suçluyor. galatasaray’a tuzak kurulduğunu söylüyor. peki ben de soruyorum, 1996-2000 arası dört yıl üst-üste şampiyon olduğunda, ahmet çakar-vahap beyaz ne oluyor. mehmet ağar ne oluyor. o zamanlar da galatasaray hakemlerle şampiyon olmuştu.”
önce şu penaltı pozisyonlarını izah edelim de herkes anlasın. çünkü bu iki pozisyonun anlaşılması, bundan sonraki maçlarda yaşanabilecek benzeri pozisyonlar için de ışık tutacaktır.
galatasaray-kasımpaşa maçındaki pozisyon penaltı değil. çünkü, kerem ile varga’nın midahale etmeye çalıştığı top ortak bir top. top iki oyuncunun da kontrolünde değil. bu tür ortak toplarda topa yapılan hamlelerde, öndeki futbolcu avantajlı konumdadır. topa dokunma, ayağa basma bu pozisyonlarda önemli değildir. önemli olan hangi futbolcunun öncelik kazandığıdır. nitekim kerem ayağını varga’dan önce topa uzatmış, varga ise geriden topa müdahale etmeye çalışmış. kerem topa dokunamamış ama bunun nedeni, varga’nın arkadan kerem’in arka baldırına müdahalesi. müdahale çok etkin olmadığından zor fark ediliyor ama kesinlikle müdahale var. üstelik kerem bu müdahale sonrası bacağını, varga’dan kurtarmaya çalışıyor. bu durumda varga aleyhine faul var bile denebilir ama bunu da söylemek istemiyorum. pozisyonda kafaları karıştıran en önemli husus, varga’nın kendini sahtekarca yere atması. yeri gelmişken futbolcuların kendini yere atması ve düşerken çığlık atması konusunda bir parantez açmak istiyorum.
izlediğim maçların tamamı için şunu söyleyebilirim. galatasaray dışındaki tüm takımların, bu konuda özel çalışma yaptığı o kadar açık ki, bu halleri maçlarda belli oluyor. özellikle fenerbahçe ve beşiktaşlı futbolcular bu konuda uzmanlaşmış. en ufak bir dokunuşta hemen kendilerini yere atıp bir de bağırıyorlar. hatta bırakın dokunmayı, kendileri faul yaptığında bile aynı şekilde yere bırakıyorlar kendilerini. kasımpaşalı varga da aynen bu hileye başvurdu ve kafaları karıştırdı. allah’a çok şükür ki, hakem yutmadı bu numarayı. nitekim hafta ortasında oynadığımız alanya spor maçında da aslında marcao’nun en ufak bir müdahalesi olmamasına rağmen alanya sporlu futbolcunun ayağı kopmuş gibi bağırıp artistçe kendini yere atması sonucu aleyhimize penaltı verilmişti. defalarca tekrarını izledik pozisyonun. ayağa basma kesinlikle yok, dizine ise çok hafif sıyırma şeklinde bir müdahale var. ancak bu müdahale asla oyuncuyu düşürecek hele canını acıtıp çığlık attıracak bir müdahale değil. hakem var’a çağrılsa, pozisyonu incelese belki de kararından dönecekti ama var’a da çağrılmadı. herhalde çığlık riva’dan da duyulmuştu ki çağırma gereği duymadılar! bu konuda bizim futbolcular asla hileye başvurmuyorlar. alanyaspor maçında emre kılınç’ın ayağına bastılar, çocuk iki saniye sonra acıdan yere bıraktı kendini ama en ufak bir ses çıkarmadı. neyse biz asıl konumuza dönelim.
alanya spor maçındaki onyekuru’nun pozisyonu ise penaltı. çünkü top ortak top değil, tamamen onyekuru’nun kontrolünde. top eğer bir futbolcunun kontrolünde ise, topa müdahale edecek diğer oyuncu rakibe faul yapmadan topu uzaklaştırmak zorunda. aksi halde, yani topu uzaklaştırmak isterken rakibe de müdahale ederse faul ve ceza alanında ise de penaltı olur. rakibin topa çok hafif dokunması bir şeyi değiştirmez. çünkü topu oyuncunun kontrolünden tamamen çıkaramamışsa ve devamında ya da aynı anda rakibine de vurmuşsa geçmiş olsun. nitekim rakip oyuncu, tamamen onyekuru’nun kontrolündeki topa müdahale etmek isterken, ayağının ucu ile hafifçe topa dokunmuş ama aynı zamanda onyekuru’nun sağ ayağına esaslı bir müdahalede bulunmuştur. onyekuru düşürülmese o topu alıp pekala kullanabilecek avantaja sahipti.
yani bu tür pozisyonlarda, top ortak top mu yoksa bir oyuncunun kontrolünde mi diye bakmak gerek. ortak top ise önce müdahale eden avantajlı, top kontrolde ise kontrol eden oyuncu avantajlı konumdadır. umarım adnan aybaba densizi bu bilgilere ulaşır da milletin kafasını bulandırmaz.
bu konuda son bir hususa daha değinmek isterim. yerdeki ortak toplara ayakla müdahale durumunda, topa önce vuran futbolcu, hareketin devamında rakibin ayağına basmışsa bu durumlarda da devam kararı veriliyor. ancak topa vuramadan rakibin ayağına basmış ise faul veriliyor. tabi basma şiddetli ise aynı zamanda sarı kart da çıkarılıyor.
gelelim şu 1996-2000 yıllarına. adnan aybaba ve onun gibi amigolar, bu tarihler arasındaki zaferlerimize gölge düşürmek için sürekli iftira atıyorlar. insanda biraz utanma olur ama amigolarda bu da yok. 1996-2000 yılları arasındaki takım muhteşem bir takımdı ve zaten sonunda da uefa kupasını hem de süper kupayı kazandı. hem de real madrid ve arsenal’i yenerek kazandı bu kupaları. ardından aynı takım sadece üç takviye ile 2002’de dünya üçüncüsü oldu. bu gerçekleri söyleyince bu amigolar kabul etmek zorunda kalıyor ama daha sonra bütün bunları unutup tekrar iftiraya ve saldırıya devam ediyorlar. nitekim bunları samet aybaba’ya gerek gökmen özdenak gerekse serhat ulueren (nasıl olduysa lütfederek) hatırlattığında adam sesini kesmek zorunda kaldı.
bu yazımda son olarak, şu mesut bakkal olayına değinmek istiyorum. daha önce defalarca yazdım tekrar ediyorum. türkiye’de özellikle teşvik konusunda temiz takım yoktur. bütün takımlar teşviği yasaklayan kanun çıkıncaya kadar hem teşvik vermişler hem de almışlardır. bu nedenle teşvik verdiniz gibi suçlamalar, mesut bakkal olayı tamamen hikaye. ancak şike konusuna gelince, türkiye’de şike yapıldığını uefa, cas ve isviçre federal mahkemesi kabul edip cezalar uygulamıştır ama türkiye’de “şike yapılmıştır ama sahaya yansımamıştır” gibi kargaları bile güldüren bir gerekçeyle ceza verilmemiş/verilememiştir. kimlerin ceza aldığı herkesin malumudur. bu gerçekler oratada iken, hatta 2011 yılındaki süper kupa maçının oynanmadığı gerçeği ortada iken galatasaray’a atılan bu iftiralar nedeniyle müfterilere yazıklar olsun demek istiyorum.
adnan aybaba diyor ki, “kasımpaşa maçındaki pozisyon kesin penaltı, alanyaspor maçındaki pozisyon değil.” buna rağmen fatih terim, algı yaratıyor ve hakemi suçluyor. galatasaray’a tuzak kurulduğunu söylüyor. peki ben de soruyorum, 1996-2000 arası dört yıl üst-üste şampiyon olduğunda, ahmet çakar-vahap beyaz ne oluyor. mehmet ağar ne oluyor. o zamanlar da galatasaray hakemlerle şampiyon olmuştu.”
önce şu penaltı pozisyonlarını izah edelim de herkes anlasın. çünkü bu iki pozisyonun anlaşılması, bundan sonraki maçlarda yaşanabilecek benzeri pozisyonlar için de ışık tutacaktır.
galatasaray-kasımpaşa maçındaki pozisyon penaltı değil. çünkü, kerem ile varga’nın midahale etmeye çalıştığı top ortak bir top. top iki oyuncunun da kontrolünde değil. bu tür ortak toplarda topa yapılan hamlelerde, öndeki futbolcu avantajlı konumdadır. topa dokunma, ayağa basma bu pozisyonlarda önemli değildir. önemli olan hangi futbolcunun öncelik kazandığıdır. nitekim kerem ayağını varga’dan önce topa uzatmış, varga ise geriden topa müdahale etmeye çalışmış. kerem topa dokunamamış ama bunun nedeni, varga’nın arkadan kerem’in arka baldırına müdahalesi. müdahale çok etkin olmadığından zor fark ediliyor ama kesinlikle müdahale var. üstelik kerem bu müdahale sonrası bacağını, varga’dan kurtarmaya çalışıyor. bu durumda varga aleyhine faul var bile denebilir ama bunu da söylemek istemiyorum. pozisyonda kafaları karıştıran en önemli husus, varga’nın kendini sahtekarca yere atması. yeri gelmişken futbolcuların kendini yere atması ve düşerken çığlık atması konusunda bir parantez açmak istiyorum.
izlediğim maçların tamamı için şunu söyleyebilirim. galatasaray dışındaki tüm takımların, bu konuda özel çalışma yaptığı o kadar açık ki, bu halleri maçlarda belli oluyor. özellikle fenerbahçe ve beşiktaşlı futbolcular bu konuda uzmanlaşmış. en ufak bir dokunuşta hemen kendilerini yere atıp bir de bağırıyorlar. hatta bırakın dokunmayı, kendileri faul yaptığında bile aynı şekilde yere bırakıyorlar kendilerini. kasımpaşalı varga da aynen bu hileye başvurdu ve kafaları karıştırdı. allah’a çok şükür ki, hakem yutmadı bu numarayı. nitekim hafta ortasında oynadığımız alanya spor maçında da aslında marcao’nun en ufak bir müdahalesi olmamasına rağmen alanya sporlu futbolcunun ayağı kopmuş gibi bağırıp artistçe kendini yere atması sonucu aleyhimize penaltı verilmişti. defalarca tekrarını izledik pozisyonun. ayağa basma kesinlikle yok, dizine ise çok hafif sıyırma şeklinde bir müdahale var. ancak bu müdahale asla oyuncuyu düşürecek hele canını acıtıp çığlık attıracak bir müdahale değil. hakem var’a çağrılsa, pozisyonu incelese belki de kararından dönecekti ama var’a da çağrılmadı. herhalde çığlık riva’dan da duyulmuştu ki çağırma gereği duymadılar! bu konuda bizim futbolcular asla hileye başvurmuyorlar. alanyaspor maçında emre kılınç’ın ayağına bastılar, çocuk iki saniye sonra acıdan yere bıraktı kendini ama en ufak bir ses çıkarmadı. neyse biz asıl konumuza dönelim.
alanya spor maçındaki onyekuru’nun pozisyonu ise penaltı. çünkü top ortak top değil, tamamen onyekuru’nun kontrolünde. top eğer bir futbolcunun kontrolünde ise, topa müdahale edecek diğer oyuncu rakibe faul yapmadan topu uzaklaştırmak zorunda. aksi halde, yani topu uzaklaştırmak isterken rakibe de müdahale ederse faul ve ceza alanında ise de penaltı olur. rakibin topa çok hafif dokunması bir şeyi değiştirmez. çünkü topu oyuncunun kontrolünden tamamen çıkaramamışsa ve devamında ya da aynı anda rakibine de vurmuşsa geçmiş olsun. nitekim rakip oyuncu, tamamen onyekuru’nun kontrolündeki topa müdahale etmek isterken, ayağının ucu ile hafifçe topa dokunmuş ama aynı zamanda onyekuru’nun sağ ayağına esaslı bir müdahalede bulunmuştur. onyekuru düşürülmese o topu alıp pekala kullanabilecek avantaja sahipti.
yani bu tür pozisyonlarda, top ortak top mu yoksa bir oyuncunun kontrolünde mi diye bakmak gerek. ortak top ise önce müdahale eden avantajlı, top kontrolde ise kontrol eden oyuncu avantajlı konumdadır. umarım adnan aybaba densizi bu bilgilere ulaşır da milletin kafasını bulandırmaz.
bu konuda son bir hususa daha değinmek isterim. yerdeki ortak toplara ayakla müdahale durumunda, topa önce vuran futbolcu, hareketin devamında rakibin ayağına basmışsa bu durumlarda da devam kararı veriliyor. ancak topa vuramadan rakibin ayağına basmış ise faul veriliyor. tabi basma şiddetli ise aynı zamanda sarı kart da çıkarılıyor.
gelelim şu 1996-2000 yıllarına. adnan aybaba ve onun gibi amigolar, bu tarihler arasındaki zaferlerimize gölge düşürmek için sürekli iftira atıyorlar. insanda biraz utanma olur ama amigolarda bu da yok. 1996-2000 yılları arasındaki takım muhteşem bir takımdı ve zaten sonunda da uefa kupasını hem de süper kupayı kazandı. hem de real madrid ve arsenal’i yenerek kazandı bu kupaları. ardından aynı takım sadece üç takviye ile 2002’de dünya üçüncüsü oldu. bu gerçekleri söyleyince bu amigolar kabul etmek zorunda kalıyor ama daha sonra bütün bunları unutup tekrar iftiraya ve saldırıya devam ediyorlar. nitekim bunları samet aybaba’ya gerek gökmen özdenak gerekse serhat ulueren (nasıl olduysa lütfederek) hatırlattığında adam sesini kesmek zorunda kaldı.
bu yazımda son olarak, şu mesut bakkal olayına değinmek istiyorum. daha önce defalarca yazdım tekrar ediyorum. türkiye’de özellikle teşvik konusunda temiz takım yoktur. bütün takımlar teşviği yasaklayan kanun çıkıncaya kadar hem teşvik vermişler hem de almışlardır. bu nedenle teşvik verdiniz gibi suçlamalar, mesut bakkal olayı tamamen hikaye. ancak şike konusuna gelince, türkiye’de şike yapıldığını uefa, cas ve isviçre federal mahkemesi kabul edip cezalar uygulamıştır ama türkiye’de “şike yapılmıştır ama sahaya yansımamıştır” gibi kargaları bile güldüren bir gerekçeyle ceza verilmemiş/verilememiştir. kimlerin ceza aldığı herkesin malumudur. bu gerçekler oratada iken, hatta 2011 yılındaki süper kupa maçının oynanmadığı gerçeği ortada iken galatasaray’a atılan bu iftiralar nedeniyle müfterilere yazıklar olsun demek istiyorum.