ligdeki ilk büyük başarısı 2010-2011 sezonuydu. sonra
galatasaray'a
fatih terim geldi ve bu oluşan ikili en iyi oyuncusunu kaptı (bkz:
selçuk inan). yetinmedi
engin baytar'ı aldı, yetinmedi
ceyhun gülselam'ı aldı, daha beterini yaptı şampiyon oldu. şenol'da kafalar attı,
galatasaray'a ve
fatih terim'e karşı nefret tohumları filizlenmeye başladı. ancak darbeler bitmedi
burak yılmaz ve
umut bulut da artık
galatasaray oyuncusu ve
fatih terim'in öğrencisiydi. tüm oyuncuları onu değil
galatasaray'ı ve
fatih terim'i seçti. artık şenol daha fazla dayanamadı ve kaçtı. yüreğinde ise güçlü bir nefret beslemekteydi.
gel zaman git zaman şartların çok müsait olduğu bir zamanda
beşiktaş'ın başına geçti.
galatasaray yaralıydı,
galatasaray,
fatih terimsizdi. yaralı aslana darbeler vurarak aldığı şampiyonluklar ve şampiyonlar ligi'ndeki başarılar ile çok mutluydu. belki de kariyerinin en mutlu günlerini yaşıyordu. tam her şey istediği gibi giderken tekrardan bir araya gelmelerine ihtimal dahi vermediği ikili, yüreğindeki nefretin müsebbipleri yeniden yanyana gelmişti. şenol bir yandan nefretini tazelerken bir yandan korkuyordu ve korktuğu başına geldi. yeniden bir arada olan
galatasaray ve
fatih terim üst üste iki kere şampiyon oluyor ve yine şenol'u mutluluğundan ediyordu.
tüm bu olanlardan sonra içindeki
galatasaray ve
fatih terim nefretini anlayabiliyorum. kendisine acıyorum ve muhatap dahi almıyorum.