süper lig 2022-2023 sezonu'nda ortaya koyduğu muazzam resitale yakın bir sağ bek performansını sanırım en son
emmanuel eboue ile izlediğimiz, ancak eboue'nin saha içinde kendini yere atmaya meyilli hâlleri ve fazla sulu karakterinin yanında hem saha içindeki iş ahlakı çok daha yüksek hem de karakter olarak çok daha cool kalmakta olan ele avuca sığmaz pırpırımız. şimdi yukarıdaki cümleyi okuduktan sonra
mariano ferreira filho diye coşmayın çünkü onun sağ bek oyun stili çok daha farklı bir gurmelik istiyordu. hatta karşılaştırma yapmam gerekirse, mesela
lucas torreira'nın oyun yapısını nasıl
felipe melo ile özdeşleştirip onun devamı gibi görüyoruz ancak geçiş dönemindeki
fernando francisco reges'i de hep farklı bir noktada iyi anmaya devam ediyoruz, işte eboue ile boey arası geçiş dönemindeki mariano için de aynısını diyebiliriz bence. bir de kimsenin iş ahlakından ötürü kötü anmadığı ama saydığımız bu isimlerin bir hayli gerisinde kalan
martin linnes var ama o başka bir konu. neyse ya, ne diyorduk biz hahah. konu nerelere geldi gene. eboue ve boey diyorduk. bence boey çok daha özel bir örnek oldu ve tarihimize şimdiden şahane bir detay olarak adını yazdırmış durumda. kendisinin hikâyesine defalarca değinildi zaten, bir de ben açmayacağım o konuyu. ancak eboue zaten uzun yıllar arsenal formasını terleterek kendisini kanıtlamış bir biçimde takımımıza gelmişti ve 2 sezon boyunca defoları olsa da güzel izler de bıraktı. sonrasında yabancı kuralı garabetine maruz kalıp yerini başta
sabri sarıoğlu olmak üzere birçok yerli çöpe bırakmak zorunda kalmasa daha fazlasını da verebilirdi belki ama olanla ölene çare yok. boey ise eboue'nin tersine kendisini kanıtlayarak kariyerini bir üst noktaya taşımak için geldiği galatasaray'da önce umut verdi, sonra dibi gördü, sonra tekrar umut saçmaya başladı ve
okan buruk hocamızın dokunuşuyla da sezon bittiğinde zirvesini gördü. inanılmaz bir hikâyenin baş kahramanı oldu gerçekten. kendisinin özverisi ve iş ahlakını asla göz ardı etmemekle birlikte hemen yanında ultisini açarak bir başka zirve performans gösteren ve geçen sezondan da aşina olduğu
victor nelsson'un olmasını, önünde de
milot rashica isimli emekçi bir yağız delikanlının onun yükünü sürekli paylaşmasını, boey'nin potansiyelini en zirve noktadan ortaya koyabilmesinde büyük bir şans olarak görüyorum. öyle veya böyle bir sezonda değerini müthiş arttırdı ve nelsson ile birlikte 20+ bir meblağya satılacağı sıkça dillendiriliyor. ancak ikisini birden aynı anda satmak benim içime hiç sinmiyor ki benzer şeyleri nelsson'un başlığında da söylemiştim aslında. çünkü sol bek transferinin de öncelik olduğunu bildiğimiz bir sezona doğru giderken
abdülkerim bardakcı ve kariyerinin sonuna yaklaşmış
fernando muslera dışında defans bölgesini komple değiştirmek anlamına geliyor bu. hâliyle peşinden de birçok risk sürüklüyor bu durum. bu yüzden nelsson satılıyorsa kendisinin kalması, boey satılıyorsa nelsson'un kalması gerektiğine dair düşünceler zihnime zuhur etmekte bu sıralar. hem nelsson'u iki sezondur neredeyse her maçta izlemişken boey'yi izlemeye daha doyamadım ben. velhasıl, sonu ne olursa olsun galatasaray tarihinin her zaman güzel hatırlanacak detaylarından biri olmayı garantiledi ve bu yüzden de ayağına toz değmesin bu kamerun-fransız aslanının. keşke avrupa yolculuğumuz için 1 yıl daha kalsa ama
erden timur ve
okan buruk'a güvenmekten başka çaremiz yok şu noktada.