zamanında sabri'nin bek olarak değil de rakip kaleye yakın oynadığında kendisini daha rahat hissettiğini ve böylece daha iyi bir oyun ortaya koyduğunu söylemiştim. böylece taraftar da rahatlıyor. zira sabri hata yapsa bile defansta yaptığı hatadan muhtemelen daha az zararı dokunacak bizim takıma. taraftar rahatlayınca sabri de rahatlıyor haliyle ve daha iyi oynuyor.
bu görüşüme bir şeyler daha ekleme gereği duydum; sabri için "yorulmuyor, en azından kondisyonu iyi." diye düşünülüyor ama aslında yanlış bir düşünce bu. sonradan oyuna girdiğinde bu denli isabetli ortalar yapması, ayaklarına daha hakim bir görüntü çizmesi sadece tekniğini geliştirmesiyle açıklanamaz. sabri enerjisini ayarlayabilen biri değil, ilk 15-20 dakikada kendini çok fazla yorup sonra saçma sapan ortalar yapabiliyor, vs... çünkü gücü kalmıyor, ayaklarına hükmedemiyor tam olarak. performansını da 90 dakikaya yayamıyor bu yüzden. koşuyor belki ama topu olumlu kullanamıyor.
ancak; son 30 dk kala oyuna giriyor mesela. hem rakip yorgun hem de kendisi diri. zaten 1-2 kez isabetli orta ya da pas yapabilirse psikolojik olarak da rahatlıyor ve daha güzel bir oyun ortaya koyuyor.
zamanla enerjisini idareli kullanmayı öğrenmeli tabi, o ayrı.
antalya maçı'nda
* girer girmez 3 tane çok güzel isabetli orta açtı ve biz galatasaray'da uzun yıllardır böyle isabetli orta görmeye pek alışık değiliz. hem de bunlardan birini sol ayakla yaptı. golün assisti de sabri'den. her ne kadar ofsayt gibi gözükse de gol, güzel bir orta idi. ancak oyuna getirdiği hareket ve yaptığı olumlu işlerden ziyade kullandığı kötü kornerlerden ve son anda yaptığı saçma vuruştan dem vuruldu.
korner kullanamıyoruz, kullanamıyoruz. bu kadar basit. selçuk da geçse topun başına, yazık oluyor kornere. sabri'ye bu yüzden kızmak abesle iştigal. sorun organizasyonda.
yaptığı saçma vuruş ise beni de kızdırdı ama sadece o şutu ön plana çıkarıp yaptıklarından bahsetmemek insafsızlıktır. olaya iyi yanından bakmak gerek, epey düzelme var.
ve bu maçta sabri sağ açık oynadı, bunu not düşelim.
bir önceki maç; es-es maçı.
* o maçta da yine girer girmez hareket getirdi ve güzel 2 tane de orta yaptı. biz yine değerlendiremedik ama sabri yine iyiydi. ve sabri yine hücum oynuyordu, bekte değildi, bunu da not düşelim.
geçen seneye gidiyoruz; real maçı'na.
* oyunu kanatlara yaymamız gerektiği çok netti, ortada tıkanıyorduk. çift forvet avantajdan çok dezavantajdı ve 4-5-1'e dönmemiz gerekiyordu. sabri girdi. anında oyun hareketlendi. sabri güzel verkaçlar yaptı. sonraları iyi bir çalım atıp, sneijder'e güzel bir pas verdi ve momentum bir anda tamamen bize geçti. sonrası malum. sabri bu maçta da oyuna sonradan giriyor ve yine bekte değil.
sabri iyi bir yedek oyuncu oldu. sonradan girecek; sağ açık, sağ iç mevkilerinde oynayacak. en az 1 tane assistlik hareketi var. kendisinde mental olarak gelişim de var bence. genelde oyuna sonradan girdiğinde fatih hoca'nın kendisinden beklentileri oluyor. maçı kazanmamız gerekiyor mesela ama sabri girerken durum berabere. bu baskıyı kaldırabiliyor. bunu da eklemek lazım.
real maçı'na inşallah yetişir hamit. böylece sabri'yi ilk andan sahaya sürmek zorunda kalmaz fatih hoca. bu da sabri'nin veriminin %100 yükselmesi demek.
ön yargıları yıkmak atomu parçalamaktan zordur demiş einstein. doğru kullanıldığında çok güzel işler yapmaya başlamış şu adamı artık yerin dibine sokmayın her fırsatta. olumlu yanlarını görmeye çalışın. son maçta kendisinin 2 olumsuz hareketi varsa 5 tane olumlu hareketi var. ama ters bir biçimde, 2 olumlu yorum varsa yapılan diğer 5 yorum olumsuz.
inşallah real maçında
* yine sonradan girecek ve assist yapacak yine. hadi aslanım, allah utandırmasın!
edit: antalya maçı'nın tarihini 13 eylül 1991 olarak yazmışım yıldızlı bakınızda.
taçsız kral...
düzelttiği için
profesyonel olmayan futbolcuya teşekkür ederim.
2013 olacak o.