bugüne kadar
galatasaray'ın başına hangi hoca geçtiyse takımda hep uzun süre kalmasını istedim
sir alex ferguson,
arsene wenger gibi. çünkü istedim ki takımın başında kalsın, kendi istediği oyuncuları alsın, kendi sistemini kursun. takım her sene hoca değiştiren ve her sene farklı oyuncularla oynayan bir çöplüğe dönüşmesin. takımın kendine has bir tarzı olsun.
ama şimdi anlıyorum ki bu olay her hocayla yapılabilecek bir şey değil. bunun için ne yaptığını bilen, azimli, kararlı, özgün,
mazeretsiz bir teknik direktör gerekli.
roberto mancini'yi de sözlükte hakkında bir yığın olumsuz entry okumama rağmen desteklemiştim. takımımızın başında uzun yıllar kalmasını istemiştim. fakat ne yazık ki
22 mart 2014 galatasaray kayserispor maçı'ndan sonra sarfettiği "takımı ben aldığımda puan durumunu hatırlatsak, lider miydi takım? dürüst olun, kaçıncı sıradaydı?" gibi talihsiz sözler kendisinin ne kadar çabuk vazgeçen ve yaptıklarının arkasında duramayan bir insan olduğunu gösteriyor.
galatasaray gibi bir takımın başında olan birisi hiçbir zaman lig sıralamasında yükselmeyi veya aşağı düşmeden aynı seviyede kalmayı başarı olarak göremez, görmemelidir. katıldığı her turnuvada birincilik dışında hiçbir sonuç başarı sayılamaz. hele bu durum bahane asla edilemez.
tamam belki kendi takımını kurmadın, başkasının kurduğu takımla mücadele ediyorsun ama hiçbir zaman sıfır bir takımın başına geçemeyeceğini de biliyorsun. biraz zaman istersin, her şeyin düzeleceğine dair taraftara umut verirsin, ya da en azından "olmuyor, beceremiyorum" dersin. ama asla "zaten ben geldiğimde takım daha kötüydü ki, hem bu oyuncuları ben almadım ki" diyemezsin. bu durum doğru olsa da bunu bahane edemezsin.
sen 25-30 kişilik bir takımın başındaysan liderlik özelliklerine sahipsin demektir ya da en azından sahip olman gerekir ve bir lider asla bahane üretmez.
real madrid deplasmanında 8 kişi de kalsan, yenildiğinde "ya zaten 8 kişiydik ki normal bence" dememelisin. evet bu örnek belki komik gelebilir ama ben sindiremiyorum
galatasaray'ın başındaki birinin bazı şeyleri hazmedebilmesini. belki de
fatih terim'i sırf bu yüzden çok seviyordum.
geçen sene
real madrid'e karşı kontra atak futbolu oynasa çok az ihtimal de olsa belki elerdik ama o karşısındaki takımın kim olduğuna aldırış etmeden rakibi boğan futbol oynatmayı tercih etti ve bir çok kişinin tekrardan saygısını kazandı. yine geçen sene
fenerbahçe deplasmanına kimsenin beklemediği bir şekilde
elmander hamlesiyle 3 forvet çıktı. o maçı da kaybetti ama bu cesaretiyle daha maça başlamadan benim için kazanmıştı.
ama ne yazık ki bu özgüveni ve cesareti ben
mancini'de göremiyorum. bu maça kadar hatta bu maçtan sonra bile kendisini eleştirmedim ama maçtan sonra sarfettiği sözler kendisine olan inancımı tamamen yitirdi.
hele ki bir de şu takımdan istifa etmeyip, kovulmayı bekler ve yüklü bir miktar tazminat alıp giderse o zaman ismini
aziz yıldırım ve
aykut kocaman'ın hemen yanına yazarım.