seversiniz sevmezsiniz ama ben kendinin ilk çıktığı antrenmanı hatırlıyorum. oyuncular tedirgin bir şekilde etrafına toplanmış, meraklı gözlerle kendisini dinliyorlardı. sonra antrenmana geçildi. hocanın farklı çalışma yöntemleri, ciddi ama sevecen tavırları, teknik heyetin profesyonelliği ilk antrenmandan farklı bir hava estirmişti, en azından ben böyle gözlemlemiştim. teknik direktörler gelir, geçer. kimler gelip geçmedi ki. ne var ki mancini -kimine göre iyi kimine göre- kötü bir iz bırakıp gitti. beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama takım kısa sürede mancini'nin galatasaray'ı diyebileceğimiz bir karaktere büründü. bu bile hoca'nın düşünceleri ve yapmak istedikleri hakkında ümit verici bir referanstı.
oyun olarak çoğu zaman eleştirildi galatasaray. bunları tekrar etmeyeceğim. ama özellikle içeride coşkulu, ümit verici maçlar çıkardı. bunları da tekrar etmeyeceğim. tabii ki juventus zaferi unutulmayanlar arasına girdi. içeride chelsea ile oynadığımız şampiyonlar ligi 2. tur ilk maçı ise tam olarak bir zafer değildi belki ama benim için unutulmazlar arasına girmişti. iyi ve istekli oyunumuz gurur vericiydi. chelsea'yi özellikle ikinci yarı çaresiz bırakmıştık. 2. turda diğer eşleşmelerin çoğu kazanan takımın net galibiyetiyle sonuçlanmıştı. bu maçtaki oyunumzun ardından avrupa basınında galatasaray-chelsea eşleşmesi en zorlu eşleşmelerden biri olarak gösteriliyordu. fenerbahçe forumlarında bu maçla ilgili "adamlar (galatasaray) avrupa seviyesinde futbol oynuyor" yorumları yazılıyordu. o gece maçın ardından proud of you galatasaray
* diye bir paylaşımda bulunduğumu hala hatırlıyorum. takımdan o kadar umutluydum ki rövanş maç öncesi bir miktar parayı galatasaray galibiyetine yatırdığımı hatırlıyorum.
ne var ki içerideki maç ne kadar umut vericiyse deplasmandaki maç o derece umut kırıcıydı. takımın eli kolu bağlı gibiydi ve bu chelsea'nin oyunundan kaynaklanmıyordu. bu maç öncesinde ne oldu, neden böyle oldu hala merak ederim. bir takım bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar değişirdi? bu maçta benim açımdan akılda kalan kötü hatıralardan biri maçın chelsea-drogba havasına sokulması, drogba'nın da buna uymasıydı. hele çok uzak mesafeden o frikiği kaleye doğru kullanışı yüzünden -ne kadar da sevsem- hala kızgınlık hissederim kendisine. chelsea ve drogba arasındaki bu düello oyuncuları, oyunu etkiledi mi, ne kadar etkiledi bilemeyeceğiz. öte yandan diğer enstantane şüphesiz mancini'nin kameralara yansıyan görüntüsüydü. nasıl oldu bilmiyorum bunu saygısızlık olarak değerlendirip "adam ayak ayak üstüne atmış keyfine bakıyor" diye düşünenler çıktı. oysa hoca'nın oyundan memnun olmadığı açıktı.
* şimdi tekrar dinledim de maç sonrası hoca'yla aynı düşüncedeymişiz. "after the game in istanbul i was very confident" diyor mancini. yani istanbul'daki maç sonrası kendimizden emindik. ne var ki o da şaşkın ve şunları ekliyor "i am very disappointed, we played really bad, this is the problem" (hayal kırıklığı içerisindeyim, çok kötü oynadık sorun da bu). "we did nothing on the pitch"(sahada hiçbir şey yapmadık) "if you want to play at this level, you need to work more" (bu seviyede oynamak istiyorsanız daha çok çalışmalısınız). ayrıca taraftarı da unutmuyor mancini "i am very sorry for our supporters, they were the best for us" (taraftarlar için üzüldüm. bugün en iyisi taraftardı). (u: daha öncesi her fırsatta imparator fatih terim diye bağıran, ziraat türkiye kupası yarı final ilk maçında mancini istifa diyen taraftar. bu da ayrı bir konu ya neyse. )
şimdi dinleyince tekrar anladım ki -seversiniz sevmezsiniz- ben kendisini daha çok güzel anılarla hatırlıyorum. benim gibi düşünen taraftarların sayısının da azımsanmayacak kadar çok olduğunu tahmin ediyorum. öte yandan kendisini diğerlerinden farklı kılan her şeye rağmen kısa sürede galatasaray'la kurduğu bağ idi. sanırım o da galatasaray'ı güzel anılarla hatırlıyor.