• 102
    konusmak icin belki erken fakat 2011-2012 sezonu ilk 5 hafta sonu itibariyle genel goruntu manchester united disindaki takimlar kendilerini acilen toparlamazsa puan tablosunda(u: maclardaki cekismeyi,futbolu vb. kast etmiyorum tabi ki ona laf etmek anadolu takimlarinin oldugu bir ligi izleyen birine dusmez ) son yillarin en zevksiz premier league'i olma yolunda hizla ilerlemektedir.buyuklerin aralarindaki maclara da bakinca net goruluyor ki manchester united ligi agir sekilde domine ediyor.dengesiz haliyle manchester city zaten cok guven vermiyor bir mac fark atip ertesi mac ecel terleri dokuyolar.bunu asabilirlerse en avantajli konumda olan onlar manu'ya alternatif olma konusunda.bakalim tum sezon boyle mi olacak yoksa birileri sahlanip manu'yu durduracak mi?
  • 107
    2011-2012 sezonu icin toplam da 32 adet guney amerikali futbolcunun istirak ettigi lig.

    argentina
    sergio agüero - manchester city
    carlos tévez - manchester city
    pablo zabaleta - manchester city
    jonás gutiérrez - newcastle united
    fabricio coloccini - newcastle united
    maxi rodríguez - liverpool
    alejandro faurlín - qpr
    mauro fórmica - blackburn rovers
    franco di santo - wigan athletic
    marcos angeleri - sunderland afc
    denis stracqualursi - everton
    fede bessone - swansea city

    brazil
    david luiz - chelsea
    ramires - chelsea
    alex - chelsea
    anderson - manchester united
    rafael - manchester united
    fábio - manchester united
    lucas leiva - liverpool
    sandro - tottenham hotspur
    heurelho gomes - tottenham hotspur
    fábio aurélio - liverpool
    doni - liverpool
    andre santos - arsenal
    bruno perone - qpr
    bruno ribeiro - blackburn rovers

    colombia
    hugo rodallega - wigan athletic

    ecuador
    antonio valencia - manchester united

    paraguay
    antolín alcaraz - wigan athletic

    uruguay
    luis suárez - liverpool
    sebastián coates - liverpool
    diego arismendi - stoke city
  • 111
    bu iş tamamen zevk meselesi. bazılarına göre premier lig dünyanın en mikemmel ligi; bana göreyse her hafta bu ligde kafama silah dayasalar bile izlemeyeceğim en az bir maç banko oluyor. (fransa liginde bu sayı üç mesela.) bu haftadan bir örnek vermek gerekirse: west bromwich albion - norwich bu ne lan? böyle maç mı olur?

    hatta giderek bu ligdeki takımları dört kategoriye ayırıyorum:
    1- boktan: bolton, wigan, blackburn, wba, norwich, qpr, wolves, swansea.
    2- anca iddaa için takip edilir: fulham, everton, sunderland, stoke, aston villa, newcastle
    3- idare eder: liverpool, arsenal
    4- oturup izlenecek babalar: man utd, man city, chelsea, tottenham

    şimdi bana göre 4'lerin tüm maçları banko izlenir. 3'lerin 4'lerle ve kendi aralarında oynadığı maçlar da izlenir. 4'lerle 3'lerin 2'lerle oynadığı maçları bu lige özel olarak dilenenler izlesin, ona da ses çıkarmıyorum. ama 1'lerin kendi aralarında ve 2'lerle oynadığı maçlar önceki gruplardaki maçlardan tamamen farklı. resmen eziyet, karın ağrısı. kim izler, niye izler anlamış değilim.

    bu değerlendirmelerin tamamen "bana göre" olduğunu hatırlatmak isterim.
  • 114
    şampiyonlar ligi ve euroleague ile birlikte gezegenin en güzel organizasyonlarından biri olan kedi canlı lig hakkında biraz bilgi vereyim.

    -teknik olarak 20 yıldan daha az bir geçmişe sahip

    1992 yılında birinci futbol yükselme ligi’ne dahil tüm takımlar istifalarını sundular ve ‘’süper lig’’ adı altında yeni bir organizasyon oluşturuldu. sonra da premier lig doğmuş oldu.
    işin içine televizyon ve yayın gelirlerinin de dahil olmasıyla, kulüpler ispanyol ve italyan ortaklarla çalışmaya başladılar ve büyük bir para döngüsü oluşmaya başladı.

    -hiçbir ingiliz menajer henüz şampiyon olamadı

    manchester united’ın hocası alex ferguson bu kupayı tam 12 kez kazandı ama bildiğiniz gibi kendisi iskoç.
    arsenal’in fransız hocası arsene wenger, chelsea’nin portekizli hocası mourinho, manchester city’nin italyan hocası roberto mancini, diğer bir italyan olan carlo ancelotti ve blakcburn’un iskoç hocası kenny dalglish de şampiyon olan diğer isimler.

    -avrupa’nın en karlı ligi

    deloitte’in raporuna göre, büyük yayın gelirleri ve pahalı bilet fiyatları içe epl’nin 2010-2011 geliri yaklaşık 2.8 milyar doları buldu.

    -... ama 20 takımdan sadece 4 tanesi para kazanabildi.

    büyük paralar kazanılırken, büyük paralar da kaybediliyor. epl takımları 2009-2010 sezonunda 800 milyon dolar kaybettiler.
    deloitte, bu durumun ana sebebi olarak oyuncu maaşlarını gösteriyor. 2.8 milyar doların %67’si oyuncu maaşlarına gidiyor ki bu oran farz-ı misal bundesliga’da %51.

    -takımların %25’i londra kökenli

    londra sınırları dahilinde 14 profesyonel futbol takımı bulunuyor ve 5 tanesi şimdi aktif olarak premier lig’de mücadele ediyor; arsenal, chelsea, fulham, queen’s park rangers ve tottenham hotspur.
    bu takımların hepsi de küme düşme derdinden uzakta ve seneye de bu ligde yer alacaklar.
    diğer bir bilgi; fulham ve chelsea’nin stadları arasındaki mesafe yürüyerek yarım saat falan sürüyor.

    -taraftarlar, amerikalı kulüp sahiplerinden nefret ediyorlar

    amerikalılar, ligdeki 5 takımın hisselerinin çoğunluğunu ellerinden bulunduruyorlar; arsenal, aston villa, liverpool, manchester united ve sunderland.
    ingilizler bu durumu sık sık protesto ediyorlar. en önemli örneği ise united taraftarının sık sık açtığı pankart; ‘’love football, hate glazer.’’ glazer ailesi, united’ın hisselerinin çoğunluğunu elinde bulunduruyor.

    -sezon, herhangi bir amerikan spor organizasyonu sezonundan daha uzun sürüyor

    yedi ay süren mbl’yi maraton olaran nitelendirenlere epl’nin ağustos ortasında başlayıp, mayıs ortasında bittiğini hatırlatmak gerekiyor. yani beyzbol sezonunda tam 2 ay daha uzun sürüyor.
    2012-2013 sezonu da 3 ay içinde başlayacak.

    -tam 5 takımın sponsorluğunu bahis ve kumar şirketleri üstleniyor

    bahis şirketlerinin normları avrupa’da oldukça farklı durumda.
    bolton, sunderland, swansea city, wolverhampton ve aston villa, göğüs reklamı olarak formasında bahis şirketlerinin logosunu taşıyor. yine de bolton ve sunderland bu sezon küme düşmekten kurtulmayı başaramadı.

    -1995’ten bu yana sadece 4 farklı takım şampiyonluğa ulaştı

    blackburn’un şampiyonluğa ulaştığı 1994-1995 sezonundan sonra sadece manchester united, chelsea, arsenal ve manchester city şampiyonluğa ulaşabildi.
    aynı zaman zarfında amerika’da tam 12 farklı takım nfl ligini şampiyonlukla tamamladı.

    -ligin ismi son 20 yılda tam 4 kez değiştirildi

    ligin resmi ismi sürekli değişiyor, ilk ismi fa carling premiership’ti.
    2001’de barclaycard premiership oldu.
    2004’te barclays premiership oldu.
    2007’de barclays premier league oldu ama günümüzde çoğunlukla english premier leauge ya da premiership olarak anılıyor.

    -takımlar, oyuncu maaşlarına her yıl ortalama 115 milyon dolar harcıyorlar

    en çok para harcayan kulüpse 286 milyon dolar ile chelsea.
    mukayese edecek olursak, new york yankees’in maaşlara harcadığı tutar sadece 90 milyon dolar.

    -spor dünyasının en çok para ödenen 5 takımı epl’de bulunuyor

    ortalama bir chelsea oyuncusu 6.79 milyon dolar kazanıyor, yankees oyuncuları ise 600.00 dolar ki bu tutar takımı yeryüzünde en çok ödeme yapılan dördüncü takım yapıyor.
    3 numarada ise manchester city var, oyuncularına yıllık 7.40 milyon dolar ödüyorlar.

    -son 20 sezonun tamamında bu ligde mücadele edebilen sadece 7 takım bulunuyor

    premier lig’de de düşme / yükselme sistemi bulunuyor.
    en dipteki 3 takım, bir sonraki yıl da ligde kalabilmek için bir alt ligi en tepede bitiren 3 takım ile mücadele etmek zorunda kalıyor.
    bu zaman diliminde ligden düşmemeyi başaran takımlar; arsenal, aston villa, chelsea, everton, liverpool, manchester united ve tottenham hotspur.
    bu yıl da bu takımlar ligi ilk 7 içinde bitirmeyi başardılar ve 2012-2013 sezonunda da ligde mücadele etmeye devam edecekler.

    -45 farklı takım en az bir kere epl’de mücadele etti

    ingiliz futbolunun zirvesinde mücadele etmeyi tatmış olan takımların sayısı 45 ama bunlardan 5 tanesi sadece bir sezon kendilerine bu ligde yer bulabildiler.
    17 takım ise 10 ya da daha fazla sezon geçirmeyi başardılar.

    -ligin neredeyse 2/3’ünü yabancı oyuncular oluşturuyor

    epl’nin %63’ü ingiliz olmayan oyunculardan oluşuyor.
    ingiliz oyuncular tabi ki hala öncelikli çünkü uefa’nın oyuncu yetiştirme kuralları var. lakin lig, dünyanın dört bir tarafındaki yetenekli oyuncuları cezbediyor ve bir yerde sonra ulusun pek de önemi kalmıyor.

    -lig, sadece denizaşırı televizyon gelirlerinden yılda 2.3 milyar dolar kazanıyor

    epl, denizaşırı ülkelerde de oldukça popüler, özellikle de asya’da.
    ligin kendine ait 2.9 milyar dolarlık tv gelirlerine ilaveten, diğer ülkelerin yayın haklarına dahil olmaları sonucu yüklü miktarda gelir daha kasaya giriyor. toplam miktarın yaklaşık 2.3 milyar dolar olduğu varsayılıyor.

    -amerikan spor organizasyonlarının aksine, ligin fikstür ayarlaması oldukça dengeli ve bu durum lige ‘’dünyanın en adil ligi’’ vasfını kazandırıyor

    her takım, diğer takımlarla birisi içerde diğeri deplasmanda olmak üzere iki maç yapıyor.
    fikstür olayı pek önemli değilmiş gibi görünebilir ama playoff gibi sistemlerin olmadığı liglerde dengeli bir takvim ayarlamak oldukça önemli ve zor bir olaydır.
  • 118
    naklen yayın ihalesi hakkında aceto balsamico blogunda güzel bir yazı kaleme alınmış.

    http://acetobalsamico.blogspot.com/...lig-yayn-haklar.html

    --- alıntı ---

    premier lig yayın hakları

    futbolun doğduğu topraklarında güzel oyun için madalyonun iki yüzü var. ingilizler son 50 yılda kulüp takımlarıyla seviniyor, milli takımlarının basiretsizliğiyle de kahroluyorlar. bu paradoksu bugüne kadar çözen bir futbol adamı gelmedi ne yazık ki! 1966’da kendi evlerinde kazandıkları dünya kupası’ndan beri katıldıkları her dünya kupası ve avrupa şampiyonası için uçağa kupa umuduyla biniyor, her seferinde de finali turnuva bitmeden evlerine dönüp televizyondan izliyorlar. öğrenilmiş çaresizlik milli takım için sürerken, kulüp düzeyinde dünyanın en iyi kaliteli ligini de yaratan ingilizler. geride kalan sezonda 20. yılını kutlayan premier lig, nba pazarlama yöntemleriyle yola çıkan ve bugün barcelona ve real madrid gibi iki dev markaya rağmen hala dünyanın en popüler ligi kalmayı başaran bir organizasyon. en iyi futbol, dolu stadyumlar, 100 yılı aşan bir tribün kültürü, oyuna aşık milyonlar, en iyi televizyon rejisi, en, en, en...

    dünyanın en çok izlenen futbol liginin geçen ay yapılan yayın ihalesinde masaya konulan rakamlar da işte bu “en”lerin karşılığı. tüm dünya gözünü euro 2012’ye çevirmişken ingiltere’de yeni yayın ihalesinin sonucu açıklandığında ortaya çıkan rakama inanabilmek gerçekten bir hayli zordu. 2013-2016 yılları arasında premier lig’in yayın haklarına talip olan ve ihaleyi kazanan bskyb ve bt’nin ödeyeceği rakam 3 milyar 18 milyon pound. avrupa’nın kalanının daha rahat anlayabileceği şekilde söylersek 3 milyar 700 milyon euro...
    filmi 20 yıl geriye sararsak, dünyada amerika futbolu, beyzbol ve nba’den sonra en çok gelir getiren dünyanın bir numaralı futbol liginin saltanatını nasıl ilan ettiğini de görürüz. 1992 yılında 20 kulübün bir araya gelip limited şirket yapısı altında toplandığı premier lig’in yayın ihalesinde sky’ın ödediği rakam 5 sezon için 304 milyon pound’du. 90’larda yaşanan teknolojik devrimlere evlere dijital yayını sokan ve şifreli kanallarla, bedava maç izleme devrini kapatan sky, ikinci ihalede çıkış yaptığı yıllarda rakibi olan bsb ile ortaklık kurmuş bir şirketti.

    bu ortaklık fikri 90’ların sonunda italya’da kör bir rekabetin içine giren dijital platformların aklına gelmeyince, çizme’de yapılan balon ihalelerle şişen futbol pastası, 2000’li yıllarda arka arkaya iflasları getirecek ve 5 yıl önce aldıkları rakamların yarısına evet diyen serie a kulüpleri, ellerindeki tüm yıldızları ingiliz ve ispanyol kulüplerine satmak zorunda kalacaktı. 1997-1998 sezonunda 4 sezon için 670 milyon pound ödeyen bskyb, üçüncü ihalede de rakipsizdi ama büyüyen futbol pastasına en büyük katkıyı da yapmaya devam etti. 2001 ve 2004 yılları arası için 1 milyar barajını geçen ve 1.024 milyon pound’u premier lig yönetimine aktaran bskyb, avrupa birliği’nin anti-tekel yasasıyla 2006 yılında tanıştı.

    avrupa birliği, bir futbol liginin tüm maçlarının tek yayıncı kuruluş tarafından yayınlanmasının anti-tekel yasalarına aykırı olduğuna karar verdi ve premier lig yönetimi lig maçlarını farklı paketlere bölerek birden fazla yayıncı kuruluşa satmak zorunda kaldı. ihalede yayının ufak ortağı olarak görülen setanta ile birlikte 1 milyar 700 milyon pound ödeyen bskyb’nin bu rakama çıkması ingiltere’de futbol ekonomistleri tarafından mantıklı bulunmadı. sonunda haklı çıkan ekonomistler oldu. ligin özet görüntülerini devlet kuruluşu bbc’ye 3 yıllığına 171 milyon pound’a satan premier lig yönetimine 2009 yılında setanta’dan kara haber geldi. şirket iflasını istemişti ve yayın haklarından vazgeçiyordu. 30 milyonluk taksidini ödeyemez hale gelen setanta sahneden çekilirken devreye amerikan medya devi espn girdi. bskyb’nin yine büyük ağabey olduğu ihalede bu kez rakam bir öncekiyle neredeyse aynıydı. sadece 46 maçın yayın hakkını alan espn’nin katkısıyla premier lig yönetiminin kasasına 3 yıl için giden rakam 1 milyar 782 milyon pound olarak açıklandı.

    10 yıl önce bir elin parmakları kadar kulübün patronu yabancıyken son yıllarda abd’da spor kulüplerine yatırım yapan patronların, ardından rus oligarkların ve son olarak da katar sermayesinin gözdesi olan premier lig artık sadece 4 takımın şampiyonluk yarışı verdiği bir lig olmaktan çıktı. iki patron değiştiren liverpool yine belini doğrultamazken, abramovich’li chelsea, glazer yönetimindeki manchester united’a bu sezon mansur bin zayed el nayhan’ın kasasını boşalttığı manchester city katıldı. manchester city’nin mavi yarısı 44 yıl sonra şampiyonluk sevincini ligin son haftasında maçın son dakikalarında attığı iki golle yaşarken, lig yönetimi de yayıncı kuruluşlarla pazarlık turlarını sürdürüyordu. dünyanın dört bir köşesinde, 150’den fazla ülkede naklen yayınlanan ve barcelona-real madrid ile birlikte yeryüzünün en popüler kulüplerine sahip olan premier lig’in yönetim kadrosu masaya eli kuvvetli oturan taraftı ve istediklerini almayı başardılar...

    2013-2016 yılları arasındaki üç sezonu kapsayan naklen yayın ihalesinde iki büyük sürpriz vardı. setanta’nın iflasıyla naklen yayınlarda ufak ortak rolüne soyunan espn, yeni ihaleye girmeyeceğini açıkladı. anti-tekel yasası gereği büyük ağabey bskyb’ye ihalede eşlik edecek ufak ortak kartvizitine sahip çıkan ise bt oldu. ingiliz telekominikasyon devi tarihinde ilk kez futbol pazarına adım attı. ihaleden çıkan inanılmaz rakam kadar, iki yayıncı kuruluşun naklen yayınlayacağı maç sayısı da türkiye ve avrupa’nın diğer liglerinden farklı olduğu için mutlaka altının çizilmesi gereken bir ayrıntı. premier lig yönetimi, 20 takımlı ligde her hafta oynanan 10 maçın ülke içinde naklen yayınına izin vermiyor. stadyumların dolu olması ve alt liglerdeki maçların da popülaritesini kaybetmemesi için bizim türkiye’de ayaklarımızı uzatıp izlediğimiz birçok maç ingiltere sınırları içinde naklen yayınlanmıyor.

    bskyb’nin 3 yıl ödeyeceği toplam 3 milyar 18 milyon pound ligdeki toplam maç sayısının sadece %40’ını kapsıyor. iki yayıncı kuruluştan bskyb, 116 maçın naklen yayın hakkını alırken, bt’nin sezonda yayınlayabileceği maç sayısı sadece 38! bskyb bu 116 maç için sezon başına 760 milyon pound’u ödemeyi kabul ederken, bt’nin ödeyeceği rakam ise sezon başına 246 milyon pound.
    premier lig yönetimi, cumartesi günleri yerel saatle 15:00 ve 17:00 arasındaki maçların ülke içindeki naklen yayına bu ihaledede izin vermezken, 3 milyar barajının aşıldığı pazarlık masasına 6 farklı maç paketiyle oturdu. avrupa birliği yasaları gereği bu altı paketten en fazla 5’ine sahip olabilecek ana yayıncı kuruluş bskyb, izlenme oranlarının en yüksek olduğu cumartesi 19:30 ve pazar yerel saatle 16:00 maçlarının haklarını kasasına koydu. premier lig’in astronomik ihalesinde sezon başına çıkan 1 milyar 200 milyonluk rakam, ispanya ve italya gibi krizle boğuşan ülkelerin kulüpleri için yeni ihalede çok uzak bir hayal... bakalım 3 yıllık vadede yabancı sermayeyle boylarını uzatan ve naklen yayın gelirleriyle bellerini kalınlaştıran ingiliz kulüpleri,yeşil sahadada rakiplerine yüksekten bakacak ve kupaları toplayacak mı?premier lig’de naklen yayın gelirleri nasıl dağılıyor?
    avrupa’da naklen yayın gelirlerinin dağılımında en adaletli görünün ülke ingiltere. ispanya’da real madrid ve barcelona yıllık 140 milyon euro naklen yayın gelirleriyle en yakın rakiplerinin üç katı parayı kasalarına koyarken, italya’da da milan, inter ve juventus, pastanın büyük dilimlerini büyük bir iştahla yiyorlar. şampiyonluk yarışı 4 ya da 5 takım arasında dönse de premier lig’de naklen yayın gelirlerinin dağılımında yukardakiler ve aşağıdakiler arasında büyük uçurum yok. yıllık yayın gelirinin yüzde 50’sini 20 kulüp arasında eşit dağıtan lig yönetimi, yüzde 25’lik dilimi sezon performansını ayırıyor. toplanan puan ve lig sıralamasındaki yer kulüplerin bu dilimden aldıkları rakamı belirliyor. kalan yüzde 25 ise sezon boyunca naklen yayınlanan maçlarda hangi kulüpler yer almışsa, bu rakam eşit miktarda bu kulüplerin kasasına giriyor. uluslararası yayın haklarından gelen gelir ise direkt 20 kulüp arasında eşit olarak paylaştırılıyor. geride kalan sezonda 150’den fazla ülkede naklen yayınlanan premier lig maçlarının yayın geliri kulüp başına 18 milyon 800 pound olarak açıklanmıştı ki bu rakam ispanya’da alt sıralarda yer alan bir takımın 38 haftalık ligden aldığı rakamla boy ölçüşür! 2011-2012 sezonunu şampiyon kapatan manchester city, naklen yayınlardan kasasına 60 milyon 602 bin pound koyarken, ligin marka takımlarından olan ancak küme düşen blackburn ile arasındaki farkın sadece 20 milyon olması, gelirlerin dengeli dağıtımını sanırız özetler. premier lig yönetiminin, avrupa’nın diğer liglerinden farklı bir uygulaması da “paraşüt ödemesi” olarak adlandırılan ve küme düşen takımlara 4 yıl boyunca ödenen miktar.premier lig seviyesinde yüksek gelirlere sahip olan kulüplerin, bir alt lige düştüklerinde mevcut kadrolarını en az kayıpla koruyabilmeleri için lig yönetimi, championship’de mücadele edecek küme düşmüş kulüplere paraşüt ödemeyi yapıyor. bu sezon birmingham city ve blackpool , 15 milyon, burnley ve hull city, 12 milyon alırken, paraşüt ödemelerle bilançosunu artıda tutan west ham aldığı 15 milyon pound’un da yardımıyla tekrar premier lig’e dönmeyi başardı.

    2011-2012 sezonu naklen yayın gelirleri
    arsenal - £56,223,505
    aston villa - £42,104,709
    blackburn rovers - £40,317,633
    bolton wanderers - £40,594,585
    chelsea - £54,436,429
    everton - £48,900,267
    fulham - £47,390,143
    liverpool - £54,360,635
    manchester city - £60,602,289
    manchester united - £60,325,337
    newcastle united - £54,235,271
    norwich city - £45,603,067
    qpr - £43,262,087
    stoke city - £43,614,833
    sunderland - £44,369,895
    swansea city - £45,880,019
    tottenham hotspur - £57,380,883
    west brom - £46,635,081
    wigan athletic - £42,859,771
    wolves - £39,084,461
    paraşüt ödeme
    birmingham city - £15,475,005
    blackpool - £15,475,005
    burnley - £12,219,732
    hull city - £12,219,732
    middlesbrough - £4,081,548
    portsmouth - £12,219,732
    west ham united - £15,475,005

    --- alıntı ---
  • 120
    eger transfer dönemi bitmeden bir transfer daha düşünüyorsak kesinlikle yönelmemiz gereken lig*. son yıllarda ligimize bu ligden kim geldiyse takımlarına üst düzeyde katkı sağladı. elmander, kuyt, baros, kewell, yobo suanda aklıma gelenler. hatta kewell sakatlıklar yüzünden iyice gözden düşmüştü, keza baros da öyle. ona ragmen ligimizde ve hatta avrupadaki maclarımızda cok etkili oldular. suana kadarki kısa dönemde kuytın fenerbahceye ve gecen yıl elmanderin takımımıza kattıklarından bahsetmiyorum bile.
App Store'dan indirin Google Play'den alın