• 252
    bu platform o her platformdan biri değildir. burda objektif olmaya çalışan kendi takımını kime ezdirmiş oluyor anlamıyorum. ben mesela objektif olmaya çalışan bir galatasaray taraftarı değilim. galatasaray’ı eleştirmeye çalışan bir taraftarım. bu şekilde yaprak takımımı değil kendimi ezdiriyormuşum gibi bir hisse kapıldım. silinen entryler, şikayetler, cezalar falan.
  • 255
    benimdir.

    yakın olmayan ama çok ta uzak olmayan bir geçmişte hobim olması hasebi ile bilardo oynamakta idim. ancak eski dizi filmlerde olan türden bir yerde değil, bir kıraathanede orta yerde çuhası delik deşik, tozlu kir pas içinde de değil. bildiğiniz nezih bilardo salonu. her maç toplar ve masalar silinir temizlenir, yüksek sesle konuşulmaz, gireni çıkanı bellidir. haliyle erkeğin bol olduğu ortamda futbol konuşulmadan olmuyor. fenerbahçe sevdalısı bir abimizin tatlı tatlı şikenin nasıl bir kumpas olduğunu anlatmasını ilgi ile dinleyip sıram geldikçe atışlarımı yapıyordum. sonunda bağladığı final çok enteresandı;

    ''platini bizimle çok uğraşıyor, o yüzden avrupa'ya gidemiyoruz vs.''

    sonunda dayanamadım alaysı bir tavırla,

    ''abi koskoca platinin işi gücü kalmadı fenerlemi uğraşacak.''

    o tatlı abi ki(kendisi tanıdığım biri) bir anda;

    ''bana bak, senin bilmediğin şeyler var, söz konusu fenerbahçe olunca ben babamı tanımam.''

    kusura bakma abi ben babasını tanımayan adamdan korkarım dedim ve kapattım konuyu.

    çoğu galatasaraylı'nın objektifliği esasen bu duruma benzer. 2 satır konuşmaya çalışırsın, ne yedikleri haltları kabul ederler, ne başarısızlıklarını kendi içlerinde aramak isterler ne de mantıklı 2-3 cümle kurabilirler. (istisnai durumlar dışında) her zaman şu tff gitsin görürsünüz, şu mhk değişsin görürsünüz, hükümet değişsin bak görürsünüz, herkes bize karşı, yağmur yağsın bak noluyor, kar yağsın altınıza yapacaksınız bla bla bla bu liste uzar gider.

    bu nedenledir ki babasını tanımayan fenerli abiden sonra çok objektif bir galatasaraylıyım. kendi aralarında salak saçma muhabbetlerini dinledikçe tebessüm edip geçiyorum. bizim elimiz ayağımız çalıştığı için top oynayıp kupa kaldırıyoruz, onların çenesi çalıştığı için ağızları daha da genişliyor.

    illaki bir gün tüm ülkenin selameti ve refahı için bu yapıcı arkadaşlara bir şampiyonluk verecekler. 30 yıl aradan sonra trabzon'a yaptıkları gibi. küçük hissedar bjk de belli dönem 6-7 yılda 1 kere şampiyon olur gazı alınırdı.

    14 yıl şampiyonluk görmediğimiz döneme tanık olamadım yaşım gereği, ancak bu herifler gibi yaptığımızı sanmıyorum. hatta ihtimal dahi vermiyorum. bugün en tepedeki adamından, yancısından sokaktaki adamından rambo okanı'na kadar neredeyse her bir ferdi beyni yıkanmış kamikazeler gibi dolaşmakta. böylelerinden lütfen kendinizi, eşinizi çoluk çocuğunuzu koruyun. bırakın salyalarını saça saça bağırsınlar. yoğurtçu öyle bir hale getirdiki bunları eminim hepsinin en büyük derdi şampiyon olabilmek, olamayınca yapıya inanmak, sağa sola saldırmak vb. şeyler. bu tiplerle münakaşaya girip kalitemizden ödün vermemize, bedensel ve ruhsal sağlığımızda gedikler açılmasına hiç gerek yok.

    objektif olun.
  • 259
    galatasaray taraftarıdır.

    bu duruma ezdirmek demeyelim de; aşağılık kompleksinin sebep olduğu hezeyanları bilmemek, haliyle konuya dair bilinçsiz olmak diyelim. şöyle özet bi şey anlatayım:

    bu sözlüğe yaklaşık 15 sene önce * üye olduğumda üniversiteye gidiyorum. yaşadığım olaylara tepkilerim hem fazlasıyla coşkulu hem de biraz hümanistti. aslında dünyanın güzellikle, gerçekliğin kırılganlığında süzülerek samimiyetle daha iyi bi yer olacağına inanıyordum. başıma bi kötülük geldiğinde ne kadar sert tepkilerim olsa da bi yerlerde birilerinin haksızlığa göstereceği tepkiye inanıp, bunun huzuruyla inandığım gerçeklikten ayrılmamaya çalışıyordum.

    geçen zamanla birlikte dünya değişti, insanlar değişti, ülke iklimi değişti. 15 sene önce burda rijkaard'ı savunduğum için linç yemiştim mesela ahahahha evet baktığımız zaman rijkaard da kalmadı piyasada ama bence rijkaard'da gerçeklere sığınmış, itliği serserliği bilmeyen bi adamdı fakat konumuz o değil.
    benim hayatı yorumlamam değiştiği gibi futbola bakışım, özellikle türkiye'deki futbola bakışım aşırı değişti. bu iklimde kimsenin derdi 4-3-3 değil, half spaceleri ikna edici kullanıp 6 numaradan stoper yaratmak, hücumda 3 defansta 4'lü oynatmak değil. bakın akademisyen muamelesi yaptığınız guardiola bile yıllarca sürdürdüğü inadını bırakıp merkez santrafora döndü, şampiyonlar ligi kazandı. konumuz bunlar değil.

    türkiye'de futbolu futbol yapan galatasaray'dır. bunu neden söylüyorum? çünkü teknolojinin geliştiği, futbolun iyiden iyiye globalleştiği ve kocaman bi endüstri halini aldığı günden beri bu ülkeden çıkan tek iyi şey galatasaray. bakın rakiplere bi tane akılda kalır başarıları var mı? işin daha tuhafı teknoloji ilerledikçe ve futbol endüstrisi geliştikçe rakip diye gördüklerimizin başarıları da yok denecek seviyeye geliyor. neden bunu hiç düşündünüz mü?

    çünkü galatasaray'ın kültüründe, genetiğinde çok ilginç bi vizyon yatıyor ve bu vizyonun gücü her devri en önde götürmesini sağlayan bi kudret içeriyor. şimdi size daha ilginç bilgiler de vereyim:

    futbolun endüstriyelleşmeye başladığı ve global değerinin tam manasıyla yükselişe geçtiği 90'larda galatasaray'ın tam 6 şampiyonluğu var: 92-92-97-98-99 ve 2000. peki o sürede fenerbahçe'nin kaç şampiyonluğu var? 1. evet yazıyla 1 tane. kalan 3 şampiyonluğu kazanan beşiktaş'ın hikayesi de 80'lerin sonuna sarkan meşhur kadrosundan geliyor zaten. sonrasındaki durumları ortada.

    daha güzel bi bilgi de şu: galatasaray o 90'lara damga vurmadan önce tam 14 sene şampiyon olamıyor fakat şampiyonluk hasretinin bitmesiyle birlikte şampiyon kulüpler kupası'nda yarı finali var. hani bugün çoğu algıcı ahlaksızın yokmuş gibi davrandığı, bugünün şampiyonlar ligi'nde bi türk takımının aldığı en yüksek derece. tesadüf mü sizce? hayır, anlayamadıkları vizyon.

    şimdi konunun temeline geleyim:

    25/17 şut çekip kazandığım ama 2 net penaltımızın verilmediği maçı konuşurken ''kollanıyorsunuz!!'' diyen adamlara seneler boyunca laf anlatmaya çalıştım. ben ve benim gibi başarıya alışkın, hile hurda bilmeyen milyonlarca galatasaray taraftarı da aynı şekilde yıllarca bu şizofreniyle mücadele etti. şampiyon olduk lig kirli dediler, fark attık şans dediler, avrupa kupası kazandık tesadüf dediler. ulan adamlar şampiyonluk farkı açılınca görüntü kaydı olmayan yıllardan, 4 maçlı turnuvalardan 9 şampiyonluk çıkaracak noktaya geldi ve oturup ciddi ciddi laf anlattık. arkadaşlar bu insanlar deli, şakasız eğrisiz büğrüsüz deli bunlar, bunlarla böyle konuşacaksınız.

    o yüzden konunun içeriğinden bağımsız olarak kendini rakip olarak konumlandırmaya çalışan bu kişilerle tartışma şeklimi tam da onların istediği biçimde dizayn ederek güncelledim. artık ne söylerlerse söylesinler tescilli şikeciler diyorum, başkanınız atatürk'e suikast yaptı diyorum, uefa sizi kapıdan almadı utanç kaynakları diyorum ve söylediklerimin hepsi doğru ama yine de heriflerin seviyesine ulaşamıyorum. ben o seviyeye ulaşamadığım gibi bunların yüzsüzlükleri giderek artıyor, arttıkça ben de onların tarzında cevaplar vererek konulardan galip çıkıyorum.

    mesela bi fenerbahçe'li size durup dururken ''sizi sami yen'de yenicez her sene olduğu gibi hehehe'' diyebilir. adamların bırak sami yen'i, bizimle oynadıkları son 6 maçta 1 galibiyetleri var kafaya bak hahahah n'apıyorum? hemen ''olum 1 dakika da yeter bize hahaha'' diye cevabı yapıştırıyorum, sabaha kadar konuşsun.

    ben yıllar sonra bu zeka geriliğiyle mücadele etmeyi öğrettim kendime, siz de öğretin ve rahatlayın.
  • 260
    başlığı gördükçe rahatsız oluyorum. başlığın ismi objektif olacağım diye yerine objektif olacağım ayağına olarak değiştirilirse rahat edeceğim. objektif olmak, takımını ezdirmek anlamına gelmez. bilhassa objektif olmak sizi ileri götürür, nesnel bir şekilde değerlendirme yaptığınızda doğrunuzu, yanlışınızı, hatanızı fark edebilmeniz anlamına gelir. objektif olmak en başında insanın kendisine fayda sağlayacak bir özelliktir.

    her şeyin ortadan 2'ye ayrıldığı, herkesin kendi doğrularını çok doğru zannettiği bir ülkede objektif kelimesine olumsuz bir anlam yüklenmesi rahatsız ediyor beni. başlıkta anlatılmak isteneni anlıyorum. objektif olacağım "ayağına" rakiplerin söyledikleri saçmalıklara, yalanlara, iftiralara, yapılan haksızlıklara hak verilmesinden bahsediliyor. yani objektif olmak ile rakiplerin dediğine he diyecek kadar avel olmak farklı şeyler. o yüzden bu başlığın adı bende kötü hisler uyandırıyor.

    sabah sabah takıldığımız şeye bak, ters taraftan uyandık herhalde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın