-fenerbahçe- trabzonspor maçının sonucu, galatasaray'ın şampiyonluk şansını azalttı mı?
"hiç birşeyi değiştirmedi. bizim puan farkını telafi etmemiz gerekiyor. önümüzde 10 maç var. derbiyi evimizde oynayacağımızı da göz önüne alırsak, fenerbahçe'yi geçme şansımız kesinlikle var. bize bağlı. deplasmanda daha iyi oynamak zorundayız. iyi maç çıkarıyoruz ancak beraberlikle bitiyor. bunu kabul etmek mümkün değil."
-galatasaray neden deplasmanda maç kazanamıyor. psikolojik baskı mı var?
"hayır, hayır! deplasmana çıkıp kötü oynarsın bu başka bir şey. biz son deplasman maçlarında antalya'da ilk 20-25 dakikada 3-4 gol atabilirdik. atamadık. rize'de maçı rahatlıkla alabilirdik. hata yaptık. deplasmanda belki de gol atacağımızı düşünüyoruz, ancak futbolda iki farkı bulup rakibi umutsuz hale getirmen lazım. eğer şampiyon olmak istiyorsak deplasmanda 3-4 maçtan galibiyetle çıkmamız gerekiyor."
-türk futbolcular, terim gibi baba- patron bir teknik adamdan sonra mancini ile çalışıyorlar. sen daha farklı bir teknik direktörsün, tarzın nedir? kendini galatasaray takımına nasıl empoze ettin?
"ben yeterince özgürlük yanlısı bir antrenörüm. ben demokrasiye inanıyorum."
-bu türk futbolculara uygulanabilen bir model mi? çalışıyor mu?
"buraya geldiğimde bana hemen şunu söylediler: "türk futbolcular da ruslar gibidir. sopalaman gerekir" ben böyle olduğunu düşünmüyorum. sadece böyle alıştırılmışlar. bu doğru değil. sopayla takım yönetmem. insan kendi oğlunu sürekli sopalayamaz. özgür bırakman, mutlu kılman, serbest oynamasını sağlaman da lazım. ben futbolcuların başka yolları izleyerek de daha üst bir seviyeye gelebileceklerine inanıyorum. ben oldukça liberal bir insanım. ancak hem antrenmanda hem de maçta futbolculardan maksimumu vermelerini isterim. bir futbolcu eğer böyle futbol oynama şansını yakalamışsa bu dünyanın en güzel şeyi. futbolcu verebileceğinin en fazlasını vermek zorunda. ben bunun doğru yol olduğuna inanıyorum. hep böyle yaptım. bakalım burada başarılı olacak mıyım? bu formül ne sonuç verecek? şimdiye kadar futbolcularda iyileşme kaydedildi. kendi başlarına bırakmadık elbette. futbolcuların yüzde yüzlük bir randıman vermeleri, bunun için çabalamaları lazım."
-nasıl bir galatasaray hayal ediyorsun? nasıl bir takım dizayn etmek istersin? mancini'nin galatasaray'ı nasıl olmalı?
"her şeyi ben yapıp karar veremem, ben antrenörüm, başkan var. galatasaray'ın inanılmaz bir potansiyeli var, çok büyük. ancak sıkı çalışmak lazım. takım çok daha iyiye gidebilir. ben geldiğimde kurulmuş bir takım vardı. bir antrenör transfer edebileceği futbolcularla takım kurmayı planlar. ben çalıştığım takımlarda hep böyle yaptım. galatasaray bu anlamda daha iyiye gidebilir. ben takımın 5 ay içinde gösterdiği gelişmeden çok memnunum. ama çok daha fazlasını yapılabileceğine eminim"
-hedeflerin neler?
"türk futbolcuları daha da iyi bir noktaya getirmek. takımdaki türk oyuncuların hepsi iyi futbolcular. ama bazen yaptıklarına doyuyorlar. bana göre, eğer bir futbolcu başarılı ise, başarısının en üst seviyesini her zaman sorgulamalı ve daha yukarı çıkmaya çalışmalı. hiçbir futbolcu, iyi bir maç çıkarmış ya da gol atmış olmakla yetinmemeli. benim düşünce tarzıma göre sıkı çalışmak, sürekli daha iyi olmaya uğraşmak takımı daha üst bir seviyeye taşır. önümüzdeki dönem hedefim bu. kazanmak için yüzde 200 kendini vermek lazım. oysa burada bazen formunda olmayan biri "yüzde 50 verimle potansiyelimi maksimum kullanmasam da yine de kazanabiliriz" diye düşünüyor. bu zihniyeti değiştirmek, silmek lazım. daha iyisini yapabilirler. galatasaray gibi önemli bir takımı temsil eden futbolcuların her maçta en üst seviyelerinde olmaları gerekir. diğer bir hedef de şampiyon olmak için elimizden geleni yapmak."
-bu mümkün mü?
"bence her şey mümkün."
-futbolculara güven vermeyi tercih ediyorsun, baskı yapmadan...
"hayır elbette baskı yapıyorum, konu antrenmana gelince son derece sert, sıkı çalışan bir insanım. ancak saha dışında herkes kendi davranış sorumluğunu taşır. elbette saha dışında iyi yaşamayan bir oyuncu sahada da kötü bir oyun çıkarır."
-başkan ünal aysal, bir açıklamasında galatasaray'da adeta kültür devrimi yaptığını söyledi. g.saray'ın kültürel devrimi sence nasıl olmalı?
"ben ekimden beri, 5 aydır buradayım, beş ayda her şeyin değişmesi mümkün değil. öncelikli değiştirilmesi gerekenleri değiştirdik. dümeni doğrultmak, ligde aradaki mesafeyi kapamak gerekiyordu. kısa zamanda takım olarak gelişme kaydetmek gerekiyordu, bunları yaptık. elbette takımı tam oturtmak için yaz aylarında önce iki ay çalıştırıp tam bir hazırlık yapman gerekir. başkanın tam olarak neyi kastettiğini bilmiyorum ancak türk futbolcularına iyi oyuncu olduklarını anlatmak ve inandırmak lazım. benim elimde semih, burak, selçuk, yekta ve daha çok oyuncu var. bugüne kadar yaptıkları ile yetinmişler. ama bence daha fazlasını yapabilecek kaliteye sahipler. daha fazlasını yapmak için çalışmak zorundalar. türk oyuncular takımın temeli. dolayısıyla seviyelerini yükseltmek zorundalar. kalite olmazsa istediğin kadar suyunu sık sonuçta bir şey elde edemezsin. oysa onlarda kalite var, yabancı oyuncuların da yardımı ile -ki bu yabancılar pek çok ligde oynamış çok deneyimli oyuncular- kalitelerini artırabilirler, bundan türk milli takımı da fayda görür."
-arda galatasaray'ın sembol oyunculardan, atletico madrid'den dönme ihtimali var mı?
"bana kalırsa hemen dönsün, onun yeri burası, galatasaray. ama bunlar aynı zamanda büyük maddi konular."
-arda'nın dönmesi konusunda başkan'la konuştunuz mu?
"başkan bunu zaten biliyor. benim söylememle değil… dediğim gibi bana kalsa arda turan yarın hemen gelsin."
-türkiye'de ligin kalitesini yüksek bulmadığını söyledin. nedenleri nedir?
"bazı kurallar yüzünden. bu kurallardan biri de, yabancı oyuncu sayısının sınırlanması. bütün takımlar, avrupa kupalarında oynadığına göre, diğer ülkelerde olduğu gibi olmalı. eğer şampiyonlar ligi'nin kalitesinin yükselmesini istiyorlarsa yabancı oyunculara ihtiyaç var. yabancı oyuncuların ulusal futbola, milli takımı kısıtladığını düşünen çok ülke var. ama bu doğru değil. bundan milli takım zararlı çıkar düşüncesi yersiz. halbuki türkiye'de lige ne kadar çok yabancı futbolcu getirirsen, türk futbolcuların da kalitesi yükselir. türk ligi böylece dünyada da izlenir ama bakıyorum, izlenmiyor. abd'deki futbol ligi bile izleniyor tüm dünyada. türkiye'de önemli şehirler de gördüm, önemli takımlar var. bu takımların da seviyesi yükselirse lig de yükselir."
-türk mutfağı ile aran nasıl?
"burada, florya'da balığı çok güzel yapıyorlar, levrek'e (türkçe söylüyor) bayılıyorum. inanılmaz bir pilav pişiriyorlar. daha iyisini dünyanın hiçbir yerinde yemedim. çok güzel tavuk pişiriyorlar. istanbul'da dünyanın en iyi restoranları var, londra gibi."
-italyan restoranlarına gidiyor musun?
"bir kez başkanla gittik. bebek'teydi galiba. ama çoğunlukla türk mutfağından yiyorum. florya'da tesislerde tamamen türk yemekleri pişiriliyor. her italyan gibi "pasta"yı (makarnayı) en iyi italyanların yaptığını düşünüyorum. ancak, sebze, meyve, et, balık her şey mükemmel. türk mutfağı ile aram çok iyi.''
-sen yemek yapıyor musun? buradaki küçük italyan topluluğu ile kastediyorum.
"yalnız kaldığımızda evde makarna yapıyoruz. salsano, lombardo, taffarel ile."
-türkiye'ye daha önce lazio, inter takımları ile maç için geldin. ancak bu kez 5 ay gibi bir süre bu şehirde oturdun. türkiye, türkler, istanbul izlenimlerin nasıl?
"türkiye'yi tanımayanların çoğu buraya gelmeden önce yanlış fikirlere sahipler. türkiye'yi hala üçüncü dünya ülkesi sanan insanlar var. istanbul büyük, önemli bir şehir. ancak insanlarda ön yargılar var. türkiye'yi insanlarını tanımamaktan gelen ön yargılar var."
-belki de tarihi, dini kökeni, doğulu bir ülke olmasından kaynaklanan ön yargılar…
"bana göre biraz hepsi, diyebilirim. benim burada keyfim çok yerinde. kendimi italya'da gibi hissediyorum. insanlar terbiyeli, bunu galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş taraftarları için söyleyebilirim. dışarıda, sokaklarda çok güzel, iyi terbiye almış bir gençlik gözlemliyorum. akşam restoranlara gittiğimde de bu böyle. istanbul, güzel, keyifli, fantastik bir şehir. dünyanın en güzel şehirlerinden biri."
-istanbul'u gezme şansınız oldu mu? sosyal hayat nasıl?
"vaktimizin büyük bir kısmı çalışarak geçiyor, yapacak çok şey var. ama vaktim oldukça şehri ziyaret ediyorum. ayasofya, sultanahmet camiisi'ni görme şansım oldu. bozdoğan kemeri (saraçhane), galata kulesi, istanbul modern'i gezdim."
-evde neler pişiriyorsunuz?
"penne all'arabbiata, penne al pesto, troffie al pesto. genellikle masörümüz ya da taffarel yemekleri pişiriyor."
-sen 6+0+4 kuralının türk futboluna zarar verdiği kanaatindesin.
"evet bence yüzde yüz zarar veriyor. yüzde yüz değiştirilmesi gerekir. yabancı limiti getiren iki ülke var biri rusya, diğeri türkiye. bu kabul edilebilir bir şey değil. milli takım kısıtlamayla başarılı olmaz."
(bkz:
roberto mancini)