29 mart 2012 galatasaray fenerbahçe kadın basketbol maçı sonunda çıkan olaylar için
http://twitter.com/#!/atahanalt hesabından
atahan altınordu---
alıntı ---
şurada uzun uzun laf anlatmayı, timeline'ı doldurmayı sevmiyorum ama anlatmak lazım. anlatmak lazım ki insanlar bilsin, yoksa yazan pek yok.
dün, hesapta yoğun güvenlik önlemleri vardı. mesela akreditasyon sahipleri bile tribüne alınmayacaktı, bilet aradık da bulduk onun için.
otoparka giderken f.bahçe otoparkının önünden geçmek zorundaydık, maç sonu ne olacak diye sorduk polise, bir şey olmaz biz buradayız dedi.
salona girerken çoraplarımıza kadar arandık. birçok arkadaşımızın ayakkabısına kadar çıkarttırmışlar. ki, bu normal.
sonra salona girdik, bench arkasındaydık. maça kadar bir şey yoktu. maç başladı, konfetiler, maytaplar, torpiller havada uçuşmaya başladı.
torpil, maytap, işaret fişeği, şu, bu. hangisi hangisidir bilmiyorum, bilmek zorunda da değilim, neticede maç izlemeye gitmiştik.
f.bahçe tribününden atılan, yanan bir cisim, kendi üzerlerine düştü. "ah, inşallah bir çocuğun üzerine falan düşmemiştir" diye konuştuk.
tabii maç, başladığı gibi birkaç dakikalığına durdu. o sırada, o maddelerin nasıl içeri girmiş olabileceği üzerine konuşuyordu herkes.
sonra bize doğru torpil atılmaya başlandı. hemen yanımızdaki arkadaşımızın bacağına isabet etti bir tanesi, o da yerde kıvranmaya başladı.
bir bacakta beş santim çapında yanık izi, diğer dizde küçük bir delik ama acısına dayanamadığı, o küçük delikti.
bu sırada tribünün yanındaki polislerle konuştuk. emir bekliyoruz dediler, su istedik yara için, verdiler. kibar yaklaştılar.
sonra spor büro'dan bir çocuk bizim tribüne geldi, çok yardımcı oldu, sağlık görevlisi çağırdı, yara sarıldı, sağolsunlar.
yarası olan çocuğa, o takım elbiselilerden bir tanesi "ne bağırıyosun lan otur yerine" diye bağırdı. çocuk da sustu oturdu.
burada parantez, sadece "adam yaralanmış, ne bağırıyosun" dediğim için beni götürmek istediler ama tribün adam vermedi, kaçırdılar beni.
insan kavganın kokusunu alır, son iki dakika tribünü terk ettik. çünkü tek değildik, iki çift olarak izliyorduk maçı.
şundan kimsenin şüphesi olmasın ki galatasaray taraftarı maç boyu sadece sahaya baktı ve takımını destekledi. iki iki dört.
ama maç biterken son torpiller gelince, pota arkası da dahil bütün tribün, tabii ki fenerbahçe tarafına doğru hareketlendi.
şükür çıkmışız, maç izlediğimiz yer karıştı, polisler girdi araya, bu arada hâlâ patlama sesleri duyuyorduk. çocuklu insanlar arada kalmıştı
otoparka doğru hareketlenmek istedik, o kapı karışmıştı. çünkü polis galatasaray taraftarına saldırmaya başlamıştı.
kavgaların sebebi, galatasaray taraftarının "niye maç boyu bize saldırılmasına seyirci kaldınız" demesiydi.
diğer çıkıştan çıktık, otoparka gitmemiz imkansızdı çünkü fenerbahçe taraftarının önünden geçemezdik. al sana güvenlik önlemi.
stadın içinden diğer kapıya geçelim dedik, kapıda polis, taraftar dövüyordu, giremedik.
cop yemiş kıvranan adama yardım edeyim derken iki saniye elini bıraktım, kız arkadaşım bağırarak yere düştü. karşımızdaki insan değil çünkü.
tamam dedik, bekleyelim, en uzak yer neresiyse oraya gittik. tek çare bütün bu olaylar bitince sakin sakin otoparka geçmekti.
surların oraya oturduk. ne olduysa orada oldu. polis barikatı ilerlemeye başladı, tam arada kaldık. yerdeki insan sayısı sürekli artıyordu.
polise taş atıyordu taraftar, ki tek elden gelen bu. yalan yok, elimde bomba olsa bomba atarım. neyse, polis de taşları geri atıyordu.
taş sesi diye bir şey var. ilk 1 mayıs'ta duymuştum. taşların havadaki cisimlere vurma sesi. işte o geldi, dedik buradan çıkış yok.
sonra biber gazı başladı. abi, her şeyi geçtim, biz orada olaylardan kaçmak isteyen iki insandık ya. ve hemen herkes de öyleydi.
işte yıllardır söylenen "peki polisten bizi kim koruyacak?" lafı böyle anlarda anlam buluyor. kaçmak istiyorsun, kaçamıyorsun. polisten.
atılmayan taraftan karşıya geçelim derken tam önümüze düştü bu sefer, mis gibi hepsini içimize çektik. ohh, hiç özlememişim.
neden kimsenin aklına gelmedi bilmiyorum ama biz yoldan geçen boş bir minibüse kendimizi attık. o minibüsün şöförüne minnet borcumuz var.
ezcümle biz, basketbol izlemek isteyen iki kişi, gecenin sonunda gözlerimiz görmez, nefes alamaz bir şekilde boş bir minibüsteydik.
---
alıntı ---