burak elmas'ın açıklamarı;
"başkanlığı bıraktığımdan beri ilk defa seninle konuşuyorum. istemedim, talihsiz bir dönem yaşadığımı düşünüyorum."
"aslında 4-5 seneye denk gelebilecek bir sene yaşadık. çok fazla olay, hadise yaşadık. her hadisenin bir tarafında birisi var. konuştuğun zaman, birine dokunduruyorsun. kimseyi de rencide etmek istemiyorsun. benim hayatta bir takım çizgilerim var. genelde karşı fikirde, anlaşamadığım isimlerle tartışırım ama ailesi, şerefi, haysiyetine zarar verecek herhangi bir hareket yapmama konusunda bir kırmızı çizgim var. o kırmızı çizginin çok az insanda olduğunu gördüm. delirmedim de üzüldüm!"
"bu başkanlığı bıraktıktan sonra şunu öğrendim, zaten biliyordum, bütün hatalar başkanın hatası. bütün yapılan iyi işler de diğer insanların başarısı. bazı yapılan doğru hareketlerin de başarısızlık olarak addedildiğini bu süreçte gördüm."
sacha boey ve victor nelsson'un transferleri? en önemli oyunculardan biri şu anda sacha boey sen getirmedin mi onu? nelsson da senin döneminde değil mi? bunları çok ucuz paralara getirmedin mi sen?
"bizim dönemimizde geldiler. bizim bir stratejimiz vardı. mali olarak uzun süreli bir strateji ile kulübü yönetmek istedik ama şunu gördüm çok kısa dönemli düşünüyor taraftarlar, kamuoyu."
"benim çok yakınımda, yaptıklarımızı anlayan üye ve taraftarlar olarak yapmak istediklerimizi anlayan çok insan var. ama hep derler ya, "iyilerin sesi de diğerleri kadar yüksek çıksa bütün problemler halledilecek" diye, onlar sosyal medyada bunu dile getirip veya sana linç yapan kişilere karşı bunları söylemiyorlar. neden, onlar da linç edilmek istemiyorlar. öyle şeyler yazılıyor ki... kimse bu kirli ortama kendi ismini ve ailesini sokmak istemez."
"ben çok muhasebe yapıyorum. hayat hepimiz için bir gelişim. hayat o kadar hızlı akıyor ki, eskiden 10-15 sene önceyi düşünürken şimdi 2 sene önceyi düşünüp ders alabiliyoruz. hayat hızlandı. ben kendimi de dahil edeceğim. dün gördüm, bu konuda herkes kabul edilemez diye açıklama yapmış. hepimiz suçluyuz. hakem camiasına sürekli, her konuda, televizyonda bu insanlara binbir türlü haraket edenler, suç istina edenler... ben hiç hakaret etmedim. dönemimde şöyle bir strateji takip etmeye çalıştım, nezaket ve iletişimle bu işi çözmeye çalıştım. hakemler konusunda da öyle davrandım. federasyonla çözmeye çalıştım. burada niyet herkeste aynı olmuyor. bazıları çözümsüzlük içinde güç elde ettikleri için çözüm istemiyor. o dönemin başkanı, yurt dışından bir hakem danışmanı getirdi. o danışman çok enteresan bir şey söyledi; "şu anda hiçbiriniz memnun değilsiniz. ben bu sistemi düzeltince daha da memnuniyetsiz olacaksınız!" hiçbirinizin lehine istedikleriniz olmayacak dedi. ben bunu ilk başkan olduğumda söylemiştim, adalet; ilk önce karşındakinin hakkının doğru şekilde teslim edilmesini istediğinde gerçekleşir, sadece kendi hakkını değil."
"benim de taraftarlık döneminde yaşadığım şeyler var. benim de çok agresif olduğum dönemler oldu. rakibime karşı çok sert duygular beslediğiniz zamanlar oldu. fakat şöyle bir şey var, benim çok fazla fenerbahçeli ve beşiktaşlı arkadaşlarım var. biz yemek yiyoruz birlikte. onlar benim tuttuğum camiayı sevmiyorlar, aynı şekilde ben de fakat onları seviyorum. onlarla oturduğumuz zaman birbirimizle dalga geçiyoruz, sohbet ediyoruz. fakat belli bir seviyeden sonra, dostluğumuzu ve birbirimizin insan olduğunu unutmuyoruz. olay öyle bir yere geldi ki, herkes her şeyi unuttu. futbolun sahası, saha içi en güvenli olması gereken yerdir. futbolun en güvenli olması gereken yerde böyle bir şey olursa, bir ülkede o sporun yapıldığından ya da onun spor olduğundan bahsedemeyiz."
"herkes hatalı. ben görünce ilk o hakemin karısını ve çocuklarını düşündüm. düşünsene, senin kocan var, çocuklarla birlikte kocanın maçını izliyorsun, bir adam geliyor ve kocana yumruk atıyor ve yerde tekmeliyor. o çocuklarda ve karısında, ailesinde yarattığı travmayı düşün. bunların hiçbiri için değmez. çok üzüldüm. isterse yüzde yüz hatalar yapmış olsun, bunların hiçbiri haklı görülemez. başkanlar ve yöneticiler, taraftarlar da sorumlu. öyle bir baskı oluyor ki, nefes alamaz hale geliyorsun. doğru bildiğini doğruluğunu sorgular hale geliyorsun"
"nezaket ve normal insanlığın gerektirdiği davranışlarda bulunmak zaafiyet olarak algılanıyor. bu olay da bunun bir sonucudur. böyle negatif bir olayda bazı taraftarlar, "büyük başkan" diye tezahüratlarda bulunuyor. genç bir arkadaşımız darp edilmiş, çocuğu var, ailesi var. hala bunu doğru bulan bir insan kesimi var. galatasaray'ı çok sevmemin nedeni bu. galatasaray'da bir takım davranış biçimleri vardı, kabul edilen ve türkiye'yi ileri taşıyan; oturması, kalkması, hitabeti, karşı karşıya konuşması...
sence var mı hala?
"çok bozulduğunu söyleyebilirim. benim son gördüğüm galatasaray da çok değişti. ama inşallah düzelir. galatasaray çok özel bir camia"
beşiktaş ve fenerbahçe'yi yenmezsen başarısızsın. doğru mu bu mesele? kıyamet kopuyor derbiyi kaybedersen.
"kopuyor. evet, doğru. net söyleyeceğim, fenerbahçe'yi yenince ben de çok mutlu oluyorum."
"bugün bunu fenerbahçeli'ye de sorsan aynı cevabı verir, galatasaray. fenerbahçe'yi yenince daha mutlu oluyorum. fenerbahçe ve galatasaray arasındaki rekabet çok farklı bir rekabet. ama fenerbahçeli birine de sorsan, onlar da galatasaray'ı yenince mutlu olur. bu yüzyıllardır devam eden, babadan oğla geçen vs bir kültür. iki camianın da farklı kültürleri var. biz bir eğitim kurumundan çıkmış, yüzyıllardır oluşan bir kültürün devamlılığını sağlayan bir camiayız. ben okullu değilim ama galatasaray lisesi'nin temsil ettiği değerleri çok önemsiyorum. o nedir; eğitimli, medeniyete açık, kendini sürekli geliştiren ve bilgi bazlı karar alabilen bir toplum galatasaray. bunun kulüpte de uzun süre devamlılığı vardı. bir örnek vereyim, 14 sene galatasaray'ın şampiyon olamadığı bir dönem var. o 14 seneyi sadece 4 başkanla geçirmiş, ali uras başkanımız onun 7 senesinde başkan olmuş. bugün bir sene şampiyon olamadığınızda galatasaray'da başkanlık değişiyor. o 14 seneyi galatasaray'ın doğru hamlelerle, istikrarlı yönetimlerle geçirdi, bana sorarsanız uefa kupası'nı, süper kupa'yı, sonrasını getirdi. ben o zaman galatasaraylı oldum. üzülüyordum ama o zaman bu kadar değildi. ben ilk tribüne gittiğimde oyuncuya hakaret edemezdin. oyuncuya hakaret ettiğinde arkadan birisi gelir ve kafana vururdu. "galatasaray taraftarı oyuncusuna hakaret etmez" derdi. şimdi hakeme, futbolcuya, yönetime, başkana küfür etmek serbest. en son bu serbestlik saha içinde hakem yumruklamaya kadar gitti. dolayısıyla bu iş bir olayda bir cezayla çözülmez. mesela avrupa'da oynarken eskiden sahaya çok yabancı madde atılırdı. avrupa'nın kuralları, "yabancı madde atarsan, bu kupalarda mücadele edemezsin mecburiyetinden" dolayı o iş çözüldü. ama bizim artık bunları çözmemiz lazım. yurtdışında da hakem problemi var. bazı teknik direktörler, hakeme küfür ediyor. küfür etmek, bana sorarsanız, en az fiziksel taciz kadar kötü bir şey. ceza alıyor, kendi taraftarı helal olsun, adam hak etti diyor. rakibine olduğu zaman kabul etmeyeceğin bir şeyi sen kendi yöneticin, teknik direktörün olduğu zaman helal olsun diyorsun. biraz bizim bu normlar üzerinde, sporun toplumsal normları üzerinde uzlaşmamız gerekiyor."
"gücüme giden şeyler oldu. beni çok iyi tanıyan, benimle ilgili başarılı-başarısız, bunları yanlış yaptı eleştirileri çok doğal. fakat benim karakterim özelliğimi çok iyi tanıyan insanlar bile taraftarlık kisvesi altında bana hiç hak etmediğim şeyler söyledi. çok şey söylediler."
"oyuncu transferinden bunlar para götürmeye geliyorlar gibi şeyler söylediler. biz zaten bunu engellemek için geldik. açıkladık bunları, bütün her şeyi açıkladı. biz camianın konuştuğu ve eleştirdiği konuları şeffafça camiaya açıkladık, mesela menajerlik ücretleri. bir gün galatasaray'da sevilen bir insanla yemek yiyoruz, o kişi bana "ne gerek vardı açıkladınız" dedi. öyle düşünen çok kişi olduğunu biliyorum. bizim görevden gitmemiz için galatasaray'ın başarılı olmasını istemeyen kişiler dahi olduğunu biliyorum. çomak sokmadık da kurumsallaşma adına, kabul edilen, "transferde bu işler olur" denilen şeyleri olmaması gerektiğini açıklamak için bunları şeffaf bir şekilde açıkladık. oyuncu imza törenleri vardı. bizim dönemimizde kimse çıkmadı, neden? orası yöneticilerin kendini gösterme yeri değildir. bir sürü şeyi değiştirmeye çalıştık. toplantılar yaptık."
"bana "en büyük hatan ne?" diye soruyorlar. benim en büyük hatam galatasaray'ı çok ciddiye almış olmak hayatımda. çok ciddiye alıyorum, çok seviyorum. ama karşı tarafta diyen insanları baktığım zaman bu işi daha siyasi gördüklerini, hayatın bütün anlamı olarak görmediklerini görüyorum. normalde iki insanın birbirine söyleyemeyeceği şeyleri söyleyip, ondan sonra galatasaray'daki siyasi amaçları birleştiği zaman her bir arada oturabilen insanlar var. hırsız, şerefsiz, karaktersiz diyor iki sene sonra bir bakıyorsun birlikte hareket etmeye başlıyorlar, aynı masada oturuyorlar. eleştirileri de o kadar yüksek yapıyorlar ama sonra o laflar söylenmemiş gibi aynı masada oturuyorlar. siyasi amaç için herkes bir arada oturabiliyor. o beni çok şaşırttı. galatasaray'ı ailem gibi görüyordum. aile içinde böyle bir şey kabul edilemez. böyle bir hakaret de kabul edilemez. o hareketten sonra barışmak da kolay olmaz. bunu aile olarak görmeyen, hayatının içinde başka yere koymuş insanlar var. bunların sayısı da biraz daha fazla."
şu anda aile olarak görüyor musun?
"çok seviyorum hala ama benim hissettiğim gibi olacak mı, onda şüphelerim var."
****
galatasaray tarihinin en kötü başkanı olup da hala yüzsüz yüzsüz konuşabilmek de ne bileyim...