resim
Mircea Lucescu
Görev:Teknik Direktör
Takım:Romanya
Yaş:79
Uyruk:Romanya
  • 2076
    bir önceki sezon kadroda olan hagi, popescu, taffarel ve jardel gibi oyunculardan yoksun takımı şampiyon* yaptıktan sonra gönderilerek çok ayıp edilen teknik direktör. başkanlık seçimine meze edilen başarılı rumen hoca. takımı şampiyon yapması kulübede kalmasına yeterli olmadı. galatasaray savunma yapmaz denilerek gönderilişine kılıflar uydurulmuştu. halbuki elindeki kısıtlı kadroya bir şekilde kompakt futbol oynatıyor ve neticesini de alıyordu. hatta 2001-2002 sezonunun son 7 maçında takım gol dahi yememişti. velhasıl başarı yine cezasız kalmadı ve kapının önüne kondu. mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlayan beşiktaş bir sonraki sezon lucescu'nun eşantiyonu sergen'in attığı gol* ile gözümüzün içine baka baka şampiyon oluyordu.
  • 2077
    shaktar'ın 4 senelik şampiyonluk serisini bitiren adam. dinamo kiev taraftarı kendisini istemese de bu sene şov yaptı resmen.

    1- sezonun başında elemeleri geçip ucl'ye kaldı. grubu 3. bitirip uel'de son 16 yaptı.
    2- ukrayna ligini kazandı. 16. şampiyonluk.
    3- kupada da finalde, muhtemelen onu da alacak.

    bravo diyelim, ne diyelim.

    4- süper kupayı da almış.
  • 2080
    galatasaray'da kaldığı 2 yılda 2 defa şampiyonlar ligi gruplarından çıkmıştır. bunlardan birisinde çeyrek final oynatmış diğerinde de barcelona, roma ve liverpool gibi oldukça zorlu bir grupta iddiamızı son haftaya kadar taşımıştır. üstelik uefa kupasını kazanan kadronun büyük bir kısmı takımdan ayrılmış, kiralık ve kelepir futbolcular ağırlıklı bir kadroyla bunları başarmıştır. konu şampiyonlar ligi olduğunda galatasaray tarihinin en başarılı teknik direktörüdür.
  • 2081
    prime döneminde galatasaray'dan gönderilmeseydi muhtemelen fb ile aramızda 100 yıl kadar kapanmayacak fark olacaktı. uefa kupasıni kazanarak rüzgarı arkasına alan galatasaray ustuste şampiyonluklar ve avrupa'da yeniden bir kupa kazanabilirdi.

    2003-2008 arası karanlık dönemimizde bu adamın olmaması içimde kalan en büyük ukte. tabi şuanda ihtimaller dahilinde konuşuyoruz, shaktar'ın sabrını gösterebilir mıydık meçhul. şampiyon yaptığı sene bile çingene yakıştırmaları ile adamın üstüne çok fazla gidilmisti.
  • 2082
    ülkemizde, hele galatasaray taraftarı karşısında, shaktar ya da herhangi başka bir avrupa takımında kendisine gösterilecek sabrın milyonda biri kadar bile sabrın gösterilmeyeceği teknik direktör. ceketi, pantolonu, gömleğinin yakası, gömlek düğmesinin alttan ikincisi gibi malzemeler bile eleştiri konusu olurdu. bu vesileyle belki konu dışı olacak ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, türk sporu başarılı olmak istiyorsa önce seyircisini eğitecek, buna galatasaray seyircisi de dahil. hem de ön sıralardan.
  • 2083
    2000-2002 yılları arasında galatasaray'da görev yapmış teknik direktör.

    lucescu'nun galatasaray'la öyküsü bence biraz acıklı.

    galatasaray'ın fatih terim'le fırtına gibi estiği ilk döneminden sonra geldi kulübe ve aldığı kadroyu kontrollü bir futbolla şampiyonlar ligi yarı finalinin kapısına kadar getirdi. deplasman golü kuralı nedeniyle dünyanın o günlerdeki en iyi takımı real madrid'e elendi. ama türk futbol tarihinin en kirli sezonunda* lig şampiyonluğu çalındı. ertesi sene iflas etmiş bir kulübün futbol takımını toplama adamlarla bu kez şampiyonlar liginde çeyrek finalin kapısına kadar getirdi. bu kez de barcelona'ya ofsayt bir golle teslim olmak zorunda kaldı. ama bu kez takımı şampiyon yapmayı bildi. tam galatasaray'ı bir iki ucuz transferle iyice avrupa'da başarısını kemikleştiririm diye düşünürken başkandan terim'i getirmek için kovulduğunu öğrendi. yine de giderken "terim bu takımı bozmasa iyi olur. bir iki transferle avrupa'da çok iyi şeyler başarabilir" demişti ama terim burada belli ki lucescu'nun mirasından faydalanmak yerine kendi yaratıcılığı ile başarılı olmak istedi. sonra da zaten terim ve galatasaray birlikteliği başarısız oldu ve terim gönderildi. oradan hagi'lere, gerets'lere, felkdkamp'lara uzanan bir öykü...

    yani lucescu'nun galatasaray'daki meselesi alegorik olarak şu;

    genç bir adamla bir kadın birbirlerini çok severek evleniyorlar. 4 sene boyunca tüm hayallerini gerçekleştiriyorlar, zenginlikse zenginlik, kariyerse kariyer, sosyalleşme ise sosyalleşme. etraflarındaki tüm çiftler, dostları falan herkes onları kıskançlıkla izliyor, seyrediyor.

    sonra günün birinde kadın adama ben boşanmak ve italya'ya gitmek istiyorum diyor ama belki de gitmeye o kadar cesaret edemiyor, eşinden hayır gitme kal lafını duysa gitmeyecek. adam kadının bu düşüncesine feci köpürüyor, nasılsa gidemez, kendi egosunu okşamak için kal dememi istiyor diye düşünüp kadına gidersen git diyor. bunu kendine yediremeyen kadın, italyan sevgilisi ile ülkeyi terk ediyor.

    terkedilmiş ve kurduğu zengin hayatta yalnız kalmış adam yalnızlık allaha mahsustur diyerek dostlarının da tavsiyesiyle yeni bir evlilik yapıyor. yeni eşi bu evlilik boyunca hep eski eşiyle kıyaslanıyor, işte o şöyle güzeldi, bu ne çirkin, bu çok sıkıcı o çok eğlenceliydi gibi kocasının akrabaları tarafından acımasızca eleştiriliyor. ama kadın yılmıyor. derken kocası iflas ediyor. her şeye haciz falan geliyor. adam perişan. ama kadın çalışıp kocasına destek oluyor, kıt kanaat geçinip durumu biraz olsun toparlıyorlar. tam kadın işleri biraz daha toparlamak için adımlar atacakken adam ben boşanmak istiyorum, eski eşimi unutamadım ona döneceğim diyor. kadının dünyası başına yıkılıyor tabi.

    bu arada eski eş birlikte italya'ya gittiği sevgilisinden kavga edip ayrılmış. ondan ayrılınca daha zengin bir italyan'la görüşse de o adam da onu terk etmiş. durum böyle olunca kadın çaresiz şekilde türkiye'ye dönmüş. dönünce ve eski eşiyle karşılaşınca eski aşk kabarmış.

    netice de adam ikinci eşine yol verip eski eşiyle tekrar evlenmiş. geri dönen ilk eş adamın durumunun bozuk olmasına kulaklarını tıkamış. ben o kadının eşyalarını kullanmam diyerek ne var ne yoksa değiştirmiş evde. taksit üstüne taksit, borç üstüne borç birikmiş. kadın durmadan içine sinmedikçe değişiklik yapar olmuş. en sonunda adam tekrar iflas bayrağını açınca boşanmışlar.

    umduğunu bulamayan adam eski günlerinden uzak şekilde yaşamaya başlamış. eski günlerini özleye özleye, ağlaya ağlaya geçiyormuş günleri. o arada eski eşi uğruna boşadığı diğer eşi başlarda adamdan intikam almak istercesine adamın en yakın arkadaşıyla sevgili olmuş. başlarda mutlu gibi görünseler de bir süre sonra kavga edip ayrılmışlar, kadın da ukrayna'ya gidip orada evlenip mutlu bir yuva kurmuş. şimdiler de ukrayna'da yaşamaya ve adından söz ettirmeye devam ediyormuş.

    bizim adam da ilk eşiyle bir ayrı bir birlikte, bir dargın bir barışık yaşayıp gidiyormuş. zaman zaman barışıyorlarmış. sonra kavga edip ayrılıyorlarmış. iş kısır döngüye girmiş anlayacağınız.

    ne hikaye yazdım ama kabul edin sürece cuk oturdu*

    evet aslında lucescu shakhtar'da yapacağı her şeyi galatasaray'da yapmaya hazırlanırken fatih terim uğruna kovuldu. o dönem için belki de büyük bir hataydı bu. terim bile "lucescu ile iyi gidiyorsunuz aslında" demişti kendisiyle anlaşmak için gelen yöneticilere.

    lucescu bugün bunamış falan diye eleştiriliyor. belki öyledir. ama 2002'de lucescu kalmaya devam etseydi ne olurdu diye soran herkes lucescu shakhtar'da 12 yıl boyunca neler başarmış onlara bir göz atsın. işte shakhtar'ın o başarıları, lucescu'yu gönderip terim'i getiren galatasaray'ın kaybettiği başarılardır.

    belki lucescu aklına galatasaray geldikçe shakhtar günlerine atıf yaparak "beni o gün kovarak neler kaybettiğine dön de bir bak istedim" falan diyordur kendi kendine. kim bilir...
  • 2085
    avrupa şampiyonasına giden imrendiğimiz genç yaş ortalamasına sahip milli takımın temellerini atan adam. şenol her zamanki gibi doğru zamanda doğru yerde bulunarak fena kaymak yedi fakat euro 2020 şampiyonasında takke düştü kel göründü. birlik olup kenetlenmemiz gereken şu zamanda şu ortamda başlığının hortlatılmasına gerek olmayan teknik direktör. zaten fatih hoca bıraksa bile g-e-l-m-e-z.
  • 2087
    2001-2002 sezonunda galatasaray'ı şampiyon yaptığı kadro anlatıldığı gibi zayıf olmayan teknik direktör.

    kaleci: mondragon, kerem, mehmet
    sağ bek: capone, perez
    stoper: bülent korkmaz, emre aşık, vedat inceefe
    sol bek: hakan ünsal, ergün penbe, victoria
    orta saha: batista, suat kaya, ayhan akman, fluerquin, bülent akın, horvath, faruk
    hucüm: hasan şaş, sergen yalçın, berkant göktan
    forvet: ümit karan, serkan aykut, murat sözkesen, radu niculescu, arif erdem, spehar

    zayıf kadroyla şampiyon yapanlar gerets ve feldkamp ya da cevat güler'dir.
  • 2088
    2001-02 sezonunda kulübün girilen ekonomik dar boğazdan dolayı bolca futbolcu satışı yaptığı, gelir gider dengesinde takımın tüm aslarını satmasından dolayı +16 milyon euro karda kapattığı bir transfer dönemi sonunda sağdan soldan toplanan gustavo victoria, andres fleurquín, sebastien perez, berkant göktan ve radu niculescu gibi adamlarla galatasaray'ı şampiyon yapmış, şampiyonlar liginde de çeyrek final biletini ölüm grubunun son maçına kadar kovalamayı başarmış teknik adamdır.

    fakat luce tüm bu imkansızlıklardan çıkarttığı başarılara rağmen sene sonunda kovuldu, sebebi kötü futbol oynatmaktı. kararı savunmuyorum, ne kadar yanlış olduğunu zaten tarih yazdı, ama bir zamanlar öyle bir yerdi galatasaray, o seviyedeydi ve öyle bir vizyona sahipti. başarısızlığa tahammülü geçtim başarının geliş şeklindeki vasatlığa dahi tahammülü yoktu. hatırlamakta da hatırlatmakta da fayda var.
  • 2089
    01-02 sezonu sonunda gönderilmesinin tek sebebi rahmetli özhan canaydın'ın mart 2002'de yapılan seçimi kazanması ve seçim vaadinin terim olmasıydı. o sezon oynadığımız futbol ne kötüydü, ne vasattı. sahada ne oynadığını anladığımız, planı olan bir galatasaray vardı. kaldı ki benzer futbol anlayışı ile 02-03 sezonunda beşiktaş'ı da şampiyon yapmıştır luce.

    2 sezonda bize 1 şampiyonluk, bir uefa süper kupa, 1 sampiyonlar ligi çeyrek finali, bir son 16 yaşatan hoca terim sevicilik yüzünden harcandı. şimdi böyle dediğime bakmayın, terim o dönem simdiden de daha apayri bir mevzuydu, her 10 galatasaraylının 9,5 u isterdi , ben dahil, yanlış dusunmusuz :)

    bize güzel başarılar yaşatan rumen hoca.
  • 2090
    çok büyük hoca.
    çok güzel şeyler yaşattı bize. yanlış olan tek şey zamanlamaydı.
    bugün fatih hocanın hatalarını göremeyen taraftarlardan şikayet ediyoruz ama o dönemde futbolculuğundan dolayı sevmediğini sık sık söyleyen babam bile geri dönsün istiyordu.
    paralel bir evrende lucescu beşiktaş-shaktar macerası yerine bizimle devam etseydi diye çok düşünürdüm ama hakikaten dönemin şartları altında imkansızdı. bizim o 2000’lerdeki çöküşü yaşamamız da kendisinin daimi başarısı da kaçınılmazdı.
  • 2091
    01-02 sezonunda oynattığı oyunu bugünkü futbolla kıyaslarsak mükemmeldi. zira bugün ortada futbol diye bir şey yok. fakat galatasaray'dan 96-2000 arasında türk futbol tarihinin en organize en iyi futbolunu izlemiş bireyleri tatmin edecek kadar da iyi değildi. o galatasaray'ı izlemiş biri olarak 2000 yılından sonra hiçbir galatasaray takımı beni tatmin etmedi. ayrıca fatih terim'in boşta olması bütün galatasaray teknik direktörleri için potansiyel bir tehdittir, yıpratıcı bir unsurdur. en küçük bir kötü gidişte gözler fatih terim'i arar. fatih terim milan ile devam etmiş olsaydı muhtemelen lucescu da galatasaray ile devam ederdi. bununla ilgili bir başka örnek de tudor'dur. fatih terim boşta olmasaydı tudor'a daha fazla sabredilirdi.
  • 2092
    gönderilmesi yapılması gereken bir hataydı.

    tarihinin en iyi hücum oyununu oynayan takımını izleyen taraftara defansif bir futbol izletince kimse beğenmemişti. hele roma, liverpool, barcelonalı son maçta elendiğimiz grupta hep öne geçip daha sonra yaslanıp gol yiyince herkesin kafasında lucescu olmasa takım uçacak ama o dizginliyor düşüncesi oluştu.

    ama daha sonra çoğumuz çok büyük bir hata yaptığımızı anladık. o güzel hücum futbolunu hep oynayabileceğimizi, hep o seviyede olduğumuzu sandık. shaktar yerine şimdi biz o pozisyonda olabilirdik.

    gönderilmesi galatasaray tarihinin en büyük hatalarından biriydi ama yapılması gereken bir hataydı.
  • 2093
    kendisi başlı başına futbolda popülist politikaların nasıl sonuçlar doğurabileceğinin kanıtıyken, 20 senedir hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu görmek çok üzücü.

    futbol, bir disiplindir. her disiplinde olduğu gibi futbolun da alanında uzman kişiler tarafından değerlendirilmesi ve bu alanda fikirler üretilmesi gerekir. ama kendi sözlüğümüzde, tribünde, mahalle aralarında görüyorum ki, bir disiplinin sahneye konulan kısmını görmek, bu alanda maç izlemek dışında kafa yormamış pek çok kişinin fikir üretmesine, ve dahi, bu fikirlerin hayata geçirilmesi gerektiğine dair fanatikçe tutumlar sergilemesine yol açıyor. lucescu gitsin-terim gelsin; terim gitsin-buruk gelsin... herkes o kadar emin ki kendi gerçeğinin doğruluğundan, ve kimse farkında değil ki bu gerçek sandıklarının 3 sene gibi bir zaman zarfında kendi içinde dahi tutarlık sağlayamadığından, emek vermeden dahil olmak, zaman harcamadan uzman olduklarını kabul ettirmek istiyorlar.

    herkesin fikri hala var, olsun bakalım.
  • 2094
    galatasaray futbol takımının başında şampiyonlar ligi çeyrek finali görmüş ve real madrid'e karşı 2-0 olan skordan maç çevirmiştir. bu ligin en efsane gruplarından roma, barcelona ve liverpool'lu grupta son maça kadar tur kovalamıştır. ancak bazı galatasaray sözlük kullanıcılarına göre igor tudor'dan kötüdür. random gülme atacam da mod silecek, atamıyorum.
  • 2095
    neden beş büyük ligde uzun süre çalışmadığını hep merak ettiğim galatasarayımızın eski teknik direktörü. milli takım süreci hariç, türkiye'de hep başarılı oldu. ukrayna kariyerini ise anlatmaya gerek yok. elit sınıfta olmayan takımlarla avrupa kupalarına da hep renk kattı. ayrıca son zamanlarda saplanıp kaldığımız, sürekli futbolcu değiştirmek yerine sistem geliştirmek anlayışını benimsemiş bir hoca idi. kendi kurduğu shakhtar krallığını, kiev'e geldiği ilk yıl içerisinde çifte kupayla yıkması eğer bir film senaryosu olsa "bu kadar da olmaz" derdik.
  • 2096
    2000-2002 yıllarında bizi kendine has basit ve taktik ve defans kurgusuyla, oyuncu kalitesinden çok oyun kalitesiyle ayakta tutmuştur. takımdan fatih terim'in ayrilisi ve bir o kadar önemli oyuncuların bonservis bile kazandırmadan gittiği dönemde ilaç gibi bir tercih oldu bizim icin.
    bu yüzden kendisini yollayan dönemin yönetimi mircea lucescu'nun kaderinde de çok farklı bir yol acmistir, belkide yillar sürecek birlikteliği baslamamis sayılırken bitirmiş oldular.

    kendisinin hala galatasaray özlemi oldugu cogu spor yazarlari tarafından söyleniyordu.
  • 2097
    an itibariyle 76 yaşında hoca. bu yaştaki insana en fazla toplu taşımada yer veririm adamlar kulüp emanet ediyor. italya’da birçok alt sıra çalıştırıp en son inter ile italya serüvenini tamamladı. zaten gelişmemiş ülkelerden çıkan hocalara da en fazla bu kadar şans tanınıyor. tabi tek taraflı bakmamak lazım o ülkelerin hocaları da kendini ne kadar geliştiriyor meçhul. işte 30 yılda 1 çıkar lucescu, terim gibi adamlar.

    ek olarak bizde şampiyonalar liginde oynattığı oyun tam da şu an avrupa’da oynadığımız strateji idi.
  • 2099
    imparator fatih terim'in 4 sene üst üste şampiyon olduktan ve uefa kupasını galatasaray'a kazandırdıktan sonra fiorentina'ya gitmesinin ardından takımımıza gelen kanımca "karpatların imparatoru". o zamanlar yaşım küçük olduğundan ve fatih terim'in ayrılışının ardından kendimi yetim kalmış bir çocuk gibi hissetmemden dolayı "bu kim abi ya" diyerek burun kıvırdığımı ve ilk galatasaray maçlarına kadar sanki o sezon tüm maçları kaybedeceğimizi düşündüğümü hatırlıyorum. fakat seneler ilerledikçe mircea lucescu'yu galatasaray'dan ayıranlara çok ağır beddualar ettiğimi de biliyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın