süper ligin açık ara en iyi golcüsü. taraftar boşuna milan baros the king demiyor. çok büyük bir iddia gibi gelecek ama sağlam bir baroş(u: ki ispanya liginde oynasa bu kadar sakatlık yaşar mıydı onu da sorgulamak gerekiyor ) şuan barcelona'da oynar. karakteri, hırsı takımı için kendini sakatlayabilecek düzeyde. efsane olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. öyle ki tek başına ligde on maçı çevirebilecek yeteneğe ve armaya sevdalı. eğer ki avrupada başarı gelecekse bunun baş mimarı baroş olacaktır. sakatlık dönemlerinde galatasarayın hali herkesin malumu. şuan galatasarayın milan baros'dan daha iyi bir forvet alması im-kan-sız. rotasyon için onun ayarında bir futbolcu bulunup, transfer edilirse ne ala ! gazetelerde barosun gitmek istediği yazılıp duruluyor. hemde daha bu sene sözleşmesini uzattığı halde. gitmek isteyen adama bakın, ali sami yen'e veda maçında soyunma odasının kapısını hatıra olarak söküp alıyor. bunu medyadan değil elbette okuduğum galatasaraylı bloglardan öğreniyorum. be ey satılmış basın, her türlü itişip-kakışmayı haber yaparsın da bunun neden herhangi bir basın yayın organında tek bir cümlelik bile haberi çıkmaz. işi daha ileri götürürsek, spor kanalı diye geçinip reklamlarında tarafsızlıktan dem vurursun da asy veda maçından sonra maç sonu röportajını bile yapmaz yada geç yayınlarsın. neyse konumuza dönelim, baroş öyle bir futbolcu öyle bir golcü ki hem takım oyuncusu hem de yıldız.
* gölün kokusunu almak diye bir tabir vardır
* ya işten baroşun belki de en önemli meziyetlerinden biri.
*devamlı hareket halindedir ve rakip takımın defans oyuncularının dengesini bozar. doğru yere doğru koşular yapar. kaybetmeye tahammülü yoktur. hırsından dolayı çok kart görür. avrupada kariyer yapmış
* nice forvet gördü bu topraklar. daha sezon başında karşılaştırmalar yapıldı baroş vs x diye. türkiye süper ligi zordur, serttir. çoğu zaman futbol oynamaktan ziyade oynamamak üzerine kurulur takımlar. hırsı olmayan, darbelere hassas topçular iş yapamaz genelde. baroş tekmeye kafa sokan tipte bir futbolcudur. kaybetmeye tahammülü yoktur, sakatlanacağını da bilse girer o topa çekinmez. yanlış düdüğe fuck off der sarı kartını yer. hiç bir taraftar da kızmaz baroş'a kart yediği için, tıpkı hagi'nin futbolculuk dönemlerinde hırsına yenik düşüp yediği kartlara kızmadığı gibi.
galatasaraylılık benzemez başka takım taraftarlığına. ruhunu ortaya koyan futbolcu ister sahada. terinin son damlasına kadar savaşacak oyuncu ister, gerekirse yenilsin ama vazgeçmesin. bilir futbolcunun hırsını, azmini, küsenini, çok konuşanını hatta satanını. herkes ıslıklanırken o yüzden çağırır tribünlere milan baroş'u. sahadaysa her şeyini vermeye hazırdır. iyileşmese de gir oyna dediklerinde sakatlığının nüksedeceğini bile bile var gücüyle koşar, savaşır, atar golünü. ya sakatlanır çıkar ya da maç bitiminde resmi sayfada yayınlanır sakatlanıp bilmem kaç hafta sahalarda olamayacağı. milan baroş, çoğu yerli oyuncularda göremediğimiz ruhu temsil eder çoğu zaman. tıpkı
harry kewell gibi
lucas neill gibi. varsın olsun gelmesin şampiyonluklar ama sahada mücadele eden bir takım çoğu zaman bir aile olan ve öyle kenetlenen, taşıdığı formayı sahiplenen futbolcuları görmek ister bu gözler. tıpkı uefa kupası zamanı kazanan kadronun gerek saha içi gerekse saha dışında kenetlendiği gibi. başarı gelecektir nasılsa..
milan baroş özel bir futbolcudur benim gözümde. 15 numaralı forması unutulmazlar arasında yerini çoktan aldı bile. kasap futbolculardan çok çekti, çekmeye de devam edecek gibi. ama o hep golleriyle, sahadaki duruşuyla bizleri yine sevindirecek. tam olarak bir iyileş baroş, bu takım bu taraftar senden çok şey bekliyor. jübileni burada yap gitme sakın bir yerlere. yoksa yerin çok zor dolacak, biliyorum. hangi futbolcunun kimyası bu kadar uyar ya da aşı bu kadar tutar. sadece iyi gününde değil kötü gününde de yanında olmak bizlere düşer. yürüyedur aslanım..
http://www.youtube.com/watch?v=kfxHsVaEscg