acımasızca eleştirilen adam. empati kurulmadan, robotmuş gibi davranıyor taraftarımız.
hatırlayalım;
14 ocak 2012 galatasaray karabükspor maçı milan baros 1 gol atıp, 2 asist yapıyor. skora katkısıyla değil mücadelesiyle seven, sevmeyen herkesten takdir alıyor. ama yeteri kadar değil. sonra
90. dakikada boşa giden top için attığı deparla sakatlanıyor.
sonra uzun bir müddet sahalardan uzak kalıyor. taa ki
1 şubat 2012 galatasaray antalyaspor maçına kadar. orada gördüğü kırmızı kartla tepkilerin hedefi oluyor. kaybedilen puanın da etkisiyle insanlar yüklenmeye başlıyor. ama bu tepkiler kazanılan maçtaki sonraki tepkilerin en az üç dört katı.
sonra tekrar uzun bir ara. tam 43 gün. bu uzun arada oynadığı maç sayısı sadece 1. o da milli maç. hazırlık maçı.
neyse sonra geliyoruz
26 şubat galatasaray beşiktaş maçına. atılan üçüncü golde selçuk ortayı yapıyor. sidnei, baros, elmander bir de beşiktaşlı bir oyuncu zıplıyor. baros golü hissetmiş. en müsait olan oyuncu sidnei. sonra baros. baros topa vuramıyor ama sidnei'i de engelliyor. sonra elmander golü yapıyor. burayı aklınızda tutun.
sonra gelelim 17 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçına. hepimizin malumu
milan baros'un fenerbahçe maçında direkten dönen topu.
görüyorsunuz sadece anlık olan iki olay, bir insanın kaderini nasıl etkiliyor.
en son gelelim kupa maçındaki yani sivas maçındaki baros'a. futboldan anlayan adam o maçta baros'un oyununu görürdü hakikaten. adam kaç kere orta sahaya geldi, top almaya, çalıştı, top dağıtmaya çalıştı. kendisi gibi benzer özellikli oyuncularla oynamaya çalıştı. partneriyle oynadığı ilk maçtı. necati'deki düşüşün en belirgin olduğu maçtı. vs vs.
ama burada taraftar resmen astı adamı. yok galatasaray'da işi bitmiş gibi oynuyormuş, kafasından silmiş galatasaray'ı, misyonunu tamamlamış. he a.k
tekrardan derbilerdeki pozisyonlara gelelim. iki anlık olay. o golleri baros atsa, bugün baros > hakan şükür idi. atamadı, bir de üstüne sivas maçı. ne oldu sonuç? baros tu kaka. yaşlı, bitmiş :(
her zaman büyük resme bakmak lazım mayk. kafasında bi takımı bitirmiş oyuncu 90. dakikada depar atar mı sakatlanma pahasına? son dakikalarda o derbi pozisyonlarının içinde olur mu? hatırlayın elano'yu geçen sene, servet'i o ankaragücü maçında. kafasında bitiren adamlar öyle oynar.
baros'a dikkat edin gol attığında götünü yırtıyor adam hırsından. o hırsı görmüyor musunuz da kafasında galatasaray'ı bitirmiş diye sallıyorsunuz adama? kimse görmez usta. görenler de hakkını vermez. verenler hep azınlıkta olur bizim ülkemizde. herkes kendini lider vasıflı yönetici sandığı için ülkemizde o yüzden görünen adamların değil görünmeyen adamların çıkardığı problemlerdir ego kaynaklı problemler.
benim size tavsiyem, hiç bir kişiyi bir kalemde silmeyin. yüz yüze bakmadığınız adam hakkında kişiliği ile ilgili yorum yapmayın. timsaha yatmayın. bugün itin götüne soktuğunuz adama yarın gelip övgü düzmek zorunda kalırsınız. zaten bu da eleştirilerin her zaman övgülerden çok olmasının sebebi. çünkü yanlışı kabul edemiyor adamlar ego problemi yüzünden. misal baros trabzon maçında beş gol birden atsın, hakkında yazılacak yazı sayısı, eleştirilerden az olacak.
neyse konu fazla dağıtmadan son sözüm imparatorun dediği gibi
kaybetmek kolay, kazanmak olay. siz de insanları kaybetmekten ziyade kazanmanın yollarını arayın. bak imparator insan kazanmaya çalışıyor. semih, emre, aydın, ufuk, engin, melo, kazım, necati, hakan balta aklıma gelenler. bunları gönderseydi kimse bir şey demezdi. ama o kazanmayı seçti. o yüzden imparator. biz de kazanmayı deneyelim ki
baros bunu hakikaten hak eden isimlerin başında geliyor.