kendisine yapılan muamele johan elmander'in ayrılışını aklıma getirdi. drogba ve burak takıma katılınca gözden düşmüştü. hatta umut bulut, burak ve drogba'dan önce yavaş yavaş elmander'in yerini almaya başlamıştı. burak transfer edilip takıma uyum sağlayana kadar elmander-umut ikilisiyle oynamıştık. ilginçtir umut bulut o sezon lige leblebi gibi gol atarak başlamıştı. o kazma herif hocanın elinde adeta drogba performansı veriyordu.
* keramet hoca da sanırım. neyse efenim elmander, önce umut-burak sonra drogba'nın takıma katılmasıyla kesik yemeye başlamış sonra tamamen yedek oyuncu konumuna düşmüştü. bunun bir sebebi form düşüklüğü olsa da ana sebebi her ortama uyarım ben deyip her şeyi sineye çekip galatasaray öyle istiyorsa öyle olsun düşüncesiydi. hafif arıza bir tip olsa ya da ben bir yere gitmiyorum. ister oynatın ister oynatmayın triplerine girse bu kadar çabuk vazgeçmezdik. tabi bu kadar çabuk vazgeçmemizin bir diğer sebebi de yabancı sınırıydı.
şimdi bakıyorum yine aşağı yukarı aynı karakterlere sahip linnes'e aynısı yapılıyor. yönetim ve teknik heyet, gönderme işinde en çabuk kimi ikna ederiz diye düşünmemiş bile olabilir. ne de olsa ensesine vur ekmeğini al mizacında gördükleri bir linnes var.
buradan şu anlam çıkmasın linnes ve elmander aynı kefede hayır, elmander her galatasaraylı'nın olduğu gibi benimde ulu johan'ım. yeri apayrı. ama linnes'e gelene kadar yuto ya da mariano gönderilebilirdi.