34
proje adamlarını severim, büyük saygı duyarım. çünkü uzun vadede düşünürler. takımla alakalı kararlarını, transferlerinin bir çoğunu, hatta sözleşmesini bile buna yönelik ayarlamaya çalışırlar. proje adamlarının ortak yanı, sabırlı ve zeki olmalarına dayanarak ileri görüşlü olmalarıdır.
tabi uzun vadede düşünen ve buna göre hareket eden herkes ama başarılı, ama başarısız bir şekilde bir 'istikrar' tutturur. bunu sadece futbolla alakalı söylemiyorum, hayatımızda her şey için geçerlidir bu. mesela zayıflamak isteyen bir insan, günlük idman temposunu çok yüksekte tutmaz. çok sayıda güne, hafif tempolu koşular, ağırlık kaldırmalar, vücut egzersizleri koyar. artık belirlediği periyot ne kadarsa aşağı yukarı bulunduğu tahminde de o derecede kilo verir. eğer kilo verememişse ya sabırlı davranmayıp antrenmanını aksatmıştır, ya da idmandan sonra tereyağlı bir buçuk porsiyon iskenderi de görmüştür. yani bir her iki halde de programının dışına çıkmıştır. nitekim o programda yağlı yiyecekler yoktur.
burada en önemli kıstas süreklilik ve sabırdır. sabırla belirlediği çalışma haritasını işleme döken herkes uzun vadede istediği şeye ulaşır. ama er ama geç ulaşır. burada önemli olan husus sürekliliktir. sürekliliği de sağlamak için sabırlı hareket etmek lazım.
bizim de ihtiyacımız olan şey bu aslında. teknik direktör lisansı almış herkes bizden daha fazla biliyor bu işi. bizim burada yazdığımız her şey eksik. her ne kadar yazsak da çizsek de eksik. hiçbirimizin daha önce takım yönetmişliği, velev ki heyecan edip bu işe kalkışmışsa da bu derece önemi yüksek seviyelerde tecrübesi yok. bu nedenle sen de, ben de, o da teknik direktör olmadığı için bu işin muhakkak bir yerlerini bilmiyoruz.
önce sabır demiştik ya. artık bir teknik adamda ısrar etmek gerek. israr edeceğimiz kişide aradığımız tek ölçüt sadece ve sadece uzun vadede bu takım teknik direktörlüğü yapmak istemesi olmalı. hamza hamzaoğlu'nun bilhassa son zamanlarda yaptığı açıklamaları ve saha içerisini etkileyen kararlarını eleştiriyor, hatta saçma ve gereksiz buluyordum. fakat aklımda istifa kelimesi hiçbir zaman olmadı. zira istifa yerine istikrar istiyordum. don değiştirir gibi teknik direktör değiştirmek, temcit pilavı gibi her seferinde aynı şeyleri yaşamaktan ciddi derecede usandım. geçen bir yazı gördüm, ne kadar doğru bilmiyorum, 2000'den bu yana 17-18 teknik direktör değiştirmişiz. rakam inanılmaz derecede ürkütücü.
artık iyi veya kötü, yabancı veya yerli, ismi olan veya daha yolun başında, birisinde ısrar etmeliyiz. inanın bana şu anki tramvanın daha kötüsü olmayacak. ha elbette dünya üzerindeki her teknik direktör olamaz, buna da katılıyorum. fakat artık yeter be kardeşim. 2 seneden fazla takımda çalışan bir teknik direktörümüz yok. o da üçüncü sefer geldiği galatasaray'ın en çok şampiyonluk görmüş teknik direktörü.
lucien favre de kesinlikle uzun vadede güvenilebilecek, arkaya bakmadan takım emanet edilebilecek bir insan. uzun vade demek, bir proje demekse ve hepimiz bu projede mutabık kalıyorsak bazı şeylerden feragat etmesini de bilmeliyiz. bu sene şampiyonluk gelmeyecek mi, proje adına eyvallah. kendi sistemini oturtması için zamana ihtiyacı mı var, okey. yaza kadroyu gençleştirip temizlik yapılacaksa bu sezon geçiş dönemi olarak mı gözüküyor, ona da tamam.
fakat bu projenin meyvesini alacak mıyız? sadece bu sorunun cevabını istiyorum. aynı şekilde de bu soruya 'evet' şıkkını işaretleyip, bir hışımla başlayıp da sonradan mızıkçılık yapılacaksa ne anladım peki o işten?
prandelli de, mancini de, rijkaard da, fatih terim'in son dönemi de, hatta hamza hoca ile olan serüven de uzun vadeli düşünülmedi mi? hepsinde de bu uzun vadeli sistem ama başarısızlık, ama başka şeylerden dolayı birkaç günde, hatta birkaç saatte bozulmadı mı?
bu adamı gerçekten istiyorum. gelip de bu sezon şampiyon yapamayacaksa, ama sezon sonunda kadronun yarısını temizleyip, yerlerine daha genç ve daha gelecek vadeden isimler getirecekse ve bu hocaya ve ekibine sonuna kadar sabredilecekse, istikrar denilecekse istiyorum. ve inanın bana, 1.5 - 2 seneye de bu adam uygun gördüğü mantaliteyi tıkır tıkır ilerletir. hatta bu süre zarfında da gerçekten kısa dönemli bile olsa gelecekte yapmak istediği şeylerin fragmanını da izletir. izletir ki, sonunda vizyona gireceği yeni filminin reklamını yapsın. bu fragmanda avrupa maçları da olur hatta, inanın buna. ben buna razıyım.
peki siz razı mısınız? galatasaray yönetimi hazır mı? ota boka zırtlayan, anlık fevri hareketler sergileyen hoppa taraftar hazır mı? galatasaray'ın derin kesimi bu hocayı sever mi? tabiri caizse sahibine göre kişneyen sözüm ona profesyonel futbolcularımız hazır mı?
cevap hayırsa o zaman kalsın. yok o zaman adama da yazık, bu işe başlarken girişeceğimiz emeğimize de.