eğer bu takımdan o gidecek,
servet çetin (eğer hakkındaki gerçek düşüncelerimi yazarsam bir dakika bile burada duramam) kalacaksa, ister forvete
didier drogba, ister orta sahaya
esteban cambiasso gelsin, o takım
galatasaray gibi
galatasaray olmayacak.
burada mesele, bazı aklıevvellerin dahiyane (!) keşfi olan (bkz:
canaboy) meselesi değildir. 80'li yıllarda ve öncesinde
galatasaraylı olan, internetin olmadığı,
endüstriyel futbol (bu da her ne haltsa, önüne gelenin ağzına yapışmış) diye bir şeyin esamesinin okunmadığı, büyük aşkımızı takip edebilmek için televizyonun radyonun başına yapışmak, sabahın köründe gazeteyi alıp spor sayfasından heyecanla okumaya başlamak gerektiği yılları, devamını, efsane zaferleri yaşamış ve her ertesi gün okula/işe gururla gitmiş
galatasaraylılar bilecektir ki; mesele
ruhtur,
farklılıktır,
ayrıcalıklı bir zihniyettir,
vizyondur,
perspektiftir ve her şeyden önemlisi,
galatasaraylılık duruşu, etiği ve terbiyesidir.
mesele,
lorik cana'nın muazzam yeteneklere sahip, bir anda işlerin gidişatını değiştirecek, örneğin
gheorge hagi gibi bir futbol sanatçısı, ustası olması değildir.
lorik cana, bir semboldür, bir değerdir. bize bu dönemde eskiyi hatırlatan, hırs, kaybetmeyi kabul etmeme, savaşma gibi olguları bu kötü dönemde formasını sonuna kadar terleterek sahada yaşatan bir
aslandır. fakat
servet çetin'in neye karşılık geldiğini anlatmaya kalksam, bir daha yazı yazamayacak hale gelebilirim. dolayısıyla, bizim bu gördüklerimizi dün (bkz:
galatasaraylı fatih yuvasına döndü), (bkz:
floryayı aslan yuvasına dönüştüreceğiz) diyen de görüyordur. görmelidir.
son olarak madem
lorik gidecek, o halde,
galatasaray formasını kirleten hain, basiretsiz, lümpen sürüsü de (bkz:
florya)'dan tasviye edilecek. aksi takdirde, şampiyonluklar, avrupa'da turlar da gelse
galatasaray,
galatasaray gibi olmayacak.