hangi maçtı hatırlamıyorum. geçen sezonunun ikinci yarısı, arena'da yine puan kaybettiğimiz bir maçtan sonraydı. antep ya da karabük olabilir, dedim ya hatırlamıyorum. hatırlamadığımdan dem vurarak da lafı dolandırıyorum ama ne hacet... maç bitmiş, sessiz ve kederli yollanıyoruz. tam deplasman tribününün önünden geçerken deplasman tribününden "cimbom kümeye, cimbom kümeye" diye yükselen tezahüratın sesleri aşağıya kadar yankılanıyor. (akustiğini sevdiğimin stadı) hemen önümde 8-9 yaşlarında galatasaray formalı ufak bir erkek çocuğu duyduğu tezahüratı yanındaki babasına soruyor:
"- ne diye bağırıyorlar baba?"
"- cimbom buraya! cimbom buraya! diye bağırıyorlar oğlum"
"- niye ki..?"
baba sessizlikle geçiştiriyor, ben ise arkalarında yutkunarak geçiştiriyorum soruyu. zaten gözler hafiften nemli, tüm sezonun dolmuşluğu had safhada. acı acıyı doğurur, sonra da acıyı sever olur ya hani insan, "düşsün anasını satim düşsün de, bu acıyı da tatılım" diyorum.
ama ne küme düşmeyi düşünmek, ne de küme düşecek duruma gelmek koyuyor o an için insana. o an en çok, iki paralık tribünlerin diline düşmek koyuyor...
bugüne kadar birkaçı hariç hemen hemen tüm anadolu takımlarına sempati ile bakardım. ama geçen sezon bu besteyi söylemeyen anadolu takımı kalmadı sanırım. hadlerini bilmedikleri için bundan sonra en az 3 sene gözümde yok hükmündeler.
*