öyle veya böyle yerli sınırı denen garabet yüzünden göbeğimizin bağlı olduğu kanat ikilisi. bu aptal uygulama olmasa daha geçtiğimiz transfer sezonunda kerem'in fena olmayan bir paraya okutulduğunu ve
milot rashica ya da muadili bir kanat-forvet oyuncusunun bonservisiyle direkt takıma kazandırıldığını görecektik muhtemelen. zaten en başta
henry onyekuru hâlâ galatasaray'da değilse bunun baş müsebbibi gene bu aptal kuraldır diye düşünüyorum. neyse, şu ikilinin yunus'u ise bir şekilde parlatılmaya çalışılıp devre arası veya sezon bitiminde gelecek tekliflerine bakılacaktı en kötü ihtimalle. kerem'in olmadığı bir kanat rotasyonumuz da muhtemelen şu şekilde olacaktı: milot rashica
*,
yunus akgün,
barış alper yılmaz ve belki
yusuf demir. yusuf'a belki diyorum çünkü kendisinin alınma nedeninin "bir şekilde türk saydırır oynatırız" mantığıyla olup olmadığı konusunda net değilim, ama öyle değilmiş gibi devam edelim biz. yabancı kanat ve yunus ile başlanan maçlarda onları yedekleyen barış'la transferin son gününe kadar idare ettiğimizi düşündükten sonra,, yusuf transferiyle o bölgeye son şeklini verebilirdik. yusuf'un orta sahaya çekildiği durumlarda da yunus'u tekrar kanata atabilirdik. kenarda da her zaman sahaya yollayabileceğin bir barış'ı bekletebilirdin rahatlıkla. bu oyuncuların hiçbirini sahada tutmak istemediğinde de orta sahayı diamond şekline döndürüp forvet hattını çiftleyebilirdin. atıyorum şimdi, ileriye hedef santrfor olarak
mauro icardi ve onun yanına sahte dokuz
dreis mertens'i atıp arkalarına
juan manuel mata garcia'yı koyup, bunların da arkasını
sergio oliverio,
fredrik midtsjö ve
lucas torreria olarak oluşturabilirdin. torreia ve midtsjö hem arkayı toparlar hem de topu oliveria ile buluşturur, midtsjö'nün de yer yer desteklediği bir oliveria geçiş oyununu sağlar, ileri üçlümüz de pozisyon yaratırdı falan fişman. ki bu sistem size bir yerlerden tanıdık da gelmiştir hehehe. kısacası hem oyuncu sepeti hem de oyun kurgusu olarak bozdur bozdur oyna rahatlığı olabilirdi elimizde ve forma rekabeti de bu oyuncuların performansını yukarı çekebilirdi vs vs. aklı başında her yönetimin ve teknik kadronun yapacağı planlama bu şekilde olurdu sanırım. benim de içinde bulunduğum belli bir grup kerem'in geçen sezon zirvesini gördüğünü ve aynı performansa tekrar ulaşamayabileceğini düşünüyordu zaten. ben
erden timur'un da benzer düşündüğünü varsayıyorum hatta. ancak yerli mecburiyeti yüzünden hem bizler hem de yönetim kerem'in satış ihtimalini kafadan çıkarıp yunus ile birlikte kanatları çok iyi dolduracağını hayal ederek başladık sezona. ha bu ihtimal kağıt üstünde gayet de olası duruyordu zaten ancak teorisini pratiğini geçersek bunu denemeye mecburduk da aynı zamanda. yine çoğumuz tff'nin bu aptal uygulamasının en çok galatasaray'a yarayacağını, onları kendi silahıyla vurabileceğimizi mutlaka düşünmüştür. "3 yerli zorunluluğu var abi, bizim kanatlar da kerem ve yunus, 2'si doldu bile" şeklinde konuşabiliyorduk sezon öncesi. ancak geldiğimiz noktada kazın ayağı maalesef ki öyle olmadı, hatta bu kuraldan en çok zarar gören kulüp konumuna düştük çok hızlı bir şekilde. şimdi ise öyle bir ikilemin içindeyiz ki bu iki oyuncunun önünü kesmek ve takıma küstürmek demek hem maddi değerlerini düşürmek hem de oyuna katkılarını iyice sıfıra indirmekle aynı anlama geliyor. ki şu noktaya kadar bu durum kısmen yaşandı bile maalesef. ama ben hâlâ büyük bir panik yapmamak gerektiğini ve bu ikiliyle devam edip alabileceğimizin maksimumunu zorlamamız gerektiğini düşünüyorum. çünkü başka çaremiz de yok açıkçası.
okan buruk'un kerem ve yunus'u öyle veya böyle el üstünde tutup kazanmaktan, daha doğrusu onları oynatmaktan ve bu süreçte psikolojilerini de yönetmekten başka bir yolu yok. bu yüzden
15 ekim 2022 kayserispor galatasaray maçı, skordan bağımsız, okan hocanın en kötü sınavı olarak tarihe geçti bile. çünkü herkese koz vermiş oldun artık. taraftarın eline "istifa et" kozunu verdin, "bu kadronun hakkını
fatih terim verirdi" lafını dillere doladın, daha da kötüsü kerem'e "sanki bensiz takım uçuyor" algısını yerleştirdin, üstüne aynı maçta yunus'u da iyice pasifize ettin. geçmiş olsun yani. bu noktada fatih hocanın şu anlamda hakkını vermek gerektiğini düşünüyorum, evet, hoca kendisini böyle bir duruma asla düşürmezdi. ya bu oyuncuların psikolojisini iyi yönetirdi ya da sonucunun iyi veya kötü çıkmasından bağımsız o göbek bağını erkenden neşterlerdi. en yakın örneklerden
steven nzonzi olayını hepimiz hatırlıyoruzdur hâlâ. ki hoca o sezon pandemi arasına kadar takımı gayet de potada tutmayı başaran bir oyun ortaya çıkarmış, kadıköy lanetini de tarihe gömmüştü. bizlere de lanet pandemi olmasa, beşiktaş maçı taraftarsız oynanmasa, pandemi dönüşünde o sakatları vermesek, koduğumun monaco'su da onyekuru üzerinden o çakallığı yapmasa, kısacası dünyanın tersine döndüğü bir sezonda her şey bu kadar üst üste gelmese o yıl garanti şampiyonduk düşüncesini yerleştirmiştir. nzonzi olayının yaşandığı sezondan sonra da
ömer bayram'la
peter etebo'larla,
taylan antalyalı'yla
emre kılınç'larla,
oğulcan çağlayan'la
emre akbaba'larla falan öyle veya böyle son maça kadar gelip beşiktaş'a tarihinin üç buçuğunu attırmıştı mesela hahaha. ondan da sonraki sezon her şey rezalet gittiği hâlde avrupa'da fark yaratan bir profil çizmiş, alt liglerden takıma kazandırdığı kerem'i çölde bir vahaya dönüştürmüş, özellikle bu sezon ekmeğini yediğimiz
victor nelsson ve
sacha boey'yi takıma kazandırmış, yine onun geçmiş transferlerinden olan
marcos do nascimento teixeira marcao ucuza gitti diye ortalık ayağa kalkmıştı. yanılmıyorsam mehmet demirkol'un ağzından şöyle bir cümle duymuştum hocaya dair: "hoca bazen bir yanlış üzerinde bile o kadar inat eder ki o yanlış bir noktadan sonra doğruya dönüşür." hakikaten katılmamak elde değil hahah. böyle bir ortamda da okan hoca'nın hata yapmak ve paniğe kapılıp dikkatsiz davranmak gibi lüksleri yok açıkçası. bu yüzdendir ki kerem ve yunus olayında gelinen fiziksel ve psikolojik durumun sebebi olarak birinci payeyi tff'nin aptal uygulamalarına versem de ikinci sırada okan hoca ışıl ışıl parlamakta. ancak son olarak şunu da eklemem gerektiğini düşünüyorum: tff'nin bu uygulamasının mevcut sezonda devam edeceği ayan beyan ortadayken yerli oyuncu sepetinin bu kadar minimal tutuluşu ve bizi kısmen alternatifsiz bırakışı da bence gereğinden fazla abartılan ama gene de bir etken olarak kıyıda köşede varlığını hissettiren bir durum maalesef.