---
alıntı ---
samanlıkta iğne arıyor gibiydik. antalya'nın cehennemi temmuz sıcağında lara'yı karış karış arşınlıyorduk foto muhabiri arkadaşımız cem akyüz'le beraber. bundan 20 yıl önceydi. elimizde zar zor bulabildiğimiz eksik bir adres, o kadar. aradığımız, olimpiyat şampiyonu güreşçi ismail ogan'dı. bir kaç saatlik aramadan sonra nihayet yazlık bir evin ikinci katında verandada otururken bulduk ismail amcayı. sırtı dönük oturuyordu. seslendik, "ismail ogan siz misiniz?" diye. şöyle bir doğruldu, geri döndü, bize baktı ve "evet, benim" dedi. "biz fanatik gazetesi'nden geliyoruz, sizinle röportaj yapmak istiyoruz," dedik. "ne röportajı, şaka mı yapıyorsunuz siz!" diye çıkıştı bize. ciddi olduğumuzu, istanbul'dan geldiğimizi söyledik. telaşla eşine seslendi: "hanım hemen gözlemeleri, ayranları hazırla, uzaktan misafirlerimiz var."
oturduk. 'yaşayan efsaneler' adı altında olimpiyat şampiyonlarımızla ilgili bir seri röportaj dizisi hazırladığımızı söyledik. kendisi hayatta olan 12 eski olimpiyat şampiyonundan biriydi. hikayesini dinlemek istediğimizi ilettik. yüzünde tuhaf bir ifadeyle bize şöyle bir baktı. gözleri doldu. ağzından ömrüm boyunca unutamayacağım şu cümle döküldü: "kırk yıldır benim kapımı kimse çalmıyor, siz nereden çıktınız şimdi böyle!" röportajı yaptık. sonra biz de bir daha çalmadık ismail ogan'ın kapısını. başka çalan da oldu mu, bilemiyorum. bir kaç gündür hastanede yaşam savaşı veriyordu. kıyıda, köşede kalmış bir değerimiz daha sessiz sedasız göçtü, gitti. unutulmuşluğuyla baş başa yaşadığı münzevi hayatına sığdırdığı bir kaç olimpiyat ve dünya madalyasını tarihe not düşerek...
---
alıntı ---
hamit turhan