düşünsene, iş yerinde, masanda işini yapıyorsun, son yaptığın proje bir açıdan bakarsan patlamış, başka bir yerden bakarsan sonuçlanmış ama kimseyi tatmin etmemiş. ofisteki arkadaşların, yöneticilerin imalı imalı bakıyorlar sana, kendi aralarında konuşup gülüyorlar, sen de yanlarına gitmek istiyorsun ama cesaret edemiyorsun konu açılır, biri bir şey sorar diye.
üzülme ya, kafana takma, bir sonrakinde daha çok çalışır, daha dikkatli olur başarırsın, diyorlar ama hep bir ima, hep bir alay seziyorsun davranışlarında, bakışlarında.
sonra bir gün, yöneticilerin senin yanında, duyabileceğin, görebileceğin şekilde yerine adam arıyorlar, mülakatlar yapıyorlar. sen hala üzerine atanan işleri bitirmeye çalışıyorsun... her an şirket telefonu çalacak ve ik çağıracak diye bir korku var içinde. ne kadar zamanda iş bulurum, tazminat ne kadar süre yeter, krediler var, kredi kartları var, bir sürü konu kafanda dönüyor.
gözünün önüne getirdin değil mi o anları? hayal edebildin mi? tam da bu durumda kendisi bence. çalışıyor görünüyor ama konsantre olamıyor, iş yapıyor gibi ama ne yaptığından kendinin de haberi yok.
boşuna dememiş atalarımız, büyük lokma ye, büyük laf konuşma, diye. ne kadar iyi olursan ol, karşındaki rakip
galatasaray'dı be iso'cuğum, büyük büyük konuşur, haddini aşarsan, sonra böyle lokmayı boğazına dizer adamın.