türk sporunun kanserli hücresi olan ve futboldan güreşe birçok alana bulaşmış yüz kızartıcı suç. tek yumurta ikizi
şike ile birlikte son 3 yıldır türk sporunu bana göre tarihteki en dip noktaya getirmiş, toplumdaki sosyal çöküntünün ve ahlaki yozlaşmanın da katalizörü olmuştur.
yüz kızartıcı suçların en başta hükumetimiz ve ilgili kurumlar tarafından cezasız bırakılması, hatta yok sayılarak halı altına süpürülmesi gibi çirkin bir devlet geleneği türettik. türk tarihi boyunca bu hep böyle miydi bilmiyorum fakat uzun yıllar başarıyla ayakta kalmış ve nice uluslara diz çöktürmüş devletleri ele alırsak bunun bu şekilde sağlanmış olması hemen hemen imkansız ki sadece kaba kuvvetle olacak bir şey değil bu. demek ki son 100-200 yıl içerisinde birtakım sosyal kırılmalar yaşandı ve arka arkaya eklenip bugünlere uzanan bu kirli zincirin halkaları neticesinde çirkin, yozlaşmış ve kimlik bunalımı yaşayan bir toplum haline geldik. elbette bu durumdan sporumuz da fazlasıyla nasiplendi. "sindirim sorunu nedeniyle muz tüketiyorum" ve "şike sahaya yansımadı" ifadeleri bu durumun özeti niteliğindedir.
bu durumun sebeplerini aşırı derecede merak ediyorum. acaba "eyvah, duyulur ve yayılırsa cümle aleme rezil oluruz" korkusuyla mı bu suçlara bu şekilde yaklaşılıyor? yoksa failler hep birinin eşi dostu akrabası olduğu için her şeye rağmen kelle koltukta savunulmaya devam ediyor? ya da en vahimi, biz artık her ne pahasına olursa olsun adaleti sağlayacak kadar mert, dürüst ve delikanlı bir ulus değil miyiz artık? bunlardan başka ihtimal şu an için aklıma gelmiyor, ya üçünden biri ya da azar azar hepsi artık bilemiyorum, dilim döndüğünce yorumlamaya çalışacağım.
ilk ihtimale gelirsek devletimizin güncel alışkanlığı olan "külliyen inkar" metodunun bizi ne kadar büyük buhranlara sürüklediği açıkça görülecektir. sporla ilgili olmasa da ırkçılığın, soykırımın en büyüğünü yapan alman ulusu suçlulara gereken cezaları en ağır şekilde vermiş ve bugün alnı açık bir şekilde uluslararası kamuoyunun karşısındadır. bir suçu kabul etmek bir milleti büyük, gerekli cezaları vermesi ise hakkaniyetli yapar. bu bağlamda suçun ortaya çıkması değil, zaten ortaya çıkmış olan suçu cezalandırmamak bizi küçük düşürür ve rezil eder. dahası, yaratıcıları dahil kimsenin inanmadığı "sindirim sorunu nedeniyle muz tüketiyorum" ve "şike sahaya yansımadı" gibi ifadeler neticesinde kendi kendimizi iyice aşağılık ve rezil bir pozisyona getirmiş oluruz.
ikinci ihtimalin geçerliliğine de kısmen inanıyorum çünkü milli geleneğimiz olan torpil ve adam kayırma günümüzde daha da bir iliklerimize işlemiş durumda ve etik kuralları, yasaları, ahlakı hiçe saymak pahasına zaten kul hakkı yiyerek belirli makamlara getirdiğimiz kişileri yine bazı mevkileri siper ederek korumayı marifet sayıyoruz, oysa ki uluslararası kamuoyu nezdinde zarar gören imajımızla, yitip giden değerlerle ve sarsılan toplum vicdanıyla baş başa kalıyoruz.
üçüncü gerekçe dilimin en söylemek istemediği fakat ne yazık ki diğer iki sebebin de baş sorumlusu ya da kesişim kümesi gibi gözüken asıl mesele. sanırım milletler arası konjonktürde büyük bir güç olmaktan çıkıp orta sıralara doğru geriledikçe dilimize pelesenk olmuş fakat artık yerinde yeller esen bazı özelliklerimiz iyice ayaklar altına alındı. yani özetle ne modern hukuk kuralları çerçevesine işleyen çağdaş bir dünya devleti, ne de şeriat kurallarına sıkı sıkıya bağlı muhafazakar bir ülke olabildik. iki arada bir derede kalmış, herkesin makamları halka hizmet aracı olarak değil de eşe dosta akrabaya kıyak geçme ve cep doldurma kapısı olarak gördüğü, sözde misafirperver özde ırkçı, lafta açık, mert, korkusuz, gerçekte içten pazarlıklı, plansız programsız, son dakikacı, karambolcü ve hasır altı edici saçma sapan bir millet olduk çıktık.
oysa büyüklük ırkçılık var deyip gerekeni yapmaktı... büyüklük şike suçlularını hak ettikleri şekilde yargılayıp cezalandırmaktı fakat biz makus talihimizi tekerrür ettirmeye ve zaten bir süredir akmakta olan suyun yoluna gitmeye devam ettik. sahadaki afrikalı furbolculara muz sallamak ırkçılıktır ve büyük suçtur, hadi bunu da geçtim kameralar önünde kabak gibi "fuckin' nigger" demek ırkçılığın dik alasıdır ama yok, muz sindirim sorunu içindi, nigger da prick
* idi... şike sahaya yansımadı saçmalığına gelirsek de bilindiği üzere maçın sonucuna etki edecek her hareket şikedir. yani birine telefon açıp maçtaki tutumuna göre para vereceğimizi söyleyip kişinin kafasına o tohumu bir kere attığımız an iş bitmiştir. artık yok şu pozisyon maç içinde olabilecek sıradan bir şey, yok şu hareket şike değil futbol icabı, her şeyi kılıfına uydurmak mümkün. zaten bu yüzden teşebbüs ile şike bir tutuluyordu çünkü teşebbüs sonrası şike var mı yok mu tartışması çıkarlar doğrultusunda istenilen yere çekilebilir ve bilin bakalım biz hangisini yaptık? elbette beklendiği üzere yasayı değiştirdik ve ırkçılık halı altına süpürmesi gibi şikeyi de uzman komitelerin muhteşem araştırmaları sonucu sahaya yansımadı ilan ettik.
ırkçılık başta olmak üzere tüm bu olan olaylar ve akabinde gelişen hadiseler münferit falan değildir, kimse birbirini kandırmasın. balık baştan kokar misali çürümüş ve yozlaşmış devlet geleneğimizin, din, vicdan ve ahlak gibi değerlerini günbegün kaybeten toplumumuzun spor üzerindeki uzantılarıdır bunlar.
bugün bizans kilisesinden devşirme bir caminin kapısında dilenen sefalet içindeki suriyeli sığınmacıları, onları umursamadan yürüyüp geçen vatandaşlarımızı, tüm bunların hiçbiri umurlarında bile olmayan ve adeta kültür kıtlığından çıkmış turist sürülerini gördüm ve işte tüm bu ırkçılık, şike ve benzeri utançlarımızı şöyle bir düşündüm. bu arada 1 mayıs kapsamında olan olaylar da birçok kez gözümün önünde cereyan etti. dünya hakikaten değişiyor ve biz her gün bir başka çocuğun öldüğü, git gide daha çirkin, daha tahammülsüz ve daha omurgasız bir ülke oluyoruz...