galatasaray'da altyapıdan yetişen oyuncuların kendi aralarında ayrı bir bağları olur. adeta bir gelenektir a takıma çıkan oyuncunun altyapıya karşı sorumluluğu. bunu sahada da, saha dışında da görürsünüz hatta hissedersiniz.
ancak takımın altyapısına henüz transfer edilmiş, üstelikte fransa'dan gelmiş bir oyuncunun bunu hissetmesi, idrak etmesi ve attığı golden sonra büyük bir içtenlikle gidip semih kaya'ya sarılması... bu ancak galatasaraylılıkla açıklayabileceğiniz ve galatasaray'a dair bir hikaye olabilir. benim için bu takımı sevilesi ve gurur duyulası kılanda bu türden hikayelerdir. ve bu hikayelerin her birinde
baba gündüz'ün bu kulübe ve sevgiye dair söyledikleri aklıma gelir;
“bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. biz sizlere burada galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
ruhun şad olsun
baba gündüz, emanetin emin ellerde.