dün
* satılmış kalemşörlerinden
ahmet ercanlar eliyle yine haber kisvesi altında, üstü örtülü bir kampanya başlatmışlardır.
ne diyor beyefendiler gazetelerinin 40. sayfasında büyük puntolarla attıkları manşette;
"milli maçlar istanbul'da oynanmasın"
altında hemen onun yavrusu bir soru;
seyirci destek mi, yoksa köstek mi oluyor?
hemen yanında balon içinde "volkan'dan ilginç teklif" yazısı ve bir pozisyonda suratındaki acı ifadeyle etrafına bakarkenki fotoğrafı bizleri selamlıyor.
vesaire vesaire...
ahmet ercanlar efendi, volkan'ın önerisinden yola çıkarak milli maçların anadolu'da oynanmasının daha iyi olacağını söylemiş ve bu konuda bazı oyuncuların görüşüne başvurmuş aklınca. bakıyoruz bu isimlere, serkan balcı, ibrahim toraman ve hamit altıntop. ikisi zaten milli takımı senin benim gibi televizyondan izliyor. diğerinin, milli takımın değişmez oyuncusu ve kaptanlarından birinin yorumu ise en altta. artık gerçekten söyledi mi söylemedi mi, orasını da bilmiyoruz.
bir göz atıyoruz gazeteci kimliğindeki vesikalık çalışanın twitter adresine, arkada fenerbahçe takım halinde toplanmış ve tapıntıları alex de souza gülümsüyor bize.
http://twitter.com/#!/chemedyahaberde bir de volkan'ın "beni tribüne çağırmadılar" diye sızlanması var. neymiş efendim konsantrasyonu bozulmuş da bir ara yanlışlıkla topu taca atmış. anadolu'da olsa bunlar olmazmış.
peki bunlar maçlar saracoğlu'nda oynanırken aklınıza hiç gelmiyor muydu? sami yen'de oynanan maçlardan sonra mı aklınıza geldi bu sorunumuz? shaktar donetsk rezaleti olmayıp da maçlar kadıköy'de oynanmaya devam etseydi böyle bir haber yapma gereği duyulacak mıydı? örneğin 29 mart 2011 türkiye-avusturya maçının sonlarına doğru ve maç bitiminde, saracoğlu'nda, maraton üst tribünden yükselen "genç fenerliler, genç fenerliler, ultraslan'ı..." sesini ve bunun gibi nice tezahüratı duyduğunuzda da böyle bir haber yapma ihtiyacı hissettiniz mi? yahut aynı tribünden, üstünde trabzonspor forması var diye yaka paça başka taraflara gönderilen çocuğun halini görseniz "ayıp ya hu!" diyebilecek miydiniz içinizden de olsa?
iki maçta da
* haberde bahsedilen kuzey tribündeydim. ne bir ıslıklama, ne de futbolcuların şahsına bir tepki gördüm. hatta azerbaycan maçında emre belözoğlu oyundan çıkarken sette bulunan süleyman aydın dahi alkışlayanlar arasındaydı. ayrıca her renkten formayı rahatça giyen bir sürü insan vardı. fenerlisinden erzurumsporlusuna, göztepelisine kadar. hadi bunları göremiyorsun, ki görsen de yazamazsın, kazakistan maçındaki "milli takım kulüpler üstüdür" pankartını da mı görmedi sarı lacivert at gözlüğü takmış gözlerin?
bunların acıları maçların artık kadıköy'de oynanmıyor olması. kendilerininkinden fersah fersah daha iyi statta oynanıyor olması. anadolu kısmı falan hikaye. bugün başka bir kalemşör bu haberden -ki ne kadar haberse artık- alıntı yaparak yorumunu ekler ve olaya müdahil olur. yarın başka birisi falan derken gerçekten böyle bir sorunumuz varmış gibi gündemimize oturur. üstü örtülü kampanya dememin sebebi de budur. daha play-offa bir ay var ne olsa.
bu gazeteyi en son 28 nisan 2008 sabahı mecburiyetten almıştım. ercan saatçi'nin street fighter koreografisiyle terör örgütünü bağdaştırma çabalarından sonra 1 kuruşumu dahi vermemeye yemin etmiştim, nitekim öyle de oldu ve bir daha da tek satırını okumadım alıp. fakat gel gör ki bugün eczanede karşıma çıktı 3,5 yıl sonra ve aynı şekilde beynime kan sıçratmayı başardı. gazetenin tirajına bakıyorum, 400-450 bin arasında. merak ettiğim nokta şu; ben 3.5 senede bir okurken dahi böyle sinirlenebilirken bu gazeteyi her gün alan galatasaraylılar nasıl oluyor da tahammül edebiliyorlar? garip.