birçok futbolsevere "en sevdiğin milli takım hangisi?" diye sorduğumuzda muhtemel 2-3 cevaptan birisidir hollanda. yüzölçümü konya'yla hemen hemen aynı olan bu küçük ülkenin büyük futbol takımının sempatik renklerinden, rengarenk tribünlerinden bahsetmek herkesin bildiği bir gerçeği tekrarlamak olur.
ben
hollanda milli futbol takımını
1998 dünya kupası ikinci turunda yugoslavya'yı son dakika golüyle geçtikleri maçla tanıdım. çeyrek finaldeki arjantin maçı da cabası. hani şu bergkamp'ın enfes golüyle yarı finalist oldukları maç. yarı finalde
taffarel'e takılan hollanda'nın 98 dünya kupası macerasına bakarsak
guus hiddink yönetimindeki muhteşem kadroda kimler yoktu ki? van der sar, stam, de boer kardeşler, numan, bergkamp, overmars, kluivert vs.. bu kadroya final yakışırdı ama taffarel penaltı atışlarında
cocu ve
ronald de boer'a izin vermemişti.
euro 2000'de değişen pek bir şey olmamıştı. teknik direktör koltuğunda yarı finallerin kaybeden adamı büyücü hiddink'in yerinde kıvırcık saçlı bir futbol adamı oturuyordu.
frank rijkaard... ev sahibi olmanın da avantajını kullanan portakallar karnaval yeri tribünlerinin de desteğini arkasına alarak
roy makaay dışında pek değişiklik göstermeyen kadrosuyla her zamanki futbolunu oynuyor,
rinus michels'e ihanet etmiyordu. nitekim oynadıkları bu futbol ölüm grubundan lider çıkmalarını sağlıyor, çeyrek finalde ise 98 dünya kupasındaki ikinci tur rakipleri yugoslavya'yı 6-1'le hezimete uğratmalarına yetip de artıyordu bile. yarı finalde
frank de boer'un iki penaltı kaçırdığı o unutulmaz maçta italya'ya mağlup olacaklar ama futbola gönül verenlerin kalbinde kazanan hep onlar olacaktı. ne de olsa başlarındaki teknik adamın düşüncesi belliydi: "sıkıcı ve renksiz oyunla kazananlar tarihe yazılır ama hafızalara yazılmaz."
portakalların
2002 dünya kupasında olmayışının üzüntüsünü türkiye'yi ilk kez dünya kupasında izleyecek olmanın
* verdiği heyecanla bastırsak da turuncu renksiz bir şampiyona olmuyordu.
euro 2004'te şahsen gıcık olduğum
dick advocaat yönetiminde karşımıza çıkan hollanda'da artık
dennis bergkamp gibi bir futbol dahisi yoktu.
marc overmars da sakatlığından dolayı futbolunun son demlerini yaşıyordu. bu usta isimlerin yerini artık yeni jenerasyondan
andy van der meyde,
arjen robben,
rafael van der vaart,
wesley sneijder ve
ruud van nistelrooy gibi isimler almıştı. gruplarda çek cumhuriyeti ile avrupa şampiyonaları tarihinin en muhteşem maçlarından birini oynayan hollanda
* çeyrek finalde isveç'i geçecek; yarı finalde ise ev sahibi portekiz karşısında at hırsızı ve maniche'nin gollerine engel olamayıp katıldıkları son iki büyük turnuvada olduğu gibi yine yarı finalde elenecekti.
2006 dünya kupasına efsane golcüleri
marco van basten yönetiminde çıkan hollanda turnuvanın en zor grubundan arjantin ile beraber çıkıyor, fakat portekiz'e ikinci turda yine maniche'nin golüyle yenilip erken veda ediyordu. 98'den sonraki dünya kupalarını hatırlamak istemeyen hollandalılar bu dereceden dolayı van basten'i sorgulamaya başlamışlardı.
euro 2008'e de van basten önderliğinde çıkan hollanda oynadığı ilk iki maçta italya ve fransa'yı adeta sahadan silmiş, dünyaya
total futbolun ne demek oluğunu birkez daha hatırlatmıştı. grup maçlarından sonra herkesin hayran kaldığı ve kupanın bir numaralı favorisi olarak gördüğü hollanda çeyrek finalde rusya karşısında çok etkisizdi. bu, kurt hoca
guus hiddink faktöründen başka birşey değildi. büyücü hiddink eski takımını kilitlemiş
*, portakalları bir anda kupanın dışına itivermişti. bize de hollanda'dan şampiyonluk beklemeye devam etmek kalmıştı.
hollanda
2010 dünya kupasına katılmayı en erken garantileyen takımlardan. şu anki hocaları
feyenoord'a uefa kupası'nı kazandıran
bert van marwijk. yardımcıları ise tanıdık bir isim
frank de boer,
phillip cocu ve barcelona'nın kaleci şanssızlığına son veremeyenlerden
ruud hesp. 2010'un yine kağıt üzerinde favorilerinden olacaklar her turnuvada olduğu gibi. ve yine her turnuvada olduğu gibi en sempatik, en çok desteklenen takımlardan biri olarak karşımıza çıkacaklar rinus michels'in total futbolunu biz futbolseverlere sunarak.