mimlenmesine(!) sebep olan
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında yaptığı niyet okumalarının bir benzerini
3 mart 2021 ankaragücü galatasaray maçında da yapmış olan hakem. o maçta fenerbahçe karşı bilenmiş denemese de hazırlığını yapmış bir yönetim sergilemişti. hatta kendisi hakkında o maç sonrası girdiğim entry'de yazdığım gibi "sanki 20 senelik serinin tüm derbilerini izlemiş notlar almış gibi" sahaya çıkmıştı.
fenerbahçe'nin o maçın ikinci yarısında penaltı almaya çalıştığı iki pozisyon vardı. türkiye liginin normal şartlarında
* o iki pozisyondan herhangi birine penaltı üfürülürdü. sırf "ben o biçim uyanığım bu numaralara düşmem" diyebilmek için ikisini de çalmadı. belhanda'nın kenara geldiği pozisyonda deniz türüç'ü sarı kartla geçiştirebilirdi. sırf "ben bu oyuna gelmem" demek için ikisini de attı.
türkiye ligi'nde malesef böyle dinamikler var. maçın başında penaltı çalınmaz, 3-0 4-0 öndeysen net penaltın bile çalınmaz bazen. kötü durumda olan takımın defanstaki ilk birkaç müdahalesi es geçilir, kamuoyu da es geçilmesini ister zaten. "derbi maçı, iç sahada geride, sinirli olması normal" diyerek geçiştirebilirdi. hatta üstad cüneyt çakır olsa yaklaşık 10 dakika konuşup olayı tatlıya bağlardı. sırf böyle böyle inşa edilmiş 20 senelik bir seri var diye ikisini de attı.
aslına bakarsan bu da teorik olarak bir çeşit eyyam.
3 mart 2021 ankaragücü galatasaray maçında bir tartışmalı penaltı bir de kırmızı kart kararı var. penaltı "bu çocuklar güç bela topu oraya kadar götürmüş, top da ele çarpıp aşağı düşmüş şimdi vermesek başımız ağrır" mantığıyla verilmiş bir penaltı. sezon başında güncellenen kurallarda elle oynamanın elin vücuda göre duruşuyla yorumlanacağı kararı alınmış, hatta sıradan bir twitter kullancısı olan benim bile önüme çizelgesi kaç kere düşmüş. federasyonun en üst klasmanında yer alan abimizin bu kuralları bilmeme şansı yok.
ancak dediğim gibi türk hakemliğinin maçın ve takımların gidişatına göre karar verme hastalığı var.
mostafa mohammed ahmed'in gördüğü kırmızı kart ise geçen sezon kadıköy'de belhanda'yla birlikte deniz türüç'ü de oyundan atan kafanın bir ürünü. "adamlar düşme hattında, güç bela 2-0 olmuş. şimdi bu galatasaray yüklenir maç döner" zaten taraflı tarafsız herkesin ortak görüşüydü. yine aynı şekilde ankaragücü oyuncularının zamana oynama ya da "çirkeflik" diyebileceğimiz şeylere başvurması da ihtimal dahilinde(!) görülen bir olaydı.
2-0'ın santrası oldu top bir dakika ya dolaştı ya dolaşmadı orta sahada o enteresan pozisyon oldu. orta sahada topu almış ancak kendi kalesine doğru giden bir futbolcunun üzerine koştu ankaragücü futbolcusu. yakalayabilse belinden tutup durduracaktı ya da yere yıkacaktı. bizimki hem topu kurtardı, hem de rakibin koşu yolundan sıyrıldı ama işte ankaragücü futbolcusu dirseğe kafa atıp şansını bir denemek istedi.
halil umut meler de eyyam ustası her türk hakemi gibi bu asiste kayıtsız kalmayarak tereddütsüz kırmızı kartını çekti ve maçı kendi adına bitirdi. o pozisyondan sonra ne bizimkiler herhangi bir ikili pozisyona girebildi, ne de ankaragücü takımı işin "çirkeflik" yönüne başvurdu.
o kırmızı kartı çekerken halil umut meler ne galatasaray'ı biçeyim derdindeydi, ne de başka bir odağın(!) isteğini yerine getirmekteydi. galatasaray'ın maçı çevirmek için
vur kır parçala bu maçı kazan moduna geçmesinden de, ankaragücü'nün tatlı-sert(!) şekilde rakibi durdurmaya çalışmasından da korktu. kalan 35-40 dakikada onlarca eyyam yapmak zorunda kalmaktansa tek bir eyyamla günü kapattı. 2-0 geriye düşmüş, iyi de oynamayan bir galatasaray'ın bir de eksik kalınca maçı çevirmesi imkansıza yakındı zaten, ola ki bir mucize olsa da ihale kendisine kalmamış olacaktı.
türk futbol tarihi yarı yarıya futbol performansı, yarı yarıya da hakem hatalarıyla yazılmıştır. ezeli secere tutulsa hiçbir takım diğerinden alacaklı çıkmaz. kaldı ki defalarca kez tekerrür etmiştir ki
sonunda iyiler mutlaka kazanır. ancak türk hakemliğinin en büyük sorunu taraf tutmaktan ziyade karakteristik haline gelen bu eyyam eğilimi. arda turan'ın dediği gibi "hangi dirseğin faul olduğu" konusunda bir istikrar ve standart olması şart. maçın 90 dakikasında da, skoru her türlüsünde de aynı şekilde yaklaşılmalı.
fırat aydınus'un bu sezon sonunda emekli olacağını, cüneyt çakır'ın da içinde olduğumuz sezondan sonra 2 sezonu kaldığı düşünüldüğü vakit henüz 34 yaşındaki halil umut meler'in onların yerini almaya namzet bir isim olduğunu söylemek yanlış olmaz. ancak daha 34 yaşındaki bir hakemi bu derece yıpratacak bir geleneği ve tedrisatı var türk hakemliğinin. bu kadar önem verilen ve başarılı giden bir hakemin bile bu derece eyyam batağına saplanmış olması, gün geçtikçe sertleşen futbol iklimini de düşününce üzüyor gerçekten.