güçsüz takımı destekleme dürtüsü

• 1

  bende ve çevremdeki pek çok dostumda gözlemlediğim durum.
  tabi genelde taraftarı olmadığınız müsabakalar için geçerli.
  
  eğer bir futbol müsabakasında bir takım diğerine göre bariz biçimde güçlüyse, üstünse, taraftarı fazlaysa, maddi olanakları daha üst düzeydeyse, izleyicinin içinde otomatik olarak güçsüz olan takımı destekleme isteği oluşuyor.
  
  örneğin bir real madrid - osasuna maçı izliyorsam, benim gönlüm direk osasuna'ya kayıyor ve "bir sürpriz yapıp şu kodamanlara ağızlarının payını verseler" diyorum.
  
  biraz zengin kız fakir oğlan düsturu var bu işte.
  
  (bkz: ender gelişen osasuna atakları)
• 2

  (bkz: duygusallık)
  (bkz: türk insanı)
• 3

  başlığı görünce aklıma direkt 17 eylül 2013 galatasaray real madrid maçı geldi. kederlendim gene.
• 4

  (bkz: güçsüz takımı destekleme dörtlüsü)
  
  (bkz: yaran yanlış okumalar)
  
  ilk entryde 4 isim aradım yemin ederim :(
• 5

  üstüne karşı takım yani güçlü olan sana itici geliyorsa direkt güçsüz olanı destekleme dürtüsü oluşuyor. ama itici değilse ve futbol oynuyorsa güçlü takımdan yana tavır takınırım.
  mesela bugün güçlü olandan yanayım. normalde 10 maçtan 9unda güçsüzü desteklerim ama bugün o gün değil.
  (bkz: 19 ağustos 2020 olimpik lyon bayern münih maçı)
• 6

  şahsımda bulunmayandır.
  
  yoksa türkiye'de galatasaray'ı tutmazdık :d
• 7

  sporu ilginç kılan unsur hikayeler üzerinden ilerlemesidir. yoksa düz mantık düşündüğümüzde futbol için endüstrileşme, bahis, şikeler vb. gibi unsurların varlığında 22 adamın bir topun peşinden koşması hiç ilgi çekici gelmemelidir. bir benzeri de basketbol için düşündüğümüzde, yalnızca bir topu sepetten geçiriyorlar işte diyebiliriz. ne bu yani diye düşünebiliriz. hele bireysel sporları -atletizm, yüzme, tenis gibi- düşündüğümüzde ise bunları izlemenin marjinal hiçbir katkısı yok gibi gelebilir. belki çok klişe ama "onlar milyonları götürüyor. derdi bize düşüyor." gibi bile düşünülebilir.
  
  bu, incil'deki meşhur davud ve goliath hikayesi ve onunla bağlantılı olan meşhur underdog anlatısına dayanan bir durumdur. yani daha güçsüz olarak düşünülen ve kazanması beklenmeyen tarafın kazanması bir sebepten ötürü insanları mutlu eder ve güçsüz olan kesimde her birey kendisinden bir parça bulur. yıllar boyunca üst sınıflar tarafından ezilen bu kesim, kendi komplekslerini güçsüz olan kesimin kazanması ile bir miktar törpüler ve dizginler. bunun sebebini de basitçe şöyle açıklayabiliriz: birçoğumuz proletarya dediğimiz kesimden, yani işçi sınıfı ve ezilmiş kesim, geliyoruz. içimizde mutlaka aristokrat sınıf diyebileceğimiz 3, 4 kuşak öncesinden beridir belli bir eğitim seviyesinin üzerinde kişiler vardır. ancak eminim ki; çoğumuzun 1 kuşak öncesi olan anne veya babası dahi üniversite okumamış durumda. bu durumda soyu yukarıya taşımayı başlatanlar biz oluyoruz ve dolayısıyla bizim çocuklarımız, torunlarımız ve hatta onların çocukları ve torunları ancak bu proleter olmaktan çıkar hale gelme şansına sahipler. ben bu tabakadan sıyrılma eşiğinin en az 5 kuşak boyunca en azından üniversite eğitimini tamamlamış bireylerle olabileceğini düşünüyorum.
  
  kısacası kupa maçlarında alt lig takımlarının maç kazanmasının neden cazip geldiği aslında tamamen kuşaklar boyunca adeta genlerimize işlenmiş olan yukarıda anlattığım sebepten ileri gelmektedir.
  
  edit: detective hoffman bana attığı özel mesajda davud ve goliath hikayesinin incilden önce tevrat'ta da olduğunu belirtti.
• 8

  bu akşam oynanan maçlar ile birlikte bende arşa çıkmış olan duygudur. ben bu akşam neden kosta rika'nın bir gol daha bulmasını ve japonya ile beraber iki dünya devini kupadan şutlayarak yollarına devam etmelerini arzuladım?
  
  (bkz: 1 aralık 2022 kosta rika almanya maçı)
  (bkz: 1 aralık 2022 japonya ispanya maçı)
  
  çocukluğa inmeyi bilen yazar arkadaşlarımız varsa benim çocukluğuma da bir inip bakıversinler tramvam var mı diye.
  
  edit: teknoloji ne kadar gelişmiş. işinin ehli bir yazar arkadaş çocukluğuma indi, tramvaya ait delil niteliğinde video getirdi. şimdi görüntülü analiz yapıyoruz. *
  
  https://youtu.be/xTKSzdxiHlg
• 9

  çocukken mahalle maçlarında karşı taraf güçsüz kaldığında takımımdan 1-2 kişiyi karşı tarafa geçirirdim onlar da keyif alsın yazık diye. bu durumun ileride güçsüz takımın maçlarını izlerken ezilen tarafı desteklemekle devam edeceğini nereden bilebilirdim?
  
  kendi çocukluğuma inerek çözdüğüm durumdur efendim.
• 10

  (bkz: underdog)
• 11

  millet olarak ortak dürtümüzdür. hem sporda hem de spor dışı hayatımızda hep mazlumun yanında olmaya çalışma gibi bir genetigimiz var. ama mazlumları desteklerken kendimizin güçsüz kalmasından da nefret ediyoruz.
• 12

  futbolu gerçekten seven insanlarda daha çok görülebilecek dürtüdür.
  öncelikle sürprizleri herkes sever.
  sonra tek maç içinde bile olsa, sahada güçsüz takımın kazanma ihtimali belirdiyse, rekabet durumu artacak demektir. bu da daha keyifli bir maç vadeder.
  son olarak güçsüz takımı destekleyen insanlarda kurulu düzene gizli bir başkaldırı ve adaletsizliğe tahammülsüzlük durumu olabilir. çocukken he-mande iskeletoru, ninja kaplumbağalarda shredderı destekledik biz. iyi kötü ayrımı yapmadan, yenilmeye mahkum oldukları için. hasan hüseyin korkmazgilin dediği gibi; "kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette."
• 13

  formula 1 2022 sezonu boyunca haas destekleyerek katıldığım dürtü.
• 14

  türklükten gelen bir dürtüdür. türk milleti olarak her zaman mazlum durumda olan milletlere üzülür ve yardım ederiz. bu ilk defa devlet kurduğumuz dönemlerde bile böyleymiş. mazlum görünce içimiz eriyor. bu futbola da yansıyor güçsüz olanın ezilmemesini istiyoruz. güçlüden yana olunca keyif alamıyoruz.
  iyi ki bu dürtümüz var.
• 15

  izlediğim maçlarda her zaman güçlü takımı destekleyerek karşı çıktığım olay. eee ne de olsa galatasaray'lıyız alışmışız güçlü takım desteklemeye.
• 16

  insani dürtü. bizim memlekette biraz fazla. yoksa bir insanı sadece 5 ay hapis yattığı için memleketin başına getirip ne istediyse vermezdik zaten.
  
  diğer bir ifadesi mağdur edebiyatının işlemesi.
• 17

  sadece galatasarayımızın maçlarında çalışmayan dürtü. çünkü şampiyonlar ligi hariç oynadığımız maçlarda hep güçlü takım biz oluyoruz.
  
  ama diğer maçlarda, özellikle de söz konusu güçsüz takım mütevazı, çalışkan ve ellerinden geleni sonuna kadar yapan bir takımsa kendimi bi anda o takımın taraftarı gibi hissetmeye başlıyorum, net goller kaçırınca kızıyorum falan...
• 18

  şairin dediği gibi:
  
  --- alıntı ---
  
  bilmezlikten değil, fukaralıktan.
  
  --- alıntı ---
• 19

  kurtulamadığım hastalık.
• 20

  bu yönde eğilim gösteren naif gönülleri takdir etmekle beraber genel anlamda gerçeklikle ilgisini şüpheli bulduğum önerme. öyle olsaydı büyük takımların bu kadar taraftarı olmaz, misal son 20–25 yılda galatasaray'ın taraftar sayısı bu kadar artmazdı. insanlar başarıyı, başarılı olanı dolayısıyla güçlü olanı severler. en azından sporda bu böyle.
• 21

  psikoloji literatüründe underdog effect diye geçen durum.
• 22

  bende hiç olmadığını farkettiğim dürtü. insan olmayabilirim bu durumda. hep güçlü takımları destekler hatta düşük seviye takımlara fark atmasını isterim.