resim
Graeme James Souness
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:71
Uyruk:İskoçya
  • 128
    (bkz: adam gibi adam köşesinde bugün)

    20 kasım 2016 fenerbahçe galatasaray maçından önce efsane bir iş yapan bu adamı anmadan olur mu...

    tarihin gördüğü en çılgınca şeylerden birini yapmıştı aslan hocam...

    (bkz: ulubatlı souness)

    --- alıntı ---

    tarih, 24 nisan 1996.
    eski adıyla fenerbahçe, yeni adıyla da şükrü saraçoğlu stadyumu'nda türkiye kupası finalinin son düdüğü duyuluyor.
    binlerce fenerbahçe taraftarı stadı terk etmeye başlarken, bir anda tribünlerden büyük bir uğultu yükseliyor, kimileri tel örgüleri aşıp yeşil sahaya girmeye çalışıyor…

    o sıralarda da fenerbahçe stadı'nın tam ortasında görkemli bir galatasaray bayrağı dalgalanıyor…
    galatasaray'ın zaferiyle sonuçlanan türkiye kupası maç sonunda tepkileri tetikleyen graeme souness.
    liverpool'un efsanevi futbolcularından, galatasaray'ın iskoç teknik direktörü.
    stadın ortasın diktiği bayrakla 'ulubatlı' lakabı kazanan souness, galatasaraylıların gönlünde taht kurdu, birçok fenerbahçelinin ise tepkisini çekti.
    bbc dünya servisi, witness programı için graeme souness'le o bayrağı neden diktiğini ve o gece neler yaşandığını evinde konuştuk.
    programı ingilizce olarak buradan dinleyebilirsiniz.
    1996 türkiye kupası finalinin ilk ayağı ali sami yen'de galatasaray'ın 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlanmıştı. rövanş maçı ise 24 nisan'da fenerbahçe stadı'nda oynanıyordu. normal sürenin 1-0 fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona ermesiyle uzatmalara gidildi ve galatasaray, 17 yıldır deplasmanda yenemediği rakibi fenerbahçe'ye karşı dean saunders'la skoru 1-1'e getirerek kupa şampiyonu oldu.
    sonrasını graeme souness anlatıyor:
    "çok mutlu olmuştum. o yıl ligin liderleriydi. çok iyi gidiyorlardı, iyi bir takım ve brezilyalı iyi bir teknik direktörleri vardı. o statta maçı kazanmak şahaneydi. son düdük çaldı, tüm oyuncular kalenin arkasında taraftarlarımızın olduğu yere gitmişti. çitlerden geçirilen çok güzel büyük bir galatasaray bayrağı elden ele dolaştırılıyordu."
    "sıra bana geldi. bayrağı yüzüm kalenin arkasındaki taraftarlara dönük şekilde dalgalandırdım. sonra başkasına vermek için döndüm ama tüm oyuncular kupayı almaya gitmişti, kimse yoktu."
    'çok da akıllıca değildi'
    graeme souness, elinde bayrağı dalgalandırırken fenerbahçe yöneticilerinin bulunduğu şeref tribününde gözüne biri ilişti… elindeki bayrağı da stadın ortasına götürüp dikmeye o an karar verdi:
    "9 ay önce galatasaray'ın teknik direktörü olduğumda, fenerbahçe'nin yöneticilerinden biri, 'galatasaray bir sakata imza attırarak ne yapıyor?' demişti. yıllar önce olduğum açık kalp ameliyatına atıf yapıyordu. o bu lafı ettikten 9 ay sonra da kendi stadlarında kupayı kazandık… elimde galatasaray bayrağıyla boşalan stada, şeref tribününe bakıyordum. bana 9 ay önce kırıcı laflar eden o fenerbahçeli yöneticiyi gördüm, şimdi sana gösteririm dedim, bir çılgınlık anında, orta sahaya ilerledim ve bayrağı tam ortaya diktim."
    "zemin çok sertti. sanırım ikinci, üçüncü denememde başarabildim. ama o sahanın ortasına kadar gittikten sonra o bayrak zaten oraya dikilecekti…!"
    "sonra kafamı kaldırdım ve yaptığımın aslında çok da akıllıca olmadığını fark ettim."
    "tribünde kalan fenerbahçe taraftarları tel örgüleri aşıp sahaya inmeye çalışıyordu. islıkları, bağrışmaları hatırlıyorum. hemen polis kalkanının altına girdim. atılan şişeler, kalkandan sekiyordu. polis iyi iş çıkardı doğrusu. tünele girdim, 30-40 dakika yürümüş gibiyim o tünelde, çok uzun bir tünel olduğunu hatırlıyorum. sonra tam kurtuldum herhalde derken bir taraftar girdi tünele, onunla da biraz itiş kakış oldu ama soyunma odasına girmeyi başardım."
    peki korkmuş muydu?
    "hayır, hayır kesinlikle… kazanmanın coşkusu mutluluğu vardı. kesinlikle o gece hissetiğim şey korku değildi. ama soyunma odasına girişimi hatırlıyorum. dedim 'bu iş bitti..' kulüp başkanı gelecek ve o an orada beni kovacak, yarın ilk uçağa bindirip gönderecekler herhalde dedim… ama tam tersi oldu. soyunma odasına göz yaşlarıyla geldiler. hiç bu kadar kısa sürede bu kadar çok erkek tarafından sarılıp öpülmemiştim."
    "belli ki kupayı kazandığımız için çok mutlu olmuşlardı, ama asıl fenerbahçe stadına galatasaray bayrağı diktiğim için mutlu olmuş gibi görünüyorlardı."
    "ama anlıyorum. türk toplumu maço bir toplum, kendimizle de bağdaştırabiliyorum. iskoçlar ve türkler birbirlerinden çok farklı değiller, çok benziyorlar. hafif çatlak ve duygusallar, çılgınca işler yapabilirler."
    'ulubatlı kadar cesur değilim'
    graeme souness, 24 nisan 1996'dan sonra istanbul'un fethinde bizans surlarına ilk bayrağı diken ulubatlı hasan'a benzetilmeye, 'ulubatlı souness' olarak anılmaya başlandı.
    yıllar sonra souness ve bayrağı yine staddaydı. 18 ekim 2014'te tt arena'da galatasaray fenerbahçe derbisi öncesi, tribünlerden elinde bayrağı, mehter marşı eşliğinde souness'in maketi yükseldi.
    iskoç teknik adam o maketi gülümseyerek anıyor:
    "gördüm onu, elimde bayrağımla stadın bir ucunda maket yaratmışlar. çok etkileyiciydi. hatılıyor olmaları çok hoşuma gidiyor."
    galatasaray'ın alımlı bayrağı hala souness'in hayatında. evinin salonunda sohbet ederken gözüm televizyonun hemen yanındaki heykele takıldı. souness'in bayrağı diktiği anın heykeli. sürekli gözünün önünde tutuyormuş. "her baktığımda gülümsüyorum" diyor…

    "bu heykel istanbul'da sanatçı arkadaşım pınar'ın yaptığı bir heykel. muhteşem olmuş. şahane bir iş. poz doğru, yüz ifadem doğru… ama doğruyu söylemek gerekirse bayrak biraz daha büyüktü…"
    souness, kendisine 'ulubatlı souness' dendiğini de biliyor. ama o ifadeyi 'biraz abartılı' buluyor.
    "o bir cesaret sembolüydü, doğrusu o seviyede miyim emin değilim. ama insanların beni hatırlaması çok memnun ediyor, gurur duyuyorum."
    'ne yapacağım belli olmaz'
    peki souness, aynı hareketi ingiltere'de, iskoçya'da ya da başka bir yerde yapar mıydı?
    "ben ne yapıp yapamacağımı önceden söyleyebilen biri değilim. o ana kapılıp yapıyorum işte. yine biri bana veya aileme kaba davranırsa onlara hata yaptıklarını gösteririm."
    'çabuk sinirlenen, öfkeli biri misiniz?' diye sordum souness'e, yanıtı: "yoo değil.. sanırım duygusalım."
    liverpool'un efsanesi, galatasaray'ın eski teknik direktörü graeme souness, ingiltere'de özel bir kanalda spor yorumculuğu yapıyor.
    türkiye ile bağını da koparmış değil. "dünyada en sevdiğim restoran florya'da beyti" diyor. hatta bazen istanbul aktarmalı uçuşlarını orada öğle yemeği yiyebileceği saatlere göre ayarlıyor…
    "geçmişe, türkiye'deki dönemime baktığımda benim için çok güzel bir eğitim olduğunu görüyorum… kızım, eşim orada yaşamayı çok seviyordu. daha uzun kalamadığımız için üzgünüm. hala gidiyoruz, çok yakın arkadaşlarım var türkiye'de."
    "çok da güzel karşılanıyorum. herkes iyi davranıyor…"
    "fenerbahçe tarafları bile…"

    --- alıntı ---

    http://www.bbc.com/...mp;utm_source=Bundle

    https://encrypted-tbn0.gstatic.com/...umKzAvsWtrRvC5j5PNww

    https://encrypted-tbn3.gstatic.com/...So2s2Ildq2nhYqXtAsu9
  • 130
    ‘football: my life, my passion’ (futbol: hayatım, tutkum) isimli 12 bölümden oluşan biyografisinde türkiye anılarına da yer vermiş;
    “pazar maçlarından önce cumartesileri antrenman yapardık. sonrasında ben oyuncularla akşam yemeği yer ve ailemin yanına eve giderdim. futbolcular da yataklarına gider, yardımcım ahmet’i (akcan) görevli olarak bırakırdım. kendisi iyi yabancı dil bildiği için futbolcularla iletişimimde bana çok yardımı dokunurdu. yine bir cumartesi gecesi kendisini oyuncuların başında bırakıp, ertesi sabah dönmek üzere florya’dan ayrılmıştım. sabah geri döndüğümde beni beklemekte olan ahmet ‘büyük bir sorunumuz var’ dedi ve ardından olanları anlatmaya başladı. futbolcular oyun odasına gitmiş, yastıkları ve minderleri koymuş, silahlarını çekmiş 30 metre uzunluğunda bir atış poligonu yaratmışlardı. minderlerin önünde de belirlenen bir hedef vardı ve buna ateş edilerek ortaya bir cumartesi gecesi eğlencesi çıkarılmıştı. istanbul’da oyuncularımı bundan dolayı kontrol altında tutmam gerekiyordu.”
    bireysel silahlanma;
    “fenerbahçe’nin şampiyonluğu kazandığı son lig maçından sonra beşiktaş’ı kendi sahasında yenmiştik. boğazın hemen kenarındaki statlarından yine boğaz boyunca, havalimanı istikametinde florya’ya doğru dönüyorduk. bütün fenerbahçe taraftarları sokaklara çıkmış, klaksonları basarak geçiyordu ve trafik kilitlenmişti. ben otobüsün önünde oturuyordum. dean saunders arka bölümdeydi. fenerbahçeli taraftar arabalarından inmiş otobüsün camına vuruyorlardı. arka taraftaki cama vurulması üzerine futbolcumuz arif erdem çantasına yöneldi, silahını çıkardı ve camı yumruklayan bu adamlara doğrulttu. grup tabii doğal olarak dağılıverdi.”
    kadıköye bayrak dikmesi ile ilgili;
    “galatasaray’ın başına geçtiğimde fenerbahçeli bir yönetici, ‘galatasaray bir sakata imza attırarak ne yapıyor?’ demişti. ağzı laf yapan, gazetelerde resmi sık çıkan biriydi, o yüzden siması gözümün önünden gitmez. bundan dokuz ay sonra kupa finalinin ilk maçını kazandık. ikinci maçta 1-0 gerideydik. uzatmanın son dakikasında top dean saunders’ın ayağına geldiğinde, statta aşırı düşmanca bir ortam vardı. maçın ardından zaferi kutlamak için sahaya daldık. tellerin üzerinden dev bir galatasaray bayrağı verdiler. oyuncular bayrağı dalgalandırmaya başladı. sıra bana geldiğinde onlar da kupayı almaya orta sahaya gidiyordu. ben de orta saha çizgisine doğru onları takip ettim. boşalmakta olan tribünlere baktım. bahsettiğim fenerbahçeli yöneticinin orada olduğunu gördüm. bir an kendimden geçtim, kendi kendime ‘topal kimmiş sana göstereceğim’ dedim. orta yuvarlağa gittim ve bayrağı oraya diktim.”
    kadıköye bayrak dikmesine tepkiler;[bıyıklı adamlarla öpüşmek :) ]
    “içeri sağ salim ulaşmam için başımın üstünde tutulan sandalyelerin refakatinde tünele yöneldim. tam kurtuldum diye düşünürken, tünelde fenerbahçeli bir taraftarla karşılaştım. biraz gürültü-patırtı koptu haliyle... soyunma odasına gittim ve ‘evet işte bu. yarın buradan ilk uçakla ayrılacağım. kesin beni kovacaklar’ diye düşündüm. ancak galatasaraylı yöneticiler aşağı geldiklerinde, gözlerinde yaş vardı ve ben bıyıklı adamlarla hayatımda hiç bu kadar çok öpüşüp, kucaklaşmamıştım!”
    kadıköydeki bayrağın bıraktığı iz;
    “bayrağı dikmekteki amacım fenerbahçe’yi küçük düşürmek değildi. türkiye’ye geldiğimde bana kaba ve saygısızca davranan bir adama cevap veriyordum. günümüzde istanbul’da galatasaray’ın dükkanlarına giderseniz, bayrak dikerkenki anımın gerçek boyutlu resimlerini görebilirsiniz. ve g.saray’ın iç saha maçlarında rakipten birinin aynı şeyi deneyip sahaya bir bayrak dikmesini engellemek için maçın başından saha çevresinin temizlendiğini görürsünüz.”
    gece yarısı ekspresi doğru değil;
    “ben de buna ‘kesinlikle öyle değil’ şeklinde yanıt veriyordum. ki bunu şuna rağmen söylüyordum; ülkeye ilk geldiğimde adnan polat ile yaşadığımız bir olay vardı. galatasaray asbaşkanı, beni eşimle birlikte yemek yemeye şehre götürüyordu. sonrasında ev bakmaya da gidecektik ama yoğun bir trafik vardı. o sırada dört-beş araç önümüzde olan bir araba sağa çekti, içinden elinde silahıyla bir adam fırladı, başka bir adamı sokağın ortasında kovalamaya başladı. neler döndüğünü kim bilebilir ki... sanırım bir çeşit türk tarzı bir yol kavgasıydı”
    tugay'ın blackburn rovers'a transferi ile ilgili;
    “tugay yaptığmız en iyi transferlerden biri oldu. mizah anlayışı zengin, ingilizcesi olan birisiydi. tugay’ın orta sahadaki rolü, o dönem takımın oyun stilinde belirleyiciydi. müthiş bir tekniği vardı ve süper bir top dağıtıcısıydı. keşke ingiltere’ye daha genç bir yaşında gelseydi, çok daha iyi bir futbolcu olurdu”
    istanbul zamanları;
    “istanbul’daki yaşantımdan keyif aldım” dedi. çocuğunun orada uluslararası bir okula gittiğini de dile getiren iskoç teknik adam, “istanbul’u sevdik. bir çok dostluklar kurduk, futbolda da işler yolunda gitti”
  • 135
    galatasaray tarihinin en anlamlı kupalarından birinin kaldırılmasına vesile olan teknik direktör.

    tarihimizde pek çok kupa kaldırdık ama bu kupanın önemi bambaşkaydı. kötü olduğumuz sezonda şampiyonluğa koşan fenerbahçeyi ligde ve kupada tokatlamıştık. türkiye kupası finali iki maç üzerindendi ve ikinci maçta dean saundersın golü kupayı getirmişti.

    buraya kadar herşey normal aslında. asıl hikaye bundan sonra başlıyor. graeme souness denen bu bıyıklı, yürekli adam sarı kırmızı bayrağımızı aldı ve santranın ortasına dikiverdi. o zamanlar ortaokuldaydım, ve bu bayrak dikme olayı psikolojik üstünlüğü birden bize geçirivermişti. o zamanlar çocuk olanlar bunun ne demek olduğunu çok iyi anlayacaklardır. paha biçilemez bir andı bu. şampiyonluk falan hikaye. o derece yani. birşey diyen olunca "nasıl diktik bayrağı" deyiveriyorduk. sokaklar bizimdi artık. sopa, dal, vs. elimize ne geçerse bu olayı canlandırıyorduk. çok şey kattı bu olay tarihimize. bir kupadan fazlasını.

    teşekkürler ulubatlı. bize yaşattığın o paha biçilmez an için...
  • 136
    sky sportsda yorumculuk hayatını kuvvetli ve etkin bir şekilde devam ettiren bir zamanlar hocalığımızı yapmış liverpool efsanesi. sadece liverpool dahili kamuoyunun değil hem de genel ingiliz futbol kamuoyuna yön vere biliyor. tam olarak franz beckenbauer, rıdvan dilmen etkinliğinde değil ama çok yakın. örneğin geçen sezon city ile united şampiyonluk yarışı verirken şubatta 2-2 biten liverpool-spurs maçı vardı şl potası mücadelesinde. dele alli ve kane iki defa kendilerini yere atıp penaltı kazanmışlardı. o maçtan sonra souness pochettino ve bu oyuncuları hedefe aldı. daha sonra bu diğer yorumculara da yayıldı ve souness kamuoyunu ingiliz federasyonunun iki gözde oyuncusuna karşı çevirmeyi başardı. bundan başka kariusu daha sezon ortasından beri ilk hedefe koyan da kendisi idi. 2015 senesinde sterling brendan rogers zamanında liverpool düşüşte iken citiye transfer olmaya karar verdiğinde sterling aleyhine medya kampanyasını başlatan ilk isimler de john aldridge ve souness idi.
  • 139
    galatasaray'da sadece bir sezon teknik direktörlük yapmış kutsal kişilik. liverpool'un efsane kadrosunda futbol oynamıştır. 95-96 sezonunda galatasaray'a gelmiş, gelirken de üç tane adalı anglo sakson'u yanında getirmiş, o bir sezonda finalde fenerbahçe'ye üstün gelerek türkiye kupası'nı almış, maç sonunda galatasaray bayrağını fenerbahçe sahasının ortasına dikerek ulubatlı souness payesini almaya hak kazanmış ve halen unutulmayan devasa yürek.
  • 140
    şampiyon olamadığı halde kulübümüzde en çok benimsenmiş teknik direktörler arasında muhtemelen zirvededir. kadıköy’de diktiği bayrak, suyun öteki tarafındakilere şampiyon olmuşuz kadar travma yaşatmıştır. doğaçlama olduğunu düşündüğüm bu bayrak olayıyla taraftarların gönlünü de fethetmiştir. psikolojik üstünlük dedikleri şey, tam da bu olsa gerek çünkü souness deyince insanın aklına ne taktik ne sistem gelir. souness ismi hem bizim hem fenerbahce taraftarının bilinçaltında aynı görüntünün oluşması demektir. ortasahaya doğru elinde kocaman bir bayrakla koşması, bayrak direğini zemine iki üç defa saplaması rekabetin en unutulmaz ve bizim adımıza en komik olaylarındandır. ilahi ulubatlı... çok yaşa !
  • 148
    bir yandan ulubatlı lakabını alabilirken diğer yandan ali dia kazığını kılçıklarıyla birlikte yutabilen enteresan kişilik. 26 sene önce bugün kale arkasından bayrağı, kendisine "sakat" diyen fenerli yöneticiden de gazı alıp derbi tarihine unutulmayacak bir imza bırakmıştı. ilaveten candan erçetin'in "sevdim sevilmedim" şarkısının tribün uyarlamasına da adını yazdırmıştır. bu hareketinin yanında hiç anılmayan lig performansında 68 gibi aslında 2010'lu yılların ikinci yarısında şampiyonluk puanı sayılabilecek bir puan toplamıştır. ancak 84-82 biten fenerbahçe ve trabzonspor rekabetini uzaklardan takip etmek zorunda kalmıştık haliyle. ligi 4. sırada bitirmemizin ardından aslında intertoto kupası gruplarına gidecekken o dönemki kupa galipleri kupasına katılma hakkı kazanmıştık malum maçta kadıköy'de kaldırdığımız kupayla. orada da ilk turda constructorul'u rahat geçmiş, ikinci turda ise finale kadar gidecek olan psg'ye biri hayrettin'li diğeri kavga dövüşlü iki maç sonunda "aggregate" ile elenmiştik.

    sonrası ise tarihin ta kendisi...

    (bkz: birinci fatih terim dönemi)
  • 149
    24 nisan 1996’da kadıköy’de bayrağı saplayan ulubatlımız.

    --- alıntı ---

    tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim
    yeryüzünde yer beğen!
    nereye dikilmek istersen,
    söyle, seni oraya dikeyim!

    --- alıntı ---

    sen beni unutamazsın
    anımsarsın aniden
    bir adam bir akşam misal bana benzeyen
    tutar geçer tam önünden
    ne yapsan sen beni unutamazsın.
    (bkz: tarihte bugün)

    https://youtu.be/s4xaSAJ6Tfk

    https://youtu.be/39UmmzqLOvs
App Store'dan indirin Google Play'den alın