155
nick'ime bakmayın. o yaşları çoktan geçtim.
sonrası biraz memleketçilik. bilmeyenleriniz vardır, giresunluyum ben. çok manasılı bir şey değil. ama işe bakın. bizim galatasaray'ın son üç başkanından ikisi de giresunluymuş. onu anladım, az önce. özbek ve elmas... bu bize ne anlatır. çok bir şey anlatmaz. sosyolojik durum değerlendirmesi yapacak halim yok.
yalnız... evet, yalnız. bu türkiye'deki yönetim kesiminin karadeniz sosyetesine ait olma durumu size de çok ilginç gelmiyor mu? aslında gelmemeli. türkiye burası.
galatasaray hariç de...
memleketimin takımı anlayacağınız. sokakta hagi olup top peşinde koşarken -ilginçtir bir ara serkan aykut bile olmuşluğum vardır- kafama gazeteden üçgen şapka yapıp giresun sahildeki eski atatürk stadyumu'nda maçlara giderdim. ilk copumu yine bir giresunspor maçında, -biraz daha memleketçilik yapayım- ordulu bir (kabakçı haha) polisten yedim. yani öyle zannediyorum. çünkü maç çıkışı henüz yedinci sınıfa giden ben ordulu polislere toplu söverken hatırlıyor kendini. mevzu şuydu: bir ara giresun maçlarına ordu'dan, ordu maçlarına giresun'dan polisler giderdi. yani öyle söylerlerdi tribünde. yine dayak var çıkışta derlerdi, kaba etleri hazırlayın.
kısa: copu ise hiç alakam olmadığı halde yattara forması için çıkan hengamede yemiştim. oysa ben o ara çıkan fanatik/fotospor haberlerinden okuduğum kadarıyla şaş-yattara takası konuşulması nedeniyle yattara'ya höt-zöttüm. maç bir hazırlık maçıydı, trabzonspor üç atıp gitmişti.
sonraları giresunspor ile alakam, olgun peker döneminde iddiadan kazandığım paralardır. o zamanlar takımın kronik bir hal tavrı vardı. gelene geçene 3-4 atan, 8-10 maçlık galibiyet serisi yapan takım birden, nasıl olduğu hiç anlaşılmaz şekilde (evet, kimse anlamıyordu, garip (: ) play-off bile yapamazdı. daha o zamanlar lisedeyiz. kıçımızda levis kotun kırmızı badge'ini istiyoruz. kızlar önce kıça bakıyor deniyor o zamanlar. sırf o kırmızı badge... ee, harley davidson bot lazım. ordu'da 2 converse 120 lira diyorlar. deme! orgi 5 lira. yanlış anlaşılma olmasın, ordu-giresun... para lazım. bizim harçlık haftalık 20 lira.
giresunluyum yani. bunları baştan yazdım ki sonra şey olmasın.
şimdi dedikodu o ki giresunspor kiralık oyuncusu okan koçuk'un kira sözleşmesinden önce takımına geri dönmesi için kulübü galatasaray'dan 6 mil tl istiyor. galatasaray başkanı giresunlu. okan koçuk'u bedavaya kiralamıştı. memleketçi hınzır seni!
galatasaray bedavaya kiralık gönderdiği bir oyuncusuna ihtiyaç duyuyor. bunu yıllarca planlama ve hazırlık yaptığını söyleyen başkanı ve yönetimi sırasında yapıyor. bunu öylesine yazdım. öylesine çünkü her ne kadar burak elmas'ın bir planlaması olsa da artık böyle bir durumun olmadığına inansam da okan koçuk'un bedavaya(buna karşıyım) kiralanması bir planlamanın sonucu olabilir. elimizdeki en potansiyelli kaleci maalesef okan koçuk ve onun muslera'nın arkasında paslanmasını istemiyor olabilirsiniz. bu seneyi muslera ile geçireceğiniz, ki muslera sağlıklıyken zinhar başkası önüne geçemez, diyorsanız ve okan koçuk ile uzun soluklu düşünüyorsanız makul bir düşünce.
fakat siz kiralık gönderdiğiniz bir oyuncunuzu, kiralık verdiğiniz kulüpten geri çağırıyorsanız bunun dünyanın her yerinde bir bedeli olur. aa bedavaya verdik, istediğimiz zaman geri çağırırız diye bir dünya yok. şayet sözleşmesine böyle bir madde koymamışsanız.
anlaştığınız kulüp bir planlama yapmış, sizinle bir sözleşme imzalamış ve buna sadık kalıyor. hayırdır, birader derler. bunun a, b, c kulübüyle ya da x, y, z oyuncusuyla ilgisi yok. bunun tamamen sizle bir alakası var. siz neden en kötü senaryoya göre planlama yapmadınız?
bunun aslında şark kurnazlığı ile de bir alakası yok. ha, diyebilir misiniz? yani. dersiniz, niye demeyesiniz. belki de böyle durumlarda şark kurnazı olmak bile gerekiyordur. bana ne kardeşim senin durumundan? ben senin rakibin değil miyim? ha bunun şeyle de alakası yok bana kalırsa. işte giresunspor'un bu yaptıklarından sonra bir dahaki alışverişte ona göre davranmak lazım, bir daha kiralık oyuncu vermemek lazım. vesaire... buradan çıkarılacak sonuç/ders bu mudur?
yoksa her şeyin ters gitme ihtimali olduğu ve buna göre sizin a, b, c ... planlarınız olması gerektiği midir? işler yolunda gitmiyor, kalemizde kaleci yok, "a şu takımda bizim bir kaleci var, o geri çağıralım" bir plan değildir. dediğim gibi eğer sözleşmesine öyle bir madde koymadıysanız. ama yok karşıdaki kulübe "bak bizim kaleci sorunumuz olabilir, devre arasında oyuncumuzu geri çağırabiliriz, ona göre konuşalım, sözleşme yapalım" o zaman başka. çünkü o zaman karşınızdaki kulübe de bir planlama fırsatı, duruma göre aksiyon alma penceresi açıyorsunuz. bu sefer diğer kulüp riskleri göze alıp bu işin içine giriyor. ondan sonra oyuncunuzu alıp almaması diğer kulübü bağlar.
gayet de kendi çıkarlarını düşünüyor giresunspor. asıl galatasaray neden kendi çıkarlarını düşünmüyor/düşünemiyor/düşünemedi onu sorgulamak lazım.