resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 1778
    kendisi istediği takımı yavaş yavaş oturtuyor fakat antrenörlük deneyimsizliği yüzünden takımı dönem dönem zora sokabiliyor. neill'ı oyundan alırken orta sahadaki üstünlüğü kaybedeceğini hesaplamalıydı. geçtiğimiz maça oranla neill ve cana'nın mevkilerinde değişiklik yapmadı. tam tersine takımın onlara yardımcı olmasını istedi ve takım her alanda pres yaptığından topa müdahalede zorlanmadı. eğer bu olmasaydı geçtiğimiz maçlardaki sorunlar yaşanacaktı. fakat yine de takımı çok iyi hazırlamış görünüyor. uzun zaman sonra savunma ve hücumda bu kadar dengeli bir takım izletti bize. bu dengeli takımı izletmesindeki en büyük artısı ise yaptığı transferleri takımına oturtmasıdır.

    hepsi bir yana bir ara tugay ile sarıldığını gördüm golden sonra. duygulandım yine. galatasaray'ı çok seviyorlar. bizde sizi. ama daha az hata yapmalıyız.
  • 1779
    kendisi lucas neill ile lorik cana nın yerlerini değiştirdi diye eleştiriliyor fakat ben kendisine hak verdim.yine yanlış anlaşılacak ama lucas edward neill oyun zekası ve teknik bakımdan lorik canadan bir kaç level daha yukarıdadır.oyunu geriden daha pozitif şekilde kurmaktadır.daha akıllı ve isabetli pas atmaktadır. gelen ataklarıda kesmekte gayet başarılıdır. yani hagi lorik cananın yapamadığı işi lucas neill e vermiştir.neill de o bölgede hiç sırıtmamakta hatta mükemmele yakın oynamaktadır.neill i ön liberoda oynatmasının sebebi budur.dikkat ettiyseniz gazianteple oynadığımız kupa maçındada neill iyi oynamıştır. iyi oynayamayan lorik cana olduğu için bazıları burada hagiye kızdı.ama bu haginin suçu değil.lorik cana stopere alışsın bence.çünkü hep böyle oynatacakmış gibi bir his var içimde.aslında hislenmeye falanda gerek yok.lucas neill ön libero mevkiinde 2 maçtada lorik canadan daha iyi oynamıştır açık ve net..
  • 1780
    anladığım kadarıyla oynatmaya çalıştığı düzende öncelik şut çekmekte. sol içe culio'yu getirdi, oldukça iyi vuruşları var. yıllardır sağ bek oynayan sabri'yi sağ içe çekti; bu hem çalışkanlığından, hem de sert şutlarından aynı anda yararlanabilmek içindi. sağ içte kötü oynadığı maçlar da oldu ama 6 şubat 2011 galatasaray eskişehirspor maçında gayet iyiydi. stancu'yu takıma kazandırdı yine, bir başka şutör daha. pino zaten şutör bir oyuncuyken, fenerbahçe maçından itibaren gördük ki 2 kat daha fazla girişimde bulunacak artık. belli ki bu da hagi'nin talimatı. diğer yanda harry kewell gibi ligin en düzgün şut çeken 2-3 oyuncusundan birine sahip. yani şöyle sahaya yaydığınızda;

    -----------------baros-----------------
    stancu(kewell)---------pino(kazım)
    ---------culio--------sabri------------

    her an sürpriz bir şut çıkarabilecek 5 silahşör. belli ki biraz kendisi gibi, gördüğü yerden kaleyi yoklayabilecek oyuncularla çalışmayı felsefe edinmiş.

    hatta bence hagi, sağ içe de culio ayarında bir oyuncu istedi, ancak o gerçekleşmeyince sabri'yi burda kullanmak durumunda kaldı. bu şartlarda serkan kurtuluş sağ bekte oynamak durumunda kalıyor ki bir tarafta hakan, diğer tarafta serkan pek de iç açıcı bir görüntü vermiyor ilk bakışta.

    bunların dışında ön liberoyu cana gibi topla oynama yeteneği kısıtlı olan bir orta saha oyuncusuna değil de neill gibi ayaklarına biraz daha hakim, biraz daha soğukkanlı bir oyuncuya teslim etmeyi düşünüyor. hatta bundan önce uzun süre ayhan'ın o mevkide oynamasına da başka bir açıklama getiremiyorum. evet ayhan, cana'ya göre topla dönüşlerde, paslarda biraz daha iyi olabilir ama kaçan bir nokta var: ayhan bu konularda iyi olsa bile bunu takımın yararına kullanamıyor. yani ayhan'ın cana'dan biraz daha iyi topla oynayabiliyor olması yaratıcılık konusunda takıma hiçbir şey katmıyor. bu durumda ben cana'nın ön libero oynamasını, ayhan'ın ya da neill'in ön libero oynamasına tercih ederim yine de.

    böyleyken böyle. yine kısa kesemedim. bu cümleye kadar gelebildiyseniz gözlerinize sağlık, ne diyeyim.
  • 1782
    "şunu yanlış yerde oynatıyor, bunun mevkisi bu değil" gibi son derece sığ biçimde eleştirilen teknik adam. böyle mevki değişiklikleri bir haftada sonuç verecek şeyler sanki... bugün ağzımız açık izlediğimiz barcelona'nın oyuncu geçmişlerini biliyor muyuz? xavi, iniesta, messi, puyol, dani alves, abidal... bu adamların pozisyon geçmişleri hakkında ne biliyoruz? xavi'nin barcelona'da forvet olarak yetişip, a takıma forvet arkası olarak yükselip, ofansif orta sahaya gerileyip, daha sonra da rijkaard tarafından tam orta saha olarak oynatıldığını biliyor muyuz? iniesta'nın sol açık olarak takıma çıkıp, daha sonra orta sahaya geçtiğini biliyor muyuz? puyol'un sağ bek olarak a takıma çıkıp stoper, hatta bazı maçlarda sol bek oynadığını biliyor muyuz? messi sağ açık olarak başlayıp, sol açık, merkez forvet oynadığını biliyor muyuz? dani alves'in kanat oyuncusu olup, sonradan sağ beke kaydığını biliyor muyuz? abidal'in sol bek, stoper oynadığı zaten görülüyor. daha edmilson, marquez, deco gibi isimleri de sayabiliriz burada... şimdi barcelona'nın oyuncularına baksam, eski oyuncularına baksam yine birçok mevki değiştirme hikâyesi okuyabiliriz.

    "şunu yanlış yerde oynatıyor, bunun mevkisi bu değil" diyenler olayın bir günde mi bittiğini sanıyor? van gaal, xavi'yi ne zorluklarla orta sahaya çekmedi mi? aralarında ciddi sorunlar yaşanmadı mı? kaç kere antrenmanı yarıda kesip xavi'yi azarladığı günler olmadı mı?

    birileri söze "şunu yanlış yerde oynatıyor, bunun mevkisi bu değil" türünden cümlelerle başlıyorsa dinlemiyorum, okumuyorum. bunlar geçerliliği olmayan ifadeler. statik düşünceler.
  • 1783
    kendisini neill ortada cana geride oynarken bende eleştirdim.* şu farkı göremedim, neill topla çok iyi bir oyuncu. iyiden kasıt topu alıp 5 kişiyi falan geçmesi değil, oyun görüşü kusursuza yakın. derinlemesine sert ve isabetli paslar atabilen bir adam. bu özelliği de pas trafiğini ve hızlı çıkmamızı sağlıyor. yani bana da başlarda olumsuz gelen bu değişiklik, meyvesini özellikle 6 şubat 2011 galatasaray eskişehirspor maçının ilk yarısında fazlasıyla verdi. bu da bana önyargılı olmamayı öğretti.

    yine de bu mevki değişikliğiyle ilgili kafamda soru işaretleri var; cana topa sert bir oyuncu. hamle yapmayı seven bir adam. bu bizim canımızı gereksiz faul ve penaltılarla yakabilir ama bu konuda dikkatli olacağına inanıyorum. cana'nın bazı defansif sıkıntıları var. orta alanda oynarken en fazla stoper kademesine giriyordu, ama stoper mevkisi çok başka sorumluluklar gerektiriyor. gaziantepspor kupa maçında gördük; cana ofsayt çizgisine sadık kalamadı, topla gereksiz yere oynadı uzaklaştırmadı ve kalemizde iki gol gördük. bu bağlamda cana'nın daha stoper gibi oynamaya özen göstermesi gerekir. bilmeli ki stoperde hata yaparsa telafisi çok daha zor ve gol olma ihtimali bir o kadar fazla.

    ayrıca son olarak şöyle düşünüyorum. skor üstünlüğünü ele geçirdiğimiz maçlarda.* cana orta alana kaydırılıp neill stopere geçemez mi? böylelikle rakip gol için yüklenirken hem önde sert bir kesicimiz olur, hemde arkada ayağına top aldığında rahat çıkartabilecek bir adamımız olur. bütün bunların ışığında, önyargılı ve sabırsız davranıp hagi'yi yaptıklarının sonucunu beklemeden eleştirdiğim için özür dilerim. ve son olarak;

    - i love you hagi!
  • 1785
    kendisi hakkinda xavier hernandez creus'in "boylesini gormedim" diye aciklama yaptigi dunyanin gelmis gecmis en buyuk futbolcularindan: http://bit.ly/dE1hfA
    tabi luis figo, rivaldo, laudrup, koeman, stoichkov, romario, amor ve daha bir suru dunya yildizini yazabilecegim barcelona tarihinde, xavi "ben hagi gibisini gormedim" diyor ancak turkiye'de birak hagi gibisini neredeyse daha iyisi var diyecekler.

    xavi: hagi gibisini gormedim.

    selcuk yula: alex de souza var!

    xavi: vete a la mierda!**
  • 1786
    antrenmanda, genç futbolcu çalımlayıp gol atması üzerine:

    --- alıntı ---

    adam 50 yaşında tutamıyorsun
    ...
    çok az futbolcumuzun yer aldığı antrenmandaki çift kale maç bölümünde antrenörümüz tugay kerimoğlu ile hagi de oynarken, rumen çalıştırıcımız genç oyuncumız berk ismail ünsal'ı, futbolculuk dönemini hatırlatan şık bir çalımla geçtikten sonra golünü attı.

    atılan gol sonrası diğer futbolcuların, "adam 50 yaşında, nasıl tutamıyorsun" diye espri yaptıkları duyuldu. galatasarayımız, yarın yapacağı antrenmanla gaziantepspor maçının hazırlıklarına devam edecek.

    --- alıntı ---

    http://www.webaslan.com/...tamiyorsun/?ref=ABM1
  • 1787
    (bkz: #597397)

    seri ofsayt manyağı yaptığınız bu entry de hagi nin korktuğunu yazmıştım, çünkü hagi bir hagiye bile tahamül edemiyor sahada.
    tamam çok çalışkan bir futbolcuydu ve tek başına bir hücum silahı idi ama savunma meziyetleri çok da gelişmiş değildi, zaten biz onu çaldığı toplardan değil yazdığı tarihten dolayı seviyoruz... yani misi ve elano gibi oyuncuları sevmiyor.

    burada hagi korkak dememdeki sebeb galatasaray ı çok sevdiği için aman yenilmesin takım, aman gol yemeyelim, buna çok kafayı takıyor. bunu dizilişden bile anlıyoruz.
    emin olun ben onun yerinde olsam yediğimiz ilk golde orada çocuk gibi ağlarım, çünkü bende çok seviyorum bu takımı...
    ama bu iş artık, profesyonel hocalık hayatında bir daha başarısız olma lüksü yok hagi nin.
    6 şubat galatasaray eskişehir maçında galatasaray ilk 45 dk. da skibbe nin uefa da giden takımının yaptığı gibi resitalini yaptılar bize, 2. yarı bülent başgan forveti ikileyince neilli çıkarıp sarp ı soktu oyuna hagi.(neill in vücut dili bunun yanlış olduğunu söyledi zaten.) işte o an yine el frenini çekti takımın...
    hagi ne zaman ki galatasarayın savunarak değil vurarak yırtarak oynayacağını anlarsa yıllarca burada hocalık yapar ama korkarsa mayısı bile göremez. ben terim yoksa hagi ve tugay dan başkasını zaten artık görmek istemiyordum.
    korkaktan kastım bu idi yoksa hagi nin ne deli adam olduğunu iyi bilirim.
  • 1790
    http://bandieras.blogspot.com/...nin-psikolojisi.html

    --- alıntı ---
    bir galatasaray efsanesi olarak, 2. kez takımın başına getirilen gheorghe hagi'nin, takımın başına geçme şekli, her iki dönemde de aynı şekilde oldu. ilk dönemde büyük umutlarla takımın başına 2. kez gelen fatih terim'in yerine geçen hagi, bu başarısızlığa karşı tepkiyi biraz azaltmak için takımın başına getirilmişti. ne de olsa hiçbir galatasaray taraftarı, hagi'ye 'hayır' diyemezdi.

    2. hagi dönemi de bu şekilde başladı. büyük umutlarla takımın başına gelen frank rijkaard ardından göreve getirilip, taraftarın gazı alındı. bu sayede takıma, taraftarlar tarafından 'hagi kredisi' sağlanmış oldu.

    şu ana kadar, durumlara ve psikolojiye hep galatasaray ve galatasaraylı tarafından baktık. şimdi duruma biraz da hagi ekseninden bakalım.

    hagi'nin teknik direktörlük kariyerini burada açıklamaya gerek yoktur sanırım. hocalık kariyerini futbolculuk kariyeri ile karşılaştırdığınızda, ortaya büyük bir dengesizlik çıkıyor. hagi'nin, 2. galatasaray döneminden önce, akademisinin başındayken, çalışabileceği en büyük mecralar şunlardı :

    1. galatasaray
    2. romanya milli takımı
    3. steau bükreş

    bu üç ekibin de başına gelme ihtimalinin yüksek olmasının sebebi, hocalık yetenekleri değildi, o takımlarda efsane futbolcu olması idi. yani avrupa'da hiçbir kulüp, hagi'yi büyük bir hoca olduğu için takımın başına getirmez. bunun için hocalık cv'sine bakması yeterlidir.

    işte bizim bildiklerimizi hagi de biliyor. taraftarın gazını almak için kullanıldığını hepimizden iyi biliyor, bu takımın başında olmasının yegane sebebinin 96-2001 yıllarında yaşananlar olduğunu biliyor. ancak, hoca olarak kendini ispat etmek istiyor.

    daha önceki bir yazımda bunu belirtmiştim, bu seneki fenerbahçe - galatasaray maçı'nda eli güçlü olan hagi'ydi, çünkü ondan o maç için hiçbir beklenti yoktu. bu durumun devamı, ilk yarının diğer maçlarında da sürdü. ancak devre arasında yapılan transferlerden sonra, takım hagi'nin ekibi oldu, ve sorumluluk daha da arttı.

    hagi'nin son dönemdeki garip çıkışları da buna bağlı tabi ki. en ufak bir başarısızlıkta, -ki bu da türkiye kupası'nın alınamaması olarak görülüyor - hagi gönderileceğini biliyor. ve kendini ispat edebileceği 3 ekipten bir tanesi otomatikman elenmiş oluyor. kendi kariyerinde çok büyük bir dönüm noktası belki de bu. önümüzdeki sezonun sonunu -ne şekilde olursa olsun- görebilmek, onun için rüya gibi geliyor an itibariyle. bu güvensiz ortamda, hagi'nin de ruh halinin iyi olmasını beklemek ahmaklık oluyor tabi ki.

    aslına bakarsanız 2. yarıda hagi'nin oynatmaya çalıştığı futbolda çok büyük bir arıza yok. elindeki imkanlarla, ısıran,sahaya her şeyini veren bir ekip yaratmaya çalışıyor, ancak bunu yaparken sahada bir 10 numara olmasını istemiyor. misimoviç'in kadro dışı kalması da tam olarak buna takılıyor. benim bu konudaki teorim şöyle; eğer ki futbolcu hagi'yi klonlayıp teknik direktör hagi'nin takımına koysaydık, 2 hafta sonra kadro dışı kalırdı..

    galatasaray'ın savaşan futbolu göze hoş geliyor, ancak ortada bir kalite eksikliği, özellikle son vuruşlarda hissediliyor. bunu da net bir şekilde gören hagi, bunu ortadan kaldırmak için daha çok hücumcuyla sahaya çıkıp, bu hücumcuların arkasını kollayacak adamları, en sert ve mücadeleci olanlarından seçiyor. mesela sabri'nin bu üçlü arasına girmesinin en önemli sebebi de bu olmalı, serkan kurtuluş'un büyük yetenekleri değil.

    kısacası, hagi bizim bildiklerimizin tamamının farkında. işte bu yüzden basın toplantılarında deliriyor, sinirleniyor. yoksa, sahadaki oyuncuların yeteneklerini gördükten sonra, yaşlandığına sevineceğini hiç zannetmem...

    --- alıntı ---
    http://bandieras.blogspot.com/...nin-psikolojisi.html
  • 1795
    benim gözümde sonsuz kredisi olan teknik direktörümüzdür. neill-mustafa sarp değişikliğine, mustafa sarp'ın kendisi bile bir bahane bulamaz. mustafa sarp, barış özbek, hakan balta, aydın yılmaz gibi oyunculardan fayda bekliyorsa hagi, aklıma gelen senaryolar şu şekildedir:

    1) bu oyuncuların kontratlarında "her maç oynatılacaktır." maddesi vardır.
    2) bu oyuncuların oynamasından, birileri maddi kazanç sağlıyordur.
    3) takım içerisinde gruplaşma vardır, hagi de bu gruba minnet duyuyordur.
    4) hagi futboldan anlamamaktadır.

    benim aklıma yatan senaryo 3. seçenektedir. bazılarınız seri ofsaytı basacak, bazıları ayar vermeye çalışacak. hepsi kabulüm, fakat bunları yapmadan önce kendinize neill-sarp değişikliğini açıklayın, yukarıda oynayan futbolcuların hala galatasaray'ın bir parçası olmasını açıklayın.
  • 1797
    teknik direktörlüğü iyi mi kötü bilemem, daha bir şey diyemeyeceğim. ama kötü de olsa adnan polat varken gitmemeli. konduramam bir değeri daha harcamasına. eğer kötüyse de hagi'den de üstün olan galatasaray'ıma zarar vermesini istemem. böyle de aşağı sakal yukarı bıyık işte.
    hagi'nin bir dezavantajı inanılmaz bir futbolcu olmasıydı, bu yüzdendir ondan deli gibi teknik direktörlük beklememiz. kaldı ki 2004-2005'te cayır cayır oynuyordu takım. teknik olarak yetersiz mi bilmem , zaman gösterecek. ama böyle profosyonellerin man management'da başarılı oldukları pek beklenmemeli. ( bkz: bir skibbe değil )
    zaman istiyor sürekli, sana kurban olsun zamanlar. biz veriyoruz taraftar olarak, ispiyoncu başkan da verir umarım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın