kendisinin en büyük özelliği, oyunu açmasıdır. top kendisinin ayağına geldiği an, takım arkadaşları bir anda canlanır, rakip kaleye doğru depar atmaya başlarlar. çünkü bilirler ki, eğer bir pas açısı yakalarsa, hagi onları pozisyona sokacaktır.
bu anlattığım anda, eğer kaleye 40 metreden az bir mesafe varsa, hagi'nin şut tehditi de başlar.
futboldaki tek gördüğüm açığı
*, eğer hagi kafasını aniden yere eğerse, ya çalım atacaktır, ya da şut atacaktır. genelde bu durumlarda ya rakibi utandıracak bir çalım, ya da kaleye bir füze çıkar.
eğer başına bir adam dikerseniz, ani sürat değişimleri ile çalımlar başlar. anlık hızlanmalarla rakibi geçer, eğer rakibi takipteyse, bu sefer ani duraksamalarla rakibi pazara gönderir. bu ani duraksama veya hızlanma anlarının dışında, oldukça aheste bir şekilde topla hareket eder, kafa sürekli etrafı 360 derece tarar.
bu yüzden asist, asistin asisti olacak pas opsiyonu veya şut açısı yoksa, hagi için dribbling 3. tercihtir. dribbling'deki asıl amaç, öldürücü bir pas açısı veya şut açısı yaratmaktır.
galatasaray'da çok başarılı olmasının bir sebebi de, fatih hoca'nın onu roaming midfielder olarak kullanmasının ve takımın tamamen hagi'nin etrafında dönmesidir. hagi saha içerisinde kendini rahat hissettiği alanı ararken, çoğu zaman dizilim ona göre şekil alır. takım savunmasında ise hagi'nin enerjisini olabildiğince saklaması için diğer oyuncuların ekstra çaba gösterir.
top hagi'nin ayağındayken, takım arkadaşlarının boş alana doğru yaptığı koşular rakip defansı takibe zorlar. derine inmek zorunda kalan rakip defans, istemsizce hagi'ye daha rahat şut veya asist imkanı sağlar.
galatasaray tarihinin tartışmasız en özel futbolcusudur. ve büyük ihtimalle ondan daha iyisi de gelmeyecek. ne büyüksün hagi!