benim futboldaki tek gerçek efsanem kendisidir. 13 yaşındaydım galatasaray'a geldiğinde, 1994 dünya kupasındaki o efsane golü çocuk aklımdan gitmemiş, geldiğinde sevinçten nereye koşacağımı şaşırmıştım.
ilk iki lig maçı van spor ve trabzonspor maçlarıydı yanlış hatırlamıyorsam, ikisinde de golü vardı, rüya gibiydi. antalya karpuzkaldıran'da (askeri kamp) tatildeydik, televizyon salonunda izlemiştim iki maçı da, nasıl gururlanıyordum, sanki herkes beni gelip tebrik edip, "harika bir oyuncunuz var, en büyük sizsiniz, en büyük cimbom'lu sensin!" diyecekmiş gibi heyecan ve gurur içinde izliyordum.
ben galatasaray'ı çok severken hepimiz gibi, hiç bir dönemde hiç bir topçunun hayranı olmamıştım sonra da olmadım. hep galatasaray bayrakları, takım posterleri, flamaları süsledi odamı. sadece ama sadece kendisinin resimlerini odama astım. çocuk aklımla şöyle bir koleksiyon yapmaya çalıştım; televizyonda veya gazetede hangi atkıyı boynunda görsem aldım, kendisinin adına olan ne kadar atkı varsa toplamaya çalıştım.
kendisini takım ankara'ya geldiğinde çok kovaladım, yakından ilk gördüğümde heyecandan yanına gidemedim. bir tanıdığımızdan annem rica etmişti kulüpteki, adıma imzalı forması gelecekti, onun yerine adıma imzalı resim ve hakan şükür'ün imzalı forması gelmişti. ne yalan söyleyeyim, kendisinin resmi elimde havalara uçup, hakan'ın formayı kenara koymuştum. kulübün uefa kupasını aldığımızda çıkardığı harika bir poster vardı, alıp çerçeveletmiştim, kendisinin de imzalı resmi hala o çerçevede asılı.
poster ve imzalı resim:
http://gss.gs/6yM.jpg facebook'tan doğum gününde mesaj atarım, hala. son doğum günü mesajında kendimce, oğlum olduğundan, oğluma da kendisini ne kadar sevdiğimi anlatacağımdan falan bahsettim. yemin ederim hala bu adamı gördüğümde 1996 yazının heyecanını, sıcaklığını hissediyorum. 21 sene olmuş, benim nazarımda daha iyisi, ondan daha önemlisi daha sevdiğim, daha değerlisi gelmedi.
roma'da, lejyoner kıyafetli adamlar klasik para için fotoğraf çektirmeye yanımıza geldiklerinde,yine klasik nerelisin falan filan muhabbetleri yaptığımızda, hangi takıma geldi sıra dedik galatasaray. adam direkt sordu drogba mı, hagi mi? dedim karşılaştırmam bile, adam da benimle hemfikirdi. sene 2013'tü, elin italyan'ı bile hala adamı kimseyle karşılaştırmazken, burası "alex'in istatistikleri, ama erol ersoy'a tükürdü, ama hırsız demese iyiydi" falan diyenlerin ülkesiydi, ne garip ülke ya.
ben kendisini, değil türkiye'ye gelen yabancılarla, efsane yerliler ile de karşılaştırmam. hepsinin yeri ayrı, fakat benim yaşam süreme kendisi denk geldi, yine bu sürede kimse onun yaşattıklarını yaşatmadı. kendisinin olduğu yerde benim için başka hiç bir futbolcu yok.
hala türkiye'ye geldiğinde alışkanlık mıdır nedir bakıyorum, hangi atkı var boynunda diye. oğlum deniz'i de seninle tanıştıracağım.