1
uzun yıllardır futbolcularımızda görmediğim en azından birden fazla futbolcuda görmediğim gelişim. nedir o gelişmeler diye sorarsanız, tüm futbolcular enteresan şekilde kendini geliştiriyor. galatasaray’a geldikleri nokta ve şu an bulundukları nokta bambaşka seviyelerde.
keremle başlayacak olursak bize ilk geldiğinde sadece hızıyla rakibin üstüne hücum etmeye çalışıp amiyane tabirle rakibin içinden geçmeye çalışırdı. ilk olarak bu konuda gelişim sağladı ve doğru koşuları, doğru yerlere atmaya başladı. ardından rakibi eksiltmesi gereken yerlerde tercih hatası yapıyordu, bazı maçlarda bal yapmayan arı misali tüm emerjisini kaleye uzak yerlerde harcıyordu. bunu da düzeltti ve oyununa bir kademe atlattı. sonraki macerası kendiyleydi bu kez başardıklarını gördükten sonra bencillik hastalığına yakalanmıştı bu mental bir sorundu tek başına bir şeyler başararak büyük futbolcu olunamayacağını anlamıştı. bu mentaliteyi benimsedikten sonra kendi eksiklerinin üzerine gitmeyi huy edindi, uzaktan şutlar, frikikler, kornerlere çalışarak bir seviye daha atladı. son olarak icardi ile yakalandıkları uyumdan sonra artık o bir oyun kurucu kanat olarak durdurulamaz bir oyuncu oldu. artık sadece 1 büyük eksikliği var o da first touch onu da eminim bu yaz kampında çözecektir çünkü first touch kanat oyuncuları için muazzam bir avantaj sağlar.
barış alper yılmaz’la devam edecek olursak, ilk geldiğinde sadece topu atıp peşinden koşan bir sokak futbolcusuydu. muazzam fizik kalitesinin vaadettiklerini zekası vaadedemiyordu. o da kerem gibi önce doğru pozisyon almayı öğrendi. ardından topu 3. bölgeye taşıdığında aklında sadece kale olduğu için eski alışkanlıklarının da büyük etkisiyle bencilliği başladı takım arkadaşlarını çileden çıkartıyordu. yanlış hatırlayabilirim fakat bunu bjk maçında aştı bazen şut çekmek değil pas vermek seni taraftarın sevgilisi yapar. hep kendini düşünürsen kimse seni düşünmez, bu gelişimi gördükten sonra taraftarda arkasında durmaya ve desteklemeye başladı öncesinde bende dahil antipati basliyordum kendisine. şimdi ise asistleri ile manşetleri süslüyor.
kazımcan karataş da bu hikayenin kahramanlarından biri. ilk zamanlar ürkek, nerede duracağını bilmeyen, sürekli tercih hataları yapan, defansif anlamda takımına zaafiyet yaratan bir oyuncudan topla veya pasla çıkabilen hem bindiren hem de kaliteli orta yapan bir beke dönüştü. şampiyonluğumuzu sahamızda kutladığımız fenerbahçe maçında kariyer zirvesi yaptı. o artık rakibin ensesinde biten bir bek oyuncusu oldu türkiye’nin en iyisi denilen arda güler’i sahadan sildi.
keremle başlayacak olursak bize ilk geldiğinde sadece hızıyla rakibin üstüne hücum etmeye çalışıp amiyane tabirle rakibin içinden geçmeye çalışırdı. ilk olarak bu konuda gelişim sağladı ve doğru koşuları, doğru yerlere atmaya başladı. ardından rakibi eksiltmesi gereken yerlerde tercih hatası yapıyordu, bazı maçlarda bal yapmayan arı misali tüm emerjisini kaleye uzak yerlerde harcıyordu. bunu da düzeltti ve oyununa bir kademe atlattı. sonraki macerası kendiyleydi bu kez başardıklarını gördükten sonra bencillik hastalığına yakalanmıştı bu mental bir sorundu tek başına bir şeyler başararak büyük futbolcu olunamayacağını anlamıştı. bu mentaliteyi benimsedikten sonra kendi eksiklerinin üzerine gitmeyi huy edindi, uzaktan şutlar, frikikler, kornerlere çalışarak bir seviye daha atladı. son olarak icardi ile yakalandıkları uyumdan sonra artık o bir oyun kurucu kanat olarak durdurulamaz bir oyuncu oldu. artık sadece 1 büyük eksikliği var o da first touch onu da eminim bu yaz kampında çözecektir çünkü first touch kanat oyuncuları için muazzam bir avantaj sağlar.
barış alper yılmaz’la devam edecek olursak, ilk geldiğinde sadece topu atıp peşinden koşan bir sokak futbolcusuydu. muazzam fizik kalitesinin vaadettiklerini zekası vaadedemiyordu. o da kerem gibi önce doğru pozisyon almayı öğrendi. ardından topu 3. bölgeye taşıdığında aklında sadece kale olduğu için eski alışkanlıklarının da büyük etkisiyle bencilliği başladı takım arkadaşlarını çileden çıkartıyordu. yanlış hatırlayabilirim fakat bunu bjk maçında aştı bazen şut çekmek değil pas vermek seni taraftarın sevgilisi yapar. hep kendini düşünürsen kimse seni düşünmez, bu gelişimi gördükten sonra taraftarda arkasında durmaya ve desteklemeye başladı öncesinde bende dahil antipati basliyordum kendisine. şimdi ise asistleri ile manşetleri süslüyor.
kazımcan karataş da bu hikayenin kahramanlarından biri. ilk zamanlar ürkek, nerede duracağını bilmeyen, sürekli tercih hataları yapan, defansif anlamda takımına zaafiyet yaratan bir oyuncudan topla veya pasla çıkabilen hem bindiren hem de kaliteli orta yapan bir beke dönüştü. şampiyonluğumuzu sahamızda kutladığımız fenerbahçe maçında kariyer zirvesi yaptı. o artık rakibin ensesinde biten bir bek oyuncusu oldu türkiye’nin en iyisi denilen arda güler’i sahadan sildi.