• 151
    öncelikle 'optimism fallacy (bias)' denilen tuzağa düştüğümüz için zaman zaman ciddi yanlışlar yapmamıza neden olan politikadır.

    eğer bir mevkide oyuncu lâzımsa, bunu çeşitli yeniden tanımlamalarla sönümleyemezsiniz. takımda oyun yapısının gerektirdiği beklentileri karşılayabilen x-mevki oyuncusu yoksa, karşılayacağını öngördüğün bir tanesini alıp getirmek durumundasın. bulamadığın ya da alamadığın durumda da beklentilerini güncellemediğinde hayal kırıklığına uğrarsın.

    "böyle bir oyuncuya sahip değilim. ama elimde bazı özellikleri yeterli olan y isimli oyuncuyu var. onu buraya monte ederim, o da iş görür" mottosuyla yola çıkmak benim için 9'da yetişmen gereken ve trafik orta halliylen 30 dakikada varabildiğin ofis seni beklemekte iken 8:34 sularında bir yandan banyoda sakal traşı olup bir yandan aklından "tüm lambalar yeşil olsa, sağa dönüşlerde bisikletliye takılmasam, plaza kavşağında tıkanıklık olmasa, asansör 0'da olsa bence yetişirim" diye geçirmek ile aynı şey.

    bir diğer yaralayıcı problem ise hedefler ile hayatın gerçeklerinin dönem dönem birbirinden çok uzak olması. bunun en güzel örneklerini geçen yıl (2023-24) ve biraz eski olacak ama 2002-03 yaz dönemlerinde gördük. "en iyisini alacağız, z oyuncusu gölgede kalacak, öyle böyle almayacağız yakarım lan ortalığı" tarzı konuşup, hedeflere ulaşamayınca "ya işte para yoktu, limit yoktu, beklediğimiz satış olmadı" diyemezsiniz. o anki şartlara göre konuşmak zorundasınız. misal bugün 20 milyon verecek nakitimiz/teminatımız/limitimiz yoksa, işte zani satılır kerem satılır diye 20'lik orta sahaları taraftara söz vermemeliyiz. özellikle geçen yıl haziran ayında "harcanabilecek para yok. icardi ve rashica'nın bonservisleri alınacak, bir de stoper sanchez alıyoruz ve kapatıyoruz" şeklinde yaklaşılıp ekstra hamle olarak da kerem demirbay alınıp bitirilseydi sanmıyorum ki kimse isyanlara sürüklensin. beklentiler ile sonuçlar uyumlu olur, daha sağlıklı bir yıl geçirirdi taraftar.

    sözün özü, gomis satıyorsan eren idare etmez. son anda da olsa bir batsuayi falan kiralayıp getireceksin. işler netleşmeden büyük oyuncu sözü vermek ters teper. yönetimi baskı altına alır, var olan oyuncunun motivasyonunu düşürür, taraftarı duygu roller-coaster'ına maruz bırakır. gerek yok. özel uçağa bindirdiğin, kalkma arefesinde monte carlo'dan telefonla transfer teklifi alıp kaçarak inen transferin var.
  • 152
    yabancı transferi için konuşmak gerekirse bir transfer sezonunda bir yıldız ve on birdeki geri kalan eksikleri genç oyuncularla doldurmak şeklinde olmalıdır. yedek transferi için de olarak tecrübeli bir isme gidilmelidir.

    bu yıldız oyuncu davinson sanchez, lucas torreira ve mauro icardi transferleri gibi olmalı. avrupa'nın dev kulüplerinin kadrosunda istemediği ama yaş olarak onlar basamağında 3 görmemiş olan bir oyuncu aramayalız. bu oyuncu ya nicolo zaniolo'nun gideceğini düşünerek 10 numaraya ya da 8 numaraya gelmeli ki ben yıldız oyuncunun 10 numaraya gelmesini tercih ederim. bonservis bedeli olarak davinson'a 9, torreira'ya 6, icardi'ye 10 verdiğimize göre yine en az 10 milyon euro verebiliriz diye düşünüyorum.

    diğer orta saha transferi ile sağ bek oyuncusu ise marcao, victor nelsson, sacha boey, derrick köhn, alex telles, armindo bruma gibi olmalıdır. en fazla 25 yaşında, henüz patlamasını yapmamış ama takıma dinamiklik ve enerji katacak oyuncular olmalıdır.

    yedeklerdeki en büyük eksik olan forvete ise 30 yaş veya üzeri tecrübeli bir forvet alınmalı. icardi'nin arkasında olmaktan gocunmayacak ve gerektiğinde çıkıp golünü atacak bir isim olmalı.

    fernando muslera, dinamik sağ bek, davinson, köhn, torreira, dinamik 8 numara, yıldız 10 numara, hakim ziyech, icardi ilk on birdeki yabancılar. wilfred zaha, dries mertens ve tecrübeli forvet yedekteki yabancılar olur. zaha ve ziyech'in ayrılması durumunda yine bu oyuncular gibi bir yıldız statüsünde bir fırsat transferi düşünülebilir. diğer oyuncu ise ya genç bir transfer ya da tete olmalıdır. tete'nin gitmesini tercih ederim normalde ama takımı da yapboz haline getirmeye gerek yok.
  • 153
    senelerdir galatasaray haberlerini gerek gazeteler olsun gerek muhabirler olsun çok sıkı takip ederim. farkettiğim bir şey var bu transfer haberlerinde.

    biz x futbolcunun kulübüne atıyorum 10 milyon euro teklif ederiz kulübü 15 ister. bir sonraki hafta oyuncunun kulübü 10 milyon euro ister biz 5 milyon euro teklif ederiz. bir de bu paralar oyuncudan oyuncuya inanılmaz değişkenlik gösterir. madem aynı bölgede oynayan aynı tip oyuncu için o parayı verebiliyoruz gidip başkasına daha fazla para teklif etmek yerine neden o oyuncuyu almıyoruz hiç anlamıyorum.

    özetle kolpalar üzerine kurulu bir transfer politikasıdır. resmi açıklama olmadan yöneticilerin söylemlerine dahi inanmamak gerekir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın