• 9827
    hepimizin gözü önünde galatasaray’a zarar veren bir topluluk var. tribünde var. sosyal medyada var. sözlükte var. sadece galatasaray’ı da geçtim. neredeyse ülkenin her yerinde varlar. sadece galatasaray’a değil aşağı yukarı ülkenin her kurumuna zarar veriyorlar. radikal kapitalist sistem için herkes bir kişi sonuçta.

    her konuyla ilgili bir fikirleri var. yorumlarının hepsi bıçak gibi keskin. anlamak gibi bir dertleri yok. keyif almak gibi bir gayeleri yok. bağırıyorlar, çağırıyorlar, ıslıklıyorlar, sosyal medyada her yere yorum yazıyorlar. kolaylıkla manipüle ediliyorlar. hızlıca organize oluyorlar. sürekli ofansifler. durmadan bıkmadan usanmadan konuşuyorlar. ülkeyi kocaman bir toksikistan’a çevirdiler.

    aklı selim insanlar bu toksikistan dünyadan kaçtıkça onların sesi daha da gür çıkıyor. üzücü olan ise bu durumdan kaçış yok. bugün, yarın mevzusu değil. çağ onların çağı. biz bu düzene söylene söylene çekip gideceğiz bu dünyadan.

    ne diyebilirim. allah büyük.
  • 9828
    "galatasaray'da performans düşüklüğü affedilmez" anlayışı, bazılarında yanlış bir şekilde nankörlük duygusu yarattı. maalesef bu durum da kaos ortamından beslenen bir nesli ortaya çıkardı. kerem aktürkoğlu'na 29 ocak 2024 galatasaray gaziantep fk maçında yapılan haksızlığı gördükten sonra futboldan biraz daha soğudum desem yeridir.
  • 9830
    zaha'yı sahada duruşundan, aksiyonlarına kadar eleştirip, çöp ilan etti, o zaha son 9 puanının 6'sına doğrudan katkı yaptı; barış alper'e olmaz bundan dedi barış gitti son maçı aldı; halil'e futbolcu değil dedi, bugünkü puanda katkısı var. son olarak kerem'e yapılanlar, maç formu kötü olsa da, kabul edilir değil. n'dombele, tete, berkan gibi oyunculara değinemedim artık.

    (bkz: 29 ocak 2024 galatasaray gaziantep fk maçı)

    bir ara da kerem demirbay, kaan ve nelsson için benzer şeyler söyleniyordu. herhalde hışmından nasibini almayan oyuncu kalmadı takımda. tüm bunlar da teknik direktörü "kenetlenin, tüm oyuncularımız çok kaliteli ve ellerinden geleni yapıyorlar" diye çağrı yapmasına rağmen oluyor.

    son dönemde bir kesimin ne yapmak istediğini, takıma destek mi köstek mi olma amacında olduğunu anlamak cidden zor.

    biraz sabır, biraz güven, biraz sağ duyu, biraz dozunda eleştiri.
  • 9832
    yılın 10 ayını mutsuz olarak geçirir. sürekli oyuncularını kötüler, hiçbir şeye güvenmez. özellikle yerli oyunculara ve batı avrupalı olmayan oyunculara döşer geçer. sürekli negatif bir şeyi bir şekilde yakalar. mümkün olmadığını bildiği halde her şeyin en mükemmelini ister. takım kötüyse nefretinin karşılığını ben demiştim olarak alır. takım iyiyse de galatasaray beni göt etti der, işte çok büyüksün galatasaray falan filan. ama totalde 10 ay mutlu, 2 ay mutsuz fener taraftarı kadar travmaları vardır. özellikle transfer dönemlerinde hiç çekilmez hale gelir.
  • 9833
    galatasaray yönetimleri daha önceleri futbolcu satışlarını doğru düzgün yapamadığı için “ ama malum takımın başkanı öyle böyle satıyor, biz beceremiyoruz yeaa “ diye ortalıkta dolaşanlar, bugünlerde sinekten yağ çıkarırcasına gayet mantıklı satışlar yaparak kulübe inanılmaz bir nakit akışı sağlamış yönetime bu kez de “ herkesi satıyor bunlar yav, futbolcu kalmadı” diye saldırıyorlar. bu nasıl bir ironi ben anlamadım.
  • 9836
    transfer üzerinden yönetime saldırmak yerine verilmeyen goller ve penaltılar için futbol ortamına saldırmalıdır. icardi'nin kaç haftadır golleri güme gidiyor, penaltıları güme gidiyor ama icardi suçlu. iyi de adam gol atıyor yine de verilmiyor. icardi'ye açık bir mobbing var çünkü takımın en değerlisi bu adam.

    lütfen boş işlerle uğraşmak yerine asıl yapmamız gereken şeyi yapalım. biz taraftarız galatasaray'dan taraf olalım. ben bu söylemi yaptığım için daha galatasaraylı değilim. hepimiz canımızdan çok seviyoruz bu kulübü. allah aşkına sahip çıkalım ite köpeğe yedirmeyelim kimseyi.
  • 9839
    büyük bir bölümünde çok farklı değişimler olan renktaşlarımız.
    çok değil 2 yıl önce hemen hemen berbat bir kadroyla ''ulan barcelona'yı eler miyiz?'', ''morutan-cicaldau ile uefa avrupa liginde final görür müyüz?'' diye düşünüp hayaller kurarken, bu sene son 32 maçına sol beksiz, sağ beksiz çıkmayı umursamayan bir hale gelmişiz.
    bir de elindeki kadro o yıldaki kadronun fersah fersah önünde.
    fazladan sadece 2 maç yapacağız, eşleştiğimiz takım da öyle kesin galatasaray'ı eler diyebilecek kalibrede değil, %60'a 40 favori olduğun eşleşme varken bile takımın beksiz bu elemeye çıkmasına aldırış etmeyen bir taraftara ne ara döndük, ne ara oldu bu iş anlamıyorum.
    senin takımın ve hocan bu sene avrupa'nın en güçlü 5 takımından biri olan bayern'i sahadan sildi.
    şimdi atalanta var, milan var diye zaten avrupa'da ilerleyemeyiz düşüncesini nasıl kabul ederiz?
    heyecan bile kalmamış, bunu dillendiren yorumculara hain damgası yapıştırır olmuşuz.
  • 9843
    birçoğunu tenzih etmekle birlikte tribünlerde olup kerem'i yuhalayan gerizekalı sürüsünün benzer bir tepkiyi neden zaha, tete ve ndombele'ye vermediğini sormak isterim. çok delikanlısınız ya ıslıklasanıza bu oyuncuları da? yoksa ağzınız bir tarafınıza mı kaçtı? yoksa iki yüzlü müsünüz? bence siz yine de ıslıklamayın zaha'yı falan. onlarda bizim topçumuz. ama iki yüzlü davranmayın. tepkiniz garibana yetmesin.

    allahtan bu takımın yerli oyuncuları çok sağlam ve düzgün karakterler. ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. paramı alayım keyfime bakayım diyeni yok. iyi de oynasalar kötü de oynasalar mücadele ediyorlar. ben onlardan razıyım. ama tribündeki bazı taraftarlardan razı değilim. onlara rağmen oynamaya çalışan oyuncularımızın da ayaklarına taş değmesin. zor çünkü.
  • 9846
    umarım başarı odaklı bir camia olduğumuzu, şampiyonluk dışında sonucun kabul görmediğini tez zamanda tekrar hatırlar.

    iyice al-satçı oldu herkes. elimizde fark yaratan kim varsa değer biçiyoruz. nelsson, barış alper derken sıra okan hocaya geldi. yakında erden timur için de bonservis belirlenirse şaşırmayacağım.

    diyelim ki üst düzey bir oyuncuya evrilen isimlerimizi elden çıkardık. sonrasında transfer isabetimiz ne oranda yüksek? tete, ziyech, ndombele, angelino derken dökülen rakam 10 milyon euro'nun üzerinde. alınan katkı?

    geçmişte gomis'le yollar ayrıldıktan sonra erden derdiyok, diagne, falcao derken harcanan rakam ve alınan katkıyı kıyaslayabiliriz.

    biraz daha geçmişe gidelim. taffarel'den sonra mondragon'la yollarımızın kesişmesi şanstı. sonrasında muslera'ya kadar kimler geldi kimler geçti, ne kadar para döktük?

    daha da geçmişe gittiğimizde hagi'nin yerini doldurması beklenen felipe, lincoln, musimovic gibi isimlere harcanan rakamlar? vatandaşı popescu için de durum farklı değildi. frank de boer, fernando meira gibi isimleri oyun kurucu stoper hevesiyle kadromuza kattık; ancak beklediğimiz dönüşü alamadık.

    şu dönemde beklenmedik şekilde barış alper'in eksik pozisyonlarda gösterdiği performansla ve hücum hattında ekstra işleriyle ilerliyoruz. başarı için kadro istikrarı önemlidir. üzerine katarak gelişen isimler, her geçen yıl daha iyi anlaşan oyuncular, hocanın oturtmak istediği taktiksel düzene uyum gibi kritik faktörlerde bunun etkisi kaçınılmaz.

    oyuncu ayrılmayı çok net şekilde aklına koyarsa, iyi de bir teklif gelirse sonuç kaçınılmaz. ancak oyuncuyu ikna etme imkanı varsa, maaşında iyileştirme ile çözüme kavuşulacaksa bu yol da denenmelidir bence.

    belirli bir planlamamızın olmadığını görüyoruz. kervan yolda düzülür mantığıyla ilerliyoruz. bu yürüyüşte boey, barış alper gibi isimler beklenmedik düzeye erişti diye sürekli bunun olacağı büyüsüne mi kapılıyor insanlar bilmiyorum.

    boey'in beklenen gidişinde dahi pozisyonunu doldurmuş olmak için öylesine bir hamle yaptık. ezici çoğunluğumuzun transferine tepki gösterdiği kaan ayhan'ın da joker olarak farklı rollerde takıma katkısı beklenmiyordu; takımdaki eksiklikleri yamalamak için bu da önemli bir faktör oldu. ancak görünen köy kılavuz istemez. bizim eksik kaldığımız pozisyonları iyileştirip elimizdeki güven veren oyuncularla da yola devam etmemiz gerekiyor.

    evet ülkenin durumu sıkıntılı, evet ligimizin kalitesi düşük. ancak bizim cephemizde de prestijli bir kulüp, büyük bir camia ve taraftar grubu, istanbul'da yaşam, şampiyonluk mücadelesinde bulunmak ve şampiyonlar liginde oynamak gibi kritik etkenler var. premier lig'de oynuyor olmak çok çekici olabilir; ancak her oyuncunun da burnley, luton, sheffield united, nottingham forest gibi takımları bize tercih edeceğini düşünmüyorum. neticede o takımda bir ismi motive edecek faktör nedir? kendini gösterip büyük bir takıma transfer olabilmek. yoksa sezon başında ligde kalma parolasıyla açılış yapan ya da ilk 8'de bitirmeyi başarı sayan bir kulüpte insan kaç yıl, ne kadar odaklanabilir ki? e amaç buysa şampiyonlar ligi'nde üst düzey performans gösterip boey'in yaptığı gibi büyük bir takıma transfer olma ihtimali de var.

    özetle biz yetiştirici bir kulüp olmaya uygun değiliz. finansal darboğaz, oyuncunun ayrılmak için kararlı olması ve sözleşme uzatmaya yanaşmaması, ikna edilememesi gibi sebepleri hariç tutuyorum. ancak son dönemde camia içinde adeta rennes, nice gibi bir takıma dönüşüyoruz havası sakıncalı. biz o ligde ancak psg oluruz. başarı, bizim için sezonluk sürpriz değil, olamaz. biz öyle leverkusen, wolfsburg gibi 10 yılda bir ortaya çıkıp sonra kaybolamayız.

    aksi takdirde en ufak başarısızlıkta homurtular yükselecek, huzursuzluk baş gösterecek. oyuncusundan hocasına, yöneticisinden başkanına kadar herkes idam sehpasına çıkarılacak. ki her gün buna tanık oluyoruz. özellikle sosyal medya etkisi ile baskı bambaşka bir şekilde arttı. "sezonu dördüncü bitirdik, şampiyonlar ligi'ne katılamadık; ama bu yıl barış alper ve nelsson'dan toplan 50 milyon euro kazandık, harika bir sezondu" diyecek bir tane taraftar var mı? yok.

    o yüzden kendi genetiğimize uygun davranmaya tekrar dönmemiz ümidiyle diyeyim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın