şimdi bazılarımız için çok zor bir olgudan bahsedeceğim dilim döndüğünce: affetmek.
biliyorum, hepimizi çok yaralayan şeyler yaşadık. hala kimin tam haklı olduğunu çözmeye çalışıyoruz, ünal aysal mı, fatih terim mi, mancini mi, selçuk mu, arda mı kim? yok abi, nolur bırakın kimin haklı olduğunu çözmeye çalışmayı. mutlak haklı yok çünkü, gerçekten yok. hepsi, herkes bizi yaralayıcı şeyler yapmıştır, olabilir. kapalı kapılar ardında bi şeyler dönmüştür, bu da olabilir. galatasaraylıyım diyen bir futbolcu galatasaray'ın en zor döneminde para alıp yatmıştır, haksızdır. değişik değişik imzalar, değişik değişik kahkahalar görmüşüzdür, yaralanmışızdır, doğrudur.
ben bugünlerde bütün bu olayların sebeplemelerini bıraktım. bilmiyorum çünkü. yani bi beşiktaşlıya tüm kanıtlarıyla gitseniz 8-0'lık maçta galatasaray'ın şike yapmadığını anlatamazsınız ya, öyle. bazı şeylere inanamıyorum, çok sevdiğim adamlardan bu tarz hareketlerin gelmesine 10 kat daha fazla inanamıyorum.
bu yüzden çok sevdiğim adamları, çok sevmediğim adamları, hiç sevmediğim adamları bir kenara bıraktım. kendime ben burada neden sinirleniyor, neden üzülüyor, neye seviniyorum diye soruyorum. asıl soru,
neyi seviyorumdiye soruyorum kendime. tek bir cevabı var:
galatasaray!
bu yüzden fatih terim'i takımımın teknik direktörü, efsane teknik direktörü olarak görmek sorun değil. benim için hiç değildi, hep fatih terim'i destekledim ((bkz:
fatih terim/@nasilanlatalimbugolusimdisize)) ama hadi bu örneği geçelim. ünal aysal'ın yaptıkları sorun değil benim için. mustafa cengiz'in nasıl bir adam olduğu sorun değil. selçuk'tan ben de nefret ettim, fakat şu an selçuk'un geçmişte yaptıkları sorun değil.
bugün selçuk iyi oynayacaksa, galatasaray'a, sinerjiye, takıma, şampiyonluğa katkı verecekse, sorun değil ne yapmış ne yapmamış. çünkü ben galatasaray'ı seviyorum.
şimdi, bu söylemlerden duruşun yok mu senin, galatasaray'ın bir karakteri olmalı gibi sebeplerle tersi istikametteki sonuçlara gidebilirsiniz. bilmiyorum, haklı da olabilirsiniz hatta belki. ama bence öyle değil. çünkü ben gerçekten neler yaşandığını bilmiyorum.
şu an yaptığım tek şey, gururumu kırıp, sırf galatasaray'ın elindeki maddi durum, kadro yapısı falan hepsini düşününce, menfaatine olacak şey neyse onu yapmaya çalışmak.
tabii bu eleştirmemek değil. ikisi arasındaki fark şu:
entry 1: selçuk allah belanı versin, geçmişte yaptıklarını unutmadık.
entry 2: selçuk bugün çok kötü oynuyor, fatih hocam formayı hakedene ver.
entry 1'i girmeyi reddediyorum. entry 2 benim için uygun.
başkanımız değişti, hocamız geri geldi, kadromuz yeterli değil, maddi durumumuz kötü. en son 8. olduktan sonra yakalanan sinerjiyle iki yıl üst üste şampiyonluk, şampiyonlar liginde çeyrek final görmüştük. galatasaray'ın tekrar o seviyelerde olup, drogba gibi forvetleri, sneijder gibi 10 numaraları getirmek için gerekli ikna kabiliyetini başarılarından almasını istiyorum. belki bu kez devamlı olur.
zor mu be galatasaray taraftarı, yanlış mı?
edit: bu arada, bu entry selçuk'un performansını görmeden eleştirenler için yazıldı. fakat vefa sebebiyle fatih terim'in kötü performans gösteren bir selçuk'u oynatacağını düşünenler, semih kaya hiç ortada yokken fırsat bulduğu ilk an takımın as stoperi servet'i kesip semih'i oynatmaya başladığını unutmasınlar. fatih hoca sabri'den, aydın'dan, selçuk'tan hatta ayhan'dan maksimum faydalanır, ama ilk 11 için yetersiz olduklarında bu isimlerin hiçbirini oynatmamıştır, oynatmaz.