selamlar herkese tekrardan...
son bir kaç aydır, iş değiştirme, nişan-nikah derken, zaten düğün telaşıyla meşgulken, bir de yepyeni bir durumla karşılaştım. "çocukluk hayallerimi çalanları yargılama"
7 yıla yakın süre taşıdığım kutsal üniformayı ağlaya ağlaya teslim ederken, içimden hep bugünleri hayal ediyordum. isim isim twitterda yazdığım neredeyse herkes tutuklandı, sıra ise bizim kaybolan hayallerimizin tamiri, içimizin soğuması ve ailelerimizin kayıplarını kapatmaya geldi, "iade-i itibar"a...
çok hızlı bir şekilde vücut bulan hareketin önce ege bölgesi sorumluluğu derken, şimdi tüm türkiyedeki "türk slahlı kuvvetlerinden ayrılan ve atılan öğrenciler platformu"nun sözcüsü oldum. bu sözcülük de bana geçen hafta pazar günü trt 1'de kendimizi ifade etme şansı doğurdu. ne konuşacağız, ne yapacağız, heyecanlanmak yok, çıkıp bam bam bam konuşacağız diye kuliste konuşsak da, program öncesi yaptığımız sıralamayı sunucu değiştirince ilk dakikada ateş kucağımda kaldı ve ilk soruyla muhattap oldum. ekranda izleyenler heyecanlandığımı sezmişler. o an psikolojik bunalıma girip intihar edenlerin, kendisini jiletleyenlerin, maddi zorluktan ötürü okuyamayanların, ailesiyle arası açılanların, hayalleri çalındığı için varlık amacı kalmamış nice insanı temsil ettiğimden çabuk toparlanmam ve diğer iki arkadaşın da heyecanlandığını görünce sazı elime almam gerektiğini hissettim.
hiç kağıda yazmadan, kafamda kurmuştum konuşacaklarımı. zaten zor değildi, o günleri hatırlayıp konuşacaktım, yaşadıklarımı anlatacaktım. anlattım da. bir gün öncesinde sözlükte yaratılan destek hareketi inanılmaz moral verdi. sosyal mecralarda böyle destek görmek, o heyecanı unutmanıza, beyninizin başka tarafının meşgul olmasından dolayı da hiçbir şey olmamış gibi sakin kalmanıza yarıyor.
neyse efendim, 1 saat konuştuk, dertleştik ve sunucu sözlerinizi toparlamanızı rica ediyorum dedi. aklıma emre tuna kardeşim geldi, atılmayı gururuna yediremeyen emre kardeşim, bir gece içkiyi fazla kaçırıp arabanın önüne atlayan emre kardeşim. onların sorumluluğunu en ücra hücrelerimde bile hissettikten sonra, genzimi temizlleyip şu cümleleri sarfettim:
link:
https://www.youtube.com/watch?v=KDAG-j_78kE "askerliği içimizden kaldırmamış, duvardaki resimlerimizi kaldırsak da onları hala gönüllerimizde tutan türk gençleriyiz. bizim içimizde vatan aşkı, millet aşkı, bayrak aşkı var.
bizler belki m.ö 209'da mete han'ın onlu manga sistemiyle kurduğu orduda yer alamadık,
bizler belki kür şad'ın 40 çerisi olamadık,
bizler belki çağrı bey'in süvarileriyle anadolu'yu keşfe gelemedik,
bizler belki alparslan'ın aslanları olup meydanları dar edemedik,
bizler belki fatih'in fedaileri olup çağ açıp çağ kapatamadık,
bizler belki gazi mustafa kemal'in mehmetçikleri olup 8 metre öndeki siperlere atılamadık.
bizlerin tek isteği bu vatanın bekasını sağlamaktı! bizlerin tek isteği atalarımızdan emanet bu vatanın güvenliğini sağlamaktı!
bu mu zor geldi! bu muydu vatan hainliği! bu muydu hayatlarımızı çalmalarının sebebi! bunu sormak istiyorum!"
ah o boğazımdaki düğümlenme, ah o göz pınarlarımın boşalacağının habercileri. bi kaç saniye bekleseydiniz de o çok istediğim dörtlüğü de sayabilseydim. her neyse, bir daha ki programa nasip olsun.
program biter bitmez, sunucu gelip sarıldı, kameramanlar gelip sarıldı. olayın şokunu atlattıktan sonra telefonumu çıkardım, gelen aramalara cevap verdikten sonra bahçeye çıktık. bahçede yayın ekibi ile otururken, yayın yönetmeni özlem hanım "eee sosyal medyada nasıl yorumlar geliyor" dedi, açıp sözükteki nickaltımı gösterdim, kadın yarı sevinçli yarı hüzünlü, "ne kadar güzel dilekler bunlar, ne kadar güzel yorumlar" diyebildi.
tüm destek verenlere, uzaktan izleyenlere, ufacık da olsa üzülüp acıma ortak olanlara sonsuz teşekkürler.
bu anları yaşadığınızda gerçekten bu teşekkürün ne kadar da içten olduğunu anlayacaksınız da.