27 ekim 2011 galatasaray unics kazan basketbol maçından önce buraya bir şeyler yazarken maçın kazan'a daha yakın olduğunu ve kaybetmenin çok büyük süpriz olmayacağını yazmıştım. özellikle reboundlarda kazan'ın bize karşı çok daha üstün olduğunu ve bizim buna karşı çalacağımız toplarla maça ortak olabileceğimizi belirtmiştim. ama özellikle 4 guardımızın performansında meydana gelen performans düşüşüyle de orantılı olarak maçı kaybettik.
özellikle bu maç ve sonrasında oynanan karşıyaka maçından sonra bu takımın rebound alamadığı, serbest atış atamadığı başta olmak üzere isimler üzerinden de jaka ve luksa yerin dibine sokulmuş.
- bu takım rebound alamıyor.
- jaka niye oynamıyor.
- luksa serbest atış atamıyor.
- shipp 3 sokamıyor vs.vs.
tamam da daha bundan 3 hafta önce
oktay mahmuti röportajında "(gbkz: biz takımı kurarken ya eksiklerimiz kapatacaktık ya da iyi yaptığımız işleri daha da geliştirip bu konuda uzmanlaşacaktık, biz ikincisini seçtik)" derken işte vizyon bu, nasıl bir koçumuz var gördünüz mü diyenler şimdi bu takım her euroleague maçında rebound veriyor diyor.
bu bir seçimdi bu kadro kurulduğunda rebound sıkıntısı çekmeyeceğimizi iddia edebilecek biri var mıydı, ya da shipp'in şutör olduğunu düşünen, shumpert'ı teletovic sananlarımız, jaka'nın yaşını ve defolarını bilmeden mi transfer ettik...hepsinin cevabı hayır.
her maçı kazanacak halimizde yok. bu takımın eksikleri var defoları var ki bu takımın bütçesi taş çatlasa 6 milyon dolar. rakiplerimizden ise
anadolu efes'in bu sene harcadığı paranın en az 25 milyon euro olduğu konuşuluyor,
fenerbahçe ülker'in ise her sene ülker'den aldığı para yaklaşık 15 milyon dolar.
ersan ilyasova'ya 2.7 milyon euro veremiyorsunuz, nba'den getirdiğiniz oyuncu sadece 500 bin dolar alıyor ve siz ilk mağlubiyette silahları çekiyorsunuz. adil mi?
bu takımın staff kadrosu biz şampiyon olacağız, euroleague'de f4 yapacağız dedi de biz mi duymadık. şimdi kötü oynadığımız ya da kötü emareler verdiğimiz 2 maçtan sonra eksiklerimiz var demek pek itibar edilebilecek gibi değil. bu eksikler bizim paok maçından bu yana hatta kadro kurulduğu günden beri başımızda zaten. bunu bugünün meselesi yapmak hoş değil. ki bu takımın 4 guardının perfomansı standartlarına yaklaşsa tüm bu eksiklerimize rağmen kazan maçını dahi kazanabilirdik ve daha iyi oynayarak. yani bana göre oyun anlamında sorunumuz bahsedildiği gibi rebound, luksa'nın kaçırdığı serbest atışlar ya da shipp'in her maç 3-4 üçlük sokamaması değil. jaka-jamon-tutku-ender 4lüsünün 4ünde birden ortaya çıkan form düşüklüğü.
peri masalı gibi bir sezon başlangıcının ardından gelen yorgunluk ve oyun anlamında ki düşüş beklenebilir bir durum. şimdi önümüzde çok zorlu bir kasım ayı var. bu ay içinde oynayacağımız siena ve barcelona maçları var. farzedelim bu maçların kaybettik ne değişecek. ne kaybedeceğiz. siena mı bizim rakibimiz barcelona mı? euroleague elemeleri geçince f4 adayıyız diyen taraftar bu maçlar yitirilirse kimi suçlayacak, kimi itin götüne sokacak...
çok zorlu bir fikstüre sahibiz. siena, union, barcelona, prokom, tofaş, efes maçlarımız var. bu bölümü elinize kalem kağıt alıp toto oynar gibi işaretleseniz bile hepsini kazanırız diyen 2 kişi bile çıkmaz bundan eminim. ama bu takım ilk 12 resmi maçın sadece 1'ini kaybetti. hemde kupa ve prestij kazanarak. eğer o 12 maçtan 1'i kaybedildiğinde eleştiriler coacha kadar uzanıyorsa, ilk euroleague maçında ipekçi dolmuyorsa, takımın oynayacağı 50 küsür maçın hepsinde oyuncuların hep aynı performansı vermesini bekliyorsak çuvaldızın yönünü belirlememiz lazım. bu takım aynı takım, değişmedi.
kaybetsek bile...
(u: yazı boyunca kendi kendime konuşmuş olabilirim. internet ortamında takımın oyunu üzerine çok güzel eleştiriler mevcut. haklı yerleri olan. ama olayı farklı yerlere çekmeye çalışanlar için nasrettin hoca'nın testi hikayesi olsun. 1 yıl 2 ayda euroleague gediklisi, geleneği olan, sistemi bozulmaz hep tıkır tıkır işleyen bir takım olduk sananların, beklentilerini 1 maçla oluşturup 1 maçla bozanlar için...)