1
messi'nin, ronaldo'nun, arda'nın vb. konu olduğu video reklamlardan bahsediyorum.
çocukluğumdan bu yana etkilenerek, ağzım açık izlerdim.
fark ettiğimde anladım ki, samimiyetsiz bu reklamlar.
avrupa'nın bir çok futbol kentine gittim ben,
hiç bir ünlü futbolcu, şehrin göbeğinde yaşamıyor birader, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
avrupa'yı geçin, denizli'de bile topçular şehrin dışlarından villalar yaptırıyor.
oralarda yaşıyorlar, gecenin 4'ünde merkeze jeep'lerle geliyorlar, eteği varla yok arasındaki silikon dudakları alıp alemlere gidiyorlar.
burada bile bu düzeydeyse, avrupa'da daha fenası normaldir.
gelelim reklam boyutuna.
az önce izledim, izlerken de bu entry'yi yazma fikri doğdu,
bir reklamda, messi apartmandan çıkıyor, kapşonunu takıyor, sokaklarda koşmaya başlıyor,
çocukların oynadığı top buna geliyor falan.
birader, siz şehir merkezinde bile yaşamıyorsunuz ki sokakta koşasınız.
şahsen ben, gündüz vakti sokaktamessi'yi koşarken görsem, işi gücü bırakıp o'nla koşarım.
ne bileyim bir özçekim*, bir imza, hiç yoktan yarım döner - ayran parası alırım.
ya da ronaldo, deodorantını sıkıp mahalleye çıksa, deodorant markasını değil, bir sonraki maça bana bilet verip veremeyeceğini sorarım.
bırakın kardeşim, kapşon takıp koşma ayaklarını,
ya da elinde şampuanla sokaklarda piyasa yapma durumlarını.
o kapşon siyahi muhammed alitaktığında karizmaydı, yağmur altında sokak sokak koştuğu vakit,
ırkçılık kokan amerika kuytularında...
ben yıllarca sokaklarda mahalle maçları yaptım, hiç biriniz o sokaktan geçmedi lan!
şehirden uzak villalarda hatun düdükleyin,
halkın arasındanız numaralarını denemeyin.
işte bunlar hepamına koduğumun endüstriyel futbolu yüzünden.
metin kurt olsaydı, o sokaktan geçerdi.
bizimle maça gelirdi, top oynardı defansta...
çocukluğumdan bu yana etkilenerek, ağzım açık izlerdim.
fark ettiğimde anladım ki, samimiyetsiz bu reklamlar.
avrupa'nın bir çok futbol kentine gittim ben,
hiç bir ünlü futbolcu, şehrin göbeğinde yaşamıyor birader, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
avrupa'yı geçin, denizli'de bile topçular şehrin dışlarından villalar yaptırıyor.
oralarda yaşıyorlar, gecenin 4'ünde merkeze jeep'lerle geliyorlar, eteği varla yok arasındaki silikon dudakları alıp alemlere gidiyorlar.
burada bile bu düzeydeyse, avrupa'da daha fenası normaldir.
gelelim reklam boyutuna.
az önce izledim, izlerken de bu entry'yi yazma fikri doğdu,
bir reklamda, messi apartmandan çıkıyor, kapşonunu takıyor, sokaklarda koşmaya başlıyor,
çocukların oynadığı top buna geliyor falan.
birader, siz şehir merkezinde bile yaşamıyorsunuz ki sokakta koşasınız.
şahsen ben, gündüz vakti sokaktamessi'yi koşarken görsem, işi gücü bırakıp o'nla koşarım.
ne bileyim bir özçekim*, bir imza, hiç yoktan yarım döner - ayran parası alırım.
ya da ronaldo, deodorantını sıkıp mahalleye çıksa, deodorant markasını değil, bir sonraki maça bana bilet verip veremeyeceğini sorarım.
bırakın kardeşim, kapşon takıp koşma ayaklarını,
ya da elinde şampuanla sokaklarda piyasa yapma durumlarını.
o kapşon siyahi muhammed alitaktığında karizmaydı, yağmur altında sokak sokak koştuğu vakit,
ırkçılık kokan amerika kuytularında...
ben yıllarca sokaklarda mahalle maçları yaptım, hiç biriniz o sokaktan geçmedi lan!
şehirden uzak villalarda hatun düdükleyin,
halkın arasındanız numaralarını denemeyin.
işte bunlar hepamına koduğumun endüstriyel futbolu yüzünden.
metin kurt olsaydı, o sokaktan geçerdi.
bizimle maça gelirdi, top oynardı defansta...