her geçen gün gösteriyor ki; çok ama çok şey öğreneceğimiz insandır. evet cidden her sıfatından önce insandır. kulübede galatasaray teknik direktörü sıfatı ile durduğu her salise bize bildiğimizi sandığımız her bir şeyin tanımını yeniden yapacaktır. güvenmek için binlerce sebep varken, güvensizliğin olmayan nedenleri nasıl bulunuyor bilmiyorum. kariyeri, başarıları falan tekrar etmemiz gereken durumlar değil inanın. çünkü zilyon kere tekrarlandı bunlar. asıl hatırlamamız ya da bilmiyorsak bilmemiz gereken şey rijkaard'ın galatasaray'ın başına ne için geldiği. evet ne amaçla bu takımın başında? budur asıl kavranması gereken.
futbolu günlük stratejilerle oynatan, günü geçtim anı kurtarma hamlelerine b planı ismi takıp ha bire uygulayan, maçı kazanmayı saha içinde insani her değerden önde tutan, oraya buraya yaranmak için eğri büğrü gezinen, galibiyette aslan kaplan payını kapıp; mağlubiyette oyuncularım sahaya bu kadroyla çıkmak istedi diyerek aslan kaplan payını bu sefer onlara ayıran hocaların olduğu yerde resim çekimi için bile tek başına bir koltuğa oturmayan, bir mizansenin içinde bile aslan payını kendine almaktan imtina eden koca yürekli, sıfır egolu insanoğlu insan bir hocamız var.
ve bu insan buraya, türkiye'deki planlı programlı şekilde ilerleyebileceğiniz tek takım olan galatasaray'a bir bina yapmaya geldi. dikkatinizi çekerim hiçbir şeyin temelinin olmadığı ülkeme temeli sağlam bir bina yapmaya. ve takdir edersiniz bir günde 10 kat yükselmiyor bu binalar. bir gün gittiğinde içinde yıllarca rahat oturabileceğimiz bir binamız olmasını istiyorsak arkamıza yaslanma vakti. bu sefer
* futboldan anlamayalım, bu sefer teknik taktik bilmeyelim. bakın yanlış anlaşılmasın herkes kendince bir futbol bilgisine sahip ve saygı duyuyorum. tabii ki futbol konuşacak, soracak, eleştireceğiz ki belirtmem bile saçma. zira rijkaard da hata yapacak bazen mesela. demek istediğim bu sefer geriden izleyelim biraz. güvenerek ama iğneleyerek değil. ve binamız yapılsın, balkonlarına asalım sarı kırmızı bayraklarımızı.
hani şarkıda bana yeniden şarkılar söyleten kadın diyor ya. ha at ordan kadını koy bu ustanın ismini. tamam tekrar et şimdi sürekli. olayın derini bu cümlede. hazır mısın ezberlerini bozmaya ve sıfırdan başlamaya? yepisyeni evet yepisyeni şarkılar söylemeye hazır mısın? biz şu oyuncu sahada olsaydı, şu burda oynamasaydı, o mu çıkar falan derken olaylar çok daha derin ilerliyor. onlar sonraki mevzu. amaç o büyük bina. biraz uzaklaşıp büyük resme bakmalıyız.
biz yüzüyoruz suyun yüzünde; ama bu usta dalış yapmakta çok derinlere. ne olur boğmayalım şu adamı yüzme bilmez halimizle. bu sefer boğmayalım.