resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 3854
    kendisi geri gelse ve kendisini tekrar takımın başına geçirme kararı verilse kombinemi yırtar, lig tv aboneliğimi sonlandırır, hatta ülkeden gider kenya'ya iltica ederim.

    kariyeri boyunca sürekli başarısızlıklar yaşamasını dilediğim galatasaray'ın başında gördüğüm gelmiş geçmiş en başarısız teknik direktördür.
    zaten nereye gittiyse kovuldu artık ticaret ile uğraşıyormuş galiba.
  • 3856
    iki kez la liga sampiyonu yapip, bir de sampiyonlar ligi'ni kazandigi barcelona'daki kazanma orani ile galatasaray'daki kazanma orani arasinda sadece %0.87'lik bir fark olan teknik adam. yani galatasaray döneminde de asagi yukari barcelona'daki galibiyet oranini yakalamis. keza o dönemin kadrosunda da evlere senlik futbolcular vardi. hucum hattimiz disinda o kadar da iyi bir kadromuz yoktu.

    https://tr.wikipedia.org/...009-10_sezonu#Oyuncu
  • 3863
    rijkaard'ın futboldan anlamadığını iddia eden çarpılır ama maalesef insan ilişkileri anlamında türkiye başta olmak üzere oyuncuların kendi özdisiplinlerine sahip olmadığı birçok kültürde başarısız olmaya mahkum olan bir teknik direktördü. rijkaard futbolcuların profesyonel olduklarını ve bu yüzden normal zamanda da yaşam tarzlarına dikkat etmeleri gerektiğini ve hatta eğer oyuncu bazı konularda eksikse bunu kendisinin fark edip ek antrenman yapması gerektiğine inanırdı. sonuçta 10 yaşlarından beri mesleği futbol olan ve 25-30 yaşlarında yetişkin bireylerden bahsediyorsak bu düşüncesinde çok haksız olduğunu da söyleyemeyiz. gelgelelim türkiye'de ve birçok ülkede işler böyle ilerlemiyor. örneğin en basitinden rijkaard yedek kulübesinde oturan oyunculara devre arasında gidip ısınmalarını söylemezdi, çünkü ona göre profesyonel bir futbolcu ikinci yarı oyuna girebileceğini düşünerek devre arasında kendi kendine gidip ısınma hareketleri yapmalı ve kendini her an sahaya girmeye hazır halde tutmalıydı; bununla birlikte bizim futbolcularımız teknik direktör demeden hiçbir zaman kendi inisiyatifleriyle ısınmaya gitmedikleri için rijkaard'ın oyuna almak istediği oyuncunun hazır olmaması durumuna kaç defa şahit olduk. veya rijkaard'ın -büyük bir maç olmadığı sürece- maçtan önceki gece oyuncuları kampa almayı doğru bulmadığını hatırlıyoruz, zira onun yetiştiği kültüre göre profesyonel bir oyuncu maçtan önceki gün erken yatarak dinlenmesi ya da yediklerine dikkat etmesi gerektiğini bilmeliydi ve bu yüzden de maçtan önceki akşam evinde ve ailesiyle olmasında hiçbir sakınca yoktu, bilakis ailesiyle olması oyuncuya moral verirdi. bununla birlikte yine rijkaard'ın böyle düşünüp oyuncuları serbest bırakmasından dolayı maçtan önceki günü verimsiz geçiren ve sahada yorgun yorgun dolaşan oyuncular olabiliyordu ve rijkaard'ın o dönem takımı maçtan önceki gece kampa almaması medyada da büyük olay olmuştu, zira türk futbolcusu maalesef eli sopalı teknik direktörlere alışmıştı ve bu rahatlık, sorumluluklarının bilincinde olmayan futbolcuların kendilerini daha da salmalarına sebep oluyordu.

    üstelik bu durumun sadece galatasaray'da yaşanmadığı da aşikar; en basitinden barcelonalı futbolcuların rijkaard takımdan ayrıldıktan sonra "o bize karşı çok anlayışlıydı ve bizi çok serbest bırakıyordu, ama biz bunun değerini bilemedik ve suiistimal ettik" şeklinde günah çıkardığını hatırlıyoruz (kim demişti şu an tam bulamadım ama messi olma ihtimali var). özellikle disiplin konusunda sıkıntılı olduğu bilinen türk, afrikalı ve güney amerikalı oyuncularda da bu durum daha çok yaşanıyordu (örnek olarak o dönem eto'o ile yaşanan disiplin problemleri)

    sonuç olarak frank rijkaard kesinlikle futboldan anlayan iyi bir taktisyen fakat oyunculara nasıl davranması gerektiği konusunda eksikleri olan ve maalesef başarısız bir yöneticiydi. bu yanı da hem barcelona'ya tarihinin en büyük başarılarından birini yaşatmasına rağmen kovularak ayrılmasına hem de sonrasındaki tüm teknik direktörlük deneyimlerinde başarısız olmasına sebebiyet vermişti. nihayetinde kendisi de bu durumu anladı ve teknik direktörlük kariyerine son vererek artık oyuncu geliştirme alanında çalışacağını ilan etti (messi'yi altyapıdan çıkaranın bizzat kendisi olduğunu hatırlarsak bu alanda da başarılı olduğunu söyleyebiliriz)

    her şeye rağmen ben kendisini ilk sezonunun ilk aylarında oynattığı efsane futbol ve bizim ülkemizdeki teknik direktörlerin egolarının zedelenmesinden korkup futbolu yeni bırakmış isimleri kendilerine emir eri gibi yardımcı yapmalarının aksine neeskens gibi rijkaard'dan daha efsane bir ismi yardımcılığına getirmesi ile hatırlayacağım. ama bir daha yolunun buraya düşmesini ister miyim derseniz, cevabım kesinlikle hayır. zira türk futbolu ve futbolcusu bu mantalitede oldukça bu topraklarda başarılı olması imkansızla eşdeğer.
  • 3867
    kıvırcık saçlarından sen sorumlusun demek istediğim ve yeri bende bir ayrı olan eski teknik direktörümüz.

    gönül isterdi ki riekerink bey teknik direktör iken kendisi de sportif direktör/ alt yapı sorumlusu olsun ama akıl edemiyorlar zannımca. oysa bu ikiliyi durdurmak için sir alex ferguson- mourinho ittifakını falan kurmak gerekirdi. rijkaard gibi gerets gibi hatta ve hatta jean tigana gibi futbolun içinden gelmiş, dünyaca tanınan ve çok önemli başarılara imza atmış deyim yerindeyse lala'lar neden türk futbolu için kullanılmaz aklım almıyor.

    bugün gelinen noktada tigana gibi bir efsane sabredilmeyip gönderildi oysa başarılar da yakalamıştı beşiktaş ile. tigana kadar kim oyuncu yetiştirdi son dönemde? böyle bir alt yapı sihirbazı, bizim gibi alt yapısı felç olan milletlerce neden değerlendirilmez? futbol aklı ve vizyonu yok çünkü. bu işi yapsa yapsa ünal aysal yapar demiştik o da gitti üst akıl olarak bülent tulun'u getirdi, lütfi arıboğan'ı getirdi. biz kendisinden ron gourlay, birch'ler beklerken neler bulduk!

    konu dağılmasın, frank rijkaard'ın ilk 8 haftası meşhurdur. ilk 8 maçta 8 galibiyet almıştık zannedersem, 7 de olabilir tabii. takım nerede koptu, çubuklu öküzün baros'u sakatlamasından sonra... haliyle bir daha da düzen tutmadı. benim anlamdığım her şey bu kadar basit ve pamuk ipliğine mi sarılı? ya baros sakatlanmasa belki de namağlup şampiyon olup destan yazsa rijkaard, o zaman ne denilecekti, tapılacaktı tapılacaktı.

    rijkaard şöyle kötü böyle kötü diyenler ilk geldiği sezonun ilk 7-8 haftasını izlediler mi? şiir gibi top oynatıyordu hoca. galatasaray tarihinin ofansif açıdan en etkili teknik direktörlerinden biri oldu. her türlü varyasyonu denetiyordu takıma. hücumda akıyorduk akmasına da ortada barış özbek ile mustafa sarp vardı. sen gittin formula 1 pilotuna traktör verdin, hadi kullan dedin. illa ki formula arabası vermen şart değildi, düz bir otomobil de versen bu adam onu en kral şekilde sürecekti ama en olmayacak işi yaptın. traktör verdin ya adama resmen!

    koskoca rijkaard, bizden 2 sene önce elinde şampiyonlar ligi kupası yükselmiş adam gelip burada mustafa sarp'a nerde durması gerektiğini, pası nasıl vermesi gerektiğini öğretmekle meşgul oldu.

    ha unutmadan rijkaard'ı küçümsemek dünya futbol tarihine ihanettir. rijkaard, futbolun tarihini değiştiren adamdır. nasıl mı? cruyff ve rijkaard birlikteliğiyle barcelona barcelona olmuştur. 10 senedir devam eden tiki taka ekolünü bu iki isim inşa etmiştir barcelona'da. nitekim rijkaard'ın ekmeğini, emeğini pep guardiola yedi senelerce. rijkaard, futbola yön verdi. tiki taka ekolünü keşfetti.

    ama burada teneke bağlayıp kovaladılar. aşçının kralını getirme becerisi gösteriyorsun ama adama 11 tane hıyar, 8 tane domates, 5 tane de havuç veriyorsun. utanmadan da bana en güzel en lezzetli yemeği yap diyorsun. olmaz arkadaş. olmaz...

    rijkaard'ın türkiye'de başına gelenler tam laz fıkrası kıvamındadır. umarım rijkaard hocam başkalarına anlatmamıştır burada başına gelenleri.

    ey kavruk ve kıvırcık adam! umarım sıfatın, görevin ne olursa olsun tekrardan beraber oluruz.
  • 3868
    2009 senesinde galatasaray'ın hagi sonrası en esaslı kadrolarından birine sahip olan hoca.

    kewell, dos santos, elano, milan baros, nonda, keita vb vb domates havuç sayılmazlar pek.

    kendisi barcelonadan ayrıldıktan sonra bir tane bile kalbur üstü avrupa kulübünün teklifini almaması düşündürücü. galatasaray'dan ayrıldıktan sonra da tüm önemli avrupa kulüpleri hoca sıkıntısı çekiyorlardı, bir tanesi bile rijkaard gelsin demediydi.

    velhasıl bize ilk geldiğinde eyvah dediğimi hatırlıyorum. gittiğinde ise sevinmiştim. bence kötü hoca.
  • 3869
    yıllar sonra bana şu soruları sorduran teknik direktör;

    - acaba neden keita yerine serdar özkan alındığında direk istifasını sunmamış ? serdar özkan ile total futbol mu oynayacaktık ?
    - veya takım 8 numara diye ağlarken neden bam üçlüsüne katlanmış ?
    - mehmet topal'ı sistemime uymuyor diye göndermiştik bunun döneminde. eyvallah doğrudur ama yerine onun klasında orta sahalar neden alınmadı ?
    - bir de buna ek baros sakatlanınca tüm sistem çökmüştü evet ama yedeği onunla golcü tiplemesi, özellik bakımından demet akalın ve florence welch kadar farklı olan shabani nondaydı. baros sakatlanınca ondan başka santrafor olmadığından saldığını hatırlıyorum. antep maçında penaltıyı kaçırınca sırıtmalar filan... neden baros'a yedek golcü alınmadı ?

    edit: yazmayı unutmuşum bütün bunlar tek bir şeye işaret ne yazık ki: para
  • 3874
    eline sadece 10 kilogram salatalık verilen ve kendisinden yahni yapılması istenen teknik direktörün hazin hikayesidir, rijkaard'ın türkiye macerası. on haftalık baros, maç başı altmış dakikalık harry kewell ve elano çıktığında ankaragücü'nden hallicesi kalan takımın motoru patlatmasıdır başka bir bakışta. rijkaardlı dönemin ilk altı hafta lig performansını vereyim:

    gaziantepspor - galatasaray : 2-3
    galatasaray - denizlispor : 4-1
    galatasaray - kayserispor : 4-1
    ankaraspor - galatasaray : 0-3
    galatasaray - beşiktaş : 3-0
    kasımpaşa - galatasaray : 1-3

    takım oldukça rezil ve kalitesizdi ama rijkaard bir imkansızı başarıp ilk altı haftada altı galibiyet ve farklı skorlar alınca taraftarlar dahil herkes farklı beklentiler içine girdi halbuki bu durum tabiri caizse motorun fazla zorlanmasıydı, kimselerin farketmediği şekilde. sonrasında da motor bir patladı, tam patladı zaten. emre denen insanlığını yitirmiş nesne baros'u sakatlamasa, bu rezil geri hatta rağmen şampiyon yapacaktı rijkaard takımı. ligin sonlarına doğru zaten bursaspor- fenerbahçe şampiyonluk yarışı verdi ki bu ikilinin herhangi biri yerine galatasaray yarışa girmiş olsaydı genetiğimizden dolayı da ittire kaktıra şampiyon olurduk. olamadık...

    leo franco, ufuk ceylan, orkun uşak, servet çetin, hakan balta, lucas neill, gökhan zan, emre güngör, emre aşık (takımın savunmada yeterli tek ismi), volkan yaman, caner erkin, sabri sarıoğlu, serkan kurtuluş, linderoth, mehmet topal, bam, aydın yılmaz, arda turan, serkan çalık, yaser yıldız. içim daraldı yazarken bile, siz düşünün takımın halini. bilhassa arka tarafın hali içler acısı resmen. servet çetin, gökhan zan gibi kağnı stoperler, beklerin kan ağlıyor. orta sahan kala kala kalmış mustafa sarp, barış özbek, ayhan akman ve mehmet topal'a hatta mehmet topal da o zamanlar bildiğiniz yetersiz vasıfsız bir eleman yani. linderoth zaten ebedi sakat, öyle ki bu orta saha içinde ayhan, modric gibi kalıyordu.

    şimdi şöyle diyenler de var, ''ee ama ileri hattımız çok iyi.''
    eh iyi de arka tarafı ne yapacağız? ön ve arka taraf tıpkı şu resimdeki gibi: https://i.hizliresim.com/lWpODp.jpg
    koskoca real madrid bile hücumu ile savunması arasındaki köprüyü kuramadığında rezil rüsva oldu da biz mustafa sarp- barış özbek ile mi olmayacaktık?
    yahu adamların ileri hattı ronaldo, james, bale ve benzema'dan oluşuyordu. orta sahalarında da yine modric gibi dünyanın en iyi iki yönlü orta sahası vardı buna rağmen casemiro gibi çapa bir orta saha kullanmadıklarından senelerini heba ettiler. ne ispanya'da ne şampiyonlar liginde hedeflere ulaşamadılar. bakın komple orta saha eksikliğinden bahsetmiyorum, tek bir oyuncunun yarattığı skorsal farktan bahsediyorum, tek bir oyuncu! rijkaard dönemi galatasaray'ında baştan aşağı orta saha yetersiz. bu adam ne yapsın da hücum ile savunmasını birleştirsin?

    bakın orta sahamıza tekrardan göz atalım: barış özbek, mustafa sarp, ayhan akman, mehmet topal, linderoth.
    barış özbek, mustafa sarp, ayhan akman, mehmet topal, linderoth.

    ha savunma dörtlün mükemmel olur da bir ihtimal bu zaafını kapatırsın ama savunma daha da rezalet. serkan kurtuluş ve sabri sağ bek rotasyonumuz. caner erkin denen truva ve volkan yaman da sol bek rotasyonumuz. stoperler lucas neill, gökhan zan, servet çetin, emre güngör falan. kalecin desen orkun uşak, leo franco, ufuk ceylan.
    top rakipteyken santrayı geçti mi bildiğin sı.tın yahu. çaren yok yani. bam karşıladı karşıladı karşılayamazsa rakip futbolcuyla servet çetin- emre güngör- gökhan zan baş başa kalıyor. onlar da karşılayamazsa zaten gol. kaleye gelen her isabetli top gol.

    rijkaard bu kalitesizliğe rağmen 64 puan topladı, bu kalitesizliğe rağmen baros sakatlanmadan evvel ilk altı haftada 18, ilk dokuz haftada 22 puan topladı.
    rijkaard bu kalitesizliğe rağmen takıma göze hoş gelen bir futbol oynattı.

    ha adamcağız sadece kalitesizlikle de değil, takım içindeki hainlerle de uğraştı: (bkz: servet çetin)
    takım içindeki artistlerle de uğraştı: (bkz: caner erkin)

    zaten adam barcelona'dan sonra böyle rezil bir kadroya teknik direktörlük yapınca kulüp kariyerine son verdi. bize gelene kadar dünyanın ilk beş teknik direktöründen biri olan adama teknik direktörlüğü bıraktırdık erken yaşta.

    1998'den 2010 yılına kadar geçen 12 senede sadece 3 sezonu boş geçiren rijkaard,
    galatasaray'dan sonra bir daha kulüp takımı çalıştırmadı. çalıştırdığı tek takım da suudi arabistan milli takımı. ondan sonrasındaysa hiçbir şey yok. elinde şampiyonlar ligi kupası yükselmiş bir teknik direktörün türkiye'ye uğradıktan sonraki halidir işte bu. barcelona'ya on yıldan fazla ekmeğini yiyeceği bir düzen bırakmasına karşın, kendine has imzası olan ender teknik direktörlerden olmasına karşın türkiye gibi kaotik bir ortamda hem kadronun kalitesizliği hem taraftar profilinin yetersizliğinden başarısız olup çekip gitmiştir. gittikten sonra da kendini futbol uleması sananlar ''ben demiştim'' demiş, sözleri unutulduktan sonraysa ''kaliteli teknik direktör almak lazım himmet abiiiey''e geçiş yapmışlardır.

    mesela 2017-2018 sezonu galatasaray kadrosunu rijkaard'a versen ben diyeyim 75, sen de 85 puan toplardı.
    ahh ahh!

    yedi senedir kulüp takımı çalıştırmamasına rağmen bugün teknik direktörlük için getirmemiz söz konusu olsa zerre tereddüt etmeden kabul ederdim.
    https://www.youtube.com/watch?v=AMsuuNfFqWk

    seni unutmayacağım kıvırcık adam...
  • 3875
    çok güzel ve naif bir adamdı. ama maalesef günümüz türkiye'sinde naiflik, mütevazilik değer görmeyen özellikler. galatasaray'daki başarısız döneminde bu kibarlığının da etkisi vardı.

    o sene hatırlıyorum* fenerbahçe ve biz ilk haftalarda galibiyet serisi yakalamıştık 6'da 6 falan gidiyorduk. taa ki eskişehir* maçına kadar. ilk orada tökezlemiştik. tesadüf o maça da bir tanıdık protokolden bilet ayarlayınca kalkıp ankara'dan okulu falan bırakıp gitmiştim. hatta hikmet karaman da oradaydı haftaya oynayacağımız ankaragücü'nün hocası, yorum falan yapıyodu bağıra çağıra.

    bi hafta sonra da hiç anlam veremediğim şekilde kötü bir ankaragücü'nden 3 yemiştik.* futbol acayip oyun hakkaten, murat duruer yıldızlaşmıştı.

    bu 2 maçın ardından da kadıköy'e gitmiştik ve maçın başında çubuklu tosun bizim baros'u sakatlayınca o sezon adeta orada bitti bizim için.

    yine de keyifli bir sezondu kendisinin bize geldiği ilk sene. özellikle maccabi netanya maçı* ve o maçtaki tribünler unutulmazdı. dosta güven düşmana korku vermiştik sezon öncesi adeta, o gazla da 6'da 6'yla girmiştik sezona.

    atletico madrid eşleşmesi*, caner erkin ve gianluca rocchi de asla unutulmaz. o maça da gitmiştim allah kahretmesin, hangi maça gittiysem uğursuz gelmiş o sezon. ama genel anlamda cidden çok şanssız olduğumuz bir sezondu baros'un sakatlığı, atletico madrid maçı hakem faciası gibi.

    neeskens'in soyunma odası kapısında oyunculara çak yapması falan aklımda kalan değişik görüntüler.

    ayrıca sami yen'deki eskişehirspor maçında çok net hatırlıyorum sabri'nin gelişigüzel vurduğu bir top sekip adnan polat ve en önde oturan protokole kadar gelmişti. ardından 3-4 sıra arkada oturan bir dayı kalkıp bağırmıştı falan. adnan polat'la fotoğraf çektirmiştim maçtan önce, o zamanlar samsung'un yeni çıkardığı dokunmatik telefon vardı kapaklı. vaay dokunmatik diye seviniyoduk, gençlik işte.

    velhasıl güzel adamdı rijkaard. inanılmaz karışık anlattım ama frank rijkaard ve turkcell süper lig 2009-2010 sezonundan aklımda kalan güzel anılar olarak özetleyebiliriz entryi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın