gelmişi, geçmişi, varlığı, kimliği, yapılanması; özetle herşeyi 15 şubat 1998'den öncesi ve sonrası şeklinde bariz, kesin ve net bir şekilde ayrılan kulüp. sezon başından beri tribün grupları ile aziz yıldırım arasındaki "savaş", sezon sonundaki kongreye yaklaştıkça camia içindeki huzursuzlukların hat safhaya çıkmasına sebep olmuş durumda. bir galatasaraylı olarak "uzaktan" takip edilebildiğim kadarıyla aziz yıldrım'ın, futbolu bir kenara koyarsak, sportif ve kurumsal icraatlarından ziyade hal, tavır ve söylemleriyle ilgili memnuniyetsizlikler ön plana çıkmakla beraber aziz yıldırım'a karşı laf olsun diye değil, ciddi olarak bir muhalefetin bulunmamasının
* yarattığı sıkıntıların da bu gergin ortamda payı olduğu aşikardır.
göreve geldiğinden beri kulübün en tepesinden en dibine kadar herşeyi sistematik hale getiren, kurumsallık ve marka değeri gibi türkiye'de daha önce neredeyse hiçbir yönetimin adını bile almadığı konularda büyük ilerlemeler kaydeden, istikrarı sağlamak uğruna hem camia içinde hem de tribünlerde var olan gruplaşmaları ve "her kafadan bir ses çıkması"nı sonlandıran aziz yıldırım'ın öne çıkan iki önemli hatası var. biri daha önceleri kulüp dışı ilişkilerde de yansıyan iletişim ve üslup problemlerinin camia içindeki diyaloglarında da baş gösteremye başlaması. ikinci ve daha önemlisi ise kulübün faaliyet gösterdiği her branşı haddinden fazla organize etmesine, adeta ayrı birer kulüp haline getirmişken futbol takımına yerli yersiz müdahaleler yapıp kendince "futbol menecır"cılık oynamaya kalkması.
futbol takımının durumunun transferlerle düzeltilmesi mümkün olsa da aziz yıldırımın'ın karşılıklı ilişkilerde yaşadığı problemlerin çözülmesi zor gibi görünüyor. diğer takımlar, rakip takım yöneticileri, federasyon ve medya ile yaşadığı problemlerin son zamanlarda camia içindeki kişi ve kurumlarla da yaşanmaya başlaması aziz yıldırımı'ın önündeki yegane handikap gibi duruyor. aziz yıldırım'ın kendisine en ufak bir muhalif sese karşı takındığı tavır ve kullandığı üslup, tribün gruplarının da ağzına doladığı gibi "padişah" halleri kulüp dışıyla olan ilişkilerinde tepkiden ziyade övgü topluyordu kendi camiası içinde. ama kulüp içinde ufak da muhalefet yapan kişi/kurumlara karşı da aziz yıldırım'ın aynı tavırları sergilemesi ve resmi site, fenerbahçe televizyonu gibi kulüp organları vasıtasıyla dahi inceden incedeye propaganda yapması fenerbahçeliler arasında antipati kazanmasına sebep oluyor.
yaptığı bütün olumlu işlerin yarattığı kredi bu yönlerini ve bu sebeple kazandığı eksi puanları karşılamaya yeter mi, "padişah" bu kongrede yıkılır mı, yıkılırsa kurduğu sistem çöker mi, bunları izleyip görmek gerek. ama bu kongrenin fenerbahçe tarihinde çok önemli bir yer edinme, hatta fenerbahçe tarihindeki dönüm noktalarından biri olma ihtimali olsa da aziz yıldırım döneminin devam etmesi muhtemel görünüyor. eğer ki aziz yıldrım
* tekrar başkanlığa seçilir ve özellikle futbol branşında yaptığı hatalardan gerekli dersleri çıkarıp yanlışlarından dönerse ligi domine etmek adına önemli adımlar atabilirler.
tabi bütün bunlar an itibarı ile sadece ihtimal. başkanlık koltuğunun sahibi değişmesi halinde bütün bu sistematik ortamın çökme ihtimali bile aziz yıldırım'ı uzun süre, en azından kendi istediği sürece o koltuktan indirmez kanatindeyim. fenerbahçe diye başladık ama aziz yıldırım'a döndü konu ama fenerbahçe= aziz yıldırım şeklinde bir eşitliğe mevcut durumda kimse ses çıkarmaz herhalde...