326
herkes bilir büyük takımların futbol okullarını. farklı illerde, ilçelerde mevcuttur. mesela fenerbahçe'nin alibeyköy'deki futbol okulu da bunlardan biriydi. döneminde o okulun başında cemil turan vardı. onun gibi bir iki kişi daha...
fenerbahçe'nin tarihi gizli saklı deriz hep. hakikaten de öyledir. ne yaptıkları, yapacakları vesaire. bunların hiçbirini bilemiyoruz. kim bilir neler dönüyor işte. bizler, yani galatasaray cemiyeti açıktır. daha şeffaf... beşiktaş ise yıllar öncesinden beri halkın takımı unvanını taşıyor işte.
bu 3 takım içinde mahallenin zibidisi fenerbahçe gibi gözüküyor. aslında bariz öyle. neyse, bilirsiniz ki futbol okulları vardır evet. halı sahalarda toplarlar minikleri. fenerbahçe'nin sisteminde ise düzenbazcılık mevcut idi. zaten 50 metrelik sahada yetiştirilen cocuktan topcu da olmaz. hani 1-2 tane belki çıkar ya öyle diyelim.
neden sahtekar fenerbahçe diyorum ona değineyim;
bir gün fenerbahçe futbol takımı için oyuncu seçme zamanları başlamıştı. her yerden gençler akın ediyor tabii doğal olarak. hayal işte bunun adı. futbol oynamak, yıldız olmak istiyorlar. bu dönemde fenerbahçe futbol okullarından da öğrenciler gelip giriyorlar, katılıyorlar seçmelere. teknik adamlar izleyip tek kalemde çizerek geri gönderiyor genç cocukları. fakat bu durumdan haberleri olmuyor bu çocukların. yani kazandınız, ya da kaybettiniz denilmiyor. sizlere haber gelecek denilerek gönderiliyorlar tesislerden. tabii onlar yavaş yavaş çıkarken bir anda 1-2 kişi tarafından bir yerde toplandırılarak telefon numaraları, istanbul'da kaldıkları yerlerin adresleri alınıp sizler kazandınız deniliyor ve oyunlarına alet ediyorlar bu çocukları. yani yem olarak görüp üzerlerinden para kazanmanın yolunu buluyorlar. tabii ki saf kardeşlerimiz seviniyor. ne güzel işte diye gözleri parlıyor. hayallerine ilk adımı atmış olarak buluyorlar kendilerini. ertesi gün olunca telefon ile, evlerine ulaştırılan insanlar ile alibeyköy futbol okuluna davet ediliyorlar. onlara orada fenerbahçe eşofman üstü veriliyor. hani şu lacivert olandan. tesislerde 1 hafta boyunca antreman, sistem derken bu gençlerden belli bir miktar para istiyorlar. sizler kazandınız ama bazı şartlar gereği şu kadar parayı getirip şu bazı masrafları karşılamanız lazım vs.. deniliyor. tabii ki bir şekilde bu parayı bulanlar veriyor bu adi adamlara. hepsi güveniyorlar. güvenmek zorundalar çünkü. saf, temiz çocuklar. en büyükleri 17 ya da 18 yaşında. istanbul nedir bilmez birçoğu...
tam 2 ay yatılı kalan cocukların yedikleri önlerinde yemedikler arkalarında, sıcacık odalar, duşlar, banyolar, 3 öğün yemekler falan derken yavaş yavaş sorumluların, yetkililerin birer birer ortadan kaybolduğu gözlere batıyor. en sonunda tek bir yetkili kalmayınca olaylar patlak vermeye başlıyor. sular kesiliyor, odalar buz gibi. yemek desen yok! kimisi anlıyor dolandırıldığını ve ailesinin yanına dönüyor. kimisi de büyük bir hüsran yaşayarak ağlamaya başlıyor. fakat yapacak bir şey de yok. çoktan olan olmuş...
bir gazeteci ağabey vardı. ismi önemli değil ama haberi o yapmıştı. bununla ilgili haber bir gazetede çıkmıştı yıllar önce. bunun üzerine başkan aziz yıldırım'ın el ayak titrek vaziyette verdiği emir şu: '' hemen o cocukların hepsine ulaşın ve samandıraya getirtin. hepsi bizim kulübün bünyesindedir artık.''
tabii ki o lekeyi temizlemek adına verilen bir emirdi bu. yoksa aziz yıldırım'ın babacanlığı ile bir alakası yok. medyaya karşı, basına karşı koz vermemek için yapılmıştı. zaten basın yıllardır fenerbahçe'nin yanında. bunun da sebebi aslında ali şen döneminden başlar. o adam da sürekli sızdırıyordu tüm kitle iletişim organlarına adamlarını. onlar da büyüdü, iş görür oldu ve fenerbahçe yandaşlığına başladılar. bu çok önceden planlanan bir şey nitekim. bu da böyle bir detaydır fenerbahçe camiası adına. gerçi yazımın sonuna gelince aklıma cemal nalga olayı geldi. göte de göt demek lazım. fakat bir işi yaparken acemi davranmamak lazım.
sonuçta acemi yaprak göz patlatır.
fenerbahçe'nin tarihi gizli saklı deriz hep. hakikaten de öyledir. ne yaptıkları, yapacakları vesaire. bunların hiçbirini bilemiyoruz. kim bilir neler dönüyor işte. bizler, yani galatasaray cemiyeti açıktır. daha şeffaf... beşiktaş ise yıllar öncesinden beri halkın takımı unvanını taşıyor işte.
bu 3 takım içinde mahallenin zibidisi fenerbahçe gibi gözüküyor. aslında bariz öyle. neyse, bilirsiniz ki futbol okulları vardır evet. halı sahalarda toplarlar minikleri. fenerbahçe'nin sisteminde ise düzenbazcılık mevcut idi. zaten 50 metrelik sahada yetiştirilen cocuktan topcu da olmaz. hani 1-2 tane belki çıkar ya öyle diyelim.
neden sahtekar fenerbahçe diyorum ona değineyim;
bir gün fenerbahçe futbol takımı için oyuncu seçme zamanları başlamıştı. her yerden gençler akın ediyor tabii doğal olarak. hayal işte bunun adı. futbol oynamak, yıldız olmak istiyorlar. bu dönemde fenerbahçe futbol okullarından da öğrenciler gelip giriyorlar, katılıyorlar seçmelere. teknik adamlar izleyip tek kalemde çizerek geri gönderiyor genç cocukları. fakat bu durumdan haberleri olmuyor bu çocukların. yani kazandınız, ya da kaybettiniz denilmiyor. sizlere haber gelecek denilerek gönderiliyorlar tesislerden. tabii onlar yavaş yavaş çıkarken bir anda 1-2 kişi tarafından bir yerde toplandırılarak telefon numaraları, istanbul'da kaldıkları yerlerin adresleri alınıp sizler kazandınız deniliyor ve oyunlarına alet ediyorlar bu çocukları. yani yem olarak görüp üzerlerinden para kazanmanın yolunu buluyorlar. tabii ki saf kardeşlerimiz seviniyor. ne güzel işte diye gözleri parlıyor. hayallerine ilk adımı atmış olarak buluyorlar kendilerini. ertesi gün olunca telefon ile, evlerine ulaştırılan insanlar ile alibeyköy futbol okuluna davet ediliyorlar. onlara orada fenerbahçe eşofman üstü veriliyor. hani şu lacivert olandan. tesislerde 1 hafta boyunca antreman, sistem derken bu gençlerden belli bir miktar para istiyorlar. sizler kazandınız ama bazı şartlar gereği şu kadar parayı getirip şu bazı masrafları karşılamanız lazım vs.. deniliyor. tabii ki bir şekilde bu parayı bulanlar veriyor bu adi adamlara. hepsi güveniyorlar. güvenmek zorundalar çünkü. saf, temiz çocuklar. en büyükleri 17 ya da 18 yaşında. istanbul nedir bilmez birçoğu...
tam 2 ay yatılı kalan cocukların yedikleri önlerinde yemedikler arkalarında, sıcacık odalar, duşlar, banyolar, 3 öğün yemekler falan derken yavaş yavaş sorumluların, yetkililerin birer birer ortadan kaybolduğu gözlere batıyor. en sonunda tek bir yetkili kalmayınca olaylar patlak vermeye başlıyor. sular kesiliyor, odalar buz gibi. yemek desen yok! kimisi anlıyor dolandırıldığını ve ailesinin yanına dönüyor. kimisi de büyük bir hüsran yaşayarak ağlamaya başlıyor. fakat yapacak bir şey de yok. çoktan olan olmuş...
bir gazeteci ağabey vardı. ismi önemli değil ama haberi o yapmıştı. bununla ilgili haber bir gazetede çıkmıştı yıllar önce. bunun üzerine başkan aziz yıldırım'ın el ayak titrek vaziyette verdiği emir şu: '' hemen o cocukların hepsine ulaşın ve samandıraya getirtin. hepsi bizim kulübün bünyesindedir artık.''
tabii ki o lekeyi temizlemek adına verilen bir emirdi bu. yoksa aziz yıldırım'ın babacanlığı ile bir alakası yok. medyaya karşı, basına karşı koz vermemek için yapılmıştı. zaten basın yıllardır fenerbahçe'nin yanında. bunun da sebebi aslında ali şen döneminden başlar. o adam da sürekli sızdırıyordu tüm kitle iletişim organlarına adamlarını. onlar da büyüdü, iş görür oldu ve fenerbahçe yandaşlığına başladılar. bu çok önceden planlanan bir şey nitekim. bu da böyle bir detaydır fenerbahçe camiası adına. gerçi yazımın sonuna gelince aklıma cemal nalga olayı geldi. göte de göt demek lazım. fakat bir işi yaparken acemi davranmamak lazım.
sonuçta acemi yaprak göz patlatır.